AKP’nin Kıbrıs Gençlik Teşkilatı “Görev tamamdır Reis” diye mesaj attı Facebook sayfasından…
Afrika gazetesine yapılan saldırıdan sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu şekilde ‘alenen’ bilgi verdi Kıbrıs’taki teşkilat…
Erdoğan Pazar günü Bursa’dan işareti vermişti, ‘Oradaki arkadaşlar ilgilensin’ diye… Onlar da ilgilendiler!
“Eylemler devam edecek” diye ekleyerek üstelik…
Polisin Pazartesi yaşananlarla ilgili anlaşılmaz ve inanılmaz tavrı devam ettiği sürece elbette her türlü ‘bela’ kapımızda olacak!
Ve bir de buradaki iki siyasi partinin desteği sürdükçe…
* * *
Bu partilerden biri YDP’dir. Afrika’ya yönelik saldırıda da, meclisin damına dikilen Kayı Boyu bayrağında da YDP’nin Genel Başkanı ön saftaydı.
Zaten ‘önde görünme’ hevesleri de her hallerinden belliydi. Erdoğan’a ‘biz yaptık’ der gibiydiler.
Lakin Afrika’ya, meclise ve hatta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yönelik saldırının diğer –ve asıl- siyasal sorumlusu UBP’dir.
UBP’li vekiller meclis içinde Doğuş Derya’ya karşı tepkide YDP ile birlikte hareket ederken, meclis dışında da UBP örgütü ve bazı belediye başkanları taş savuran, meclisin damına Kıyı Boyu bayrağı diken saldırganların yanındaydı!
Bazı milletvekillerinin meclise saldıranlarla kucaklaştıkları, öpüştükleri de kamera görüntülerine yansıdı.
* * *
Ama UBP liderliğini ‘saldırıların siyasal sorumlusu’ yapan asıl unsur, ortaya çıkan şiddete ses çıkarmamalarıdır.
Yıllarca ülkeyi yönetmiş, ‘devleti kurmak’la övünen, ‘devlet’ dediğinde bir harmanlık meydan isteyenlerin ‘meclisin damına dikilen bayrak ne anlama gelir’ sorusuna yanıt vermeleri gerekir.
Bir gazetenin alenen sokakta hınçla yakılması, binasının taşlanması, izinsiz ve göz göre göre binasına girilmesi, ismini taşıyan tabelasının paramparça edilmesi, etrafın tekme tokatla tarumar edilmesi ‘şiddet’in dik alasıdır.
O histeri içinde ellerine birilerini geçirseler belki de tarih başka türlü yazılacaktı!
UBP liderliği bir yandan ‘devlet devlet’ diye vatan- millet nutukları sallarken, ‘devlet’in üç kuvvetinden birinin damına dikilen bayrak, ‘devletin tepesi’ndeki lidere dönük saldırı girişimi ve de ‘dördüncü kuvvet’e yönelen bu öfke patlamasına ses çıkarmayarak sınıfta kalmıştır.
* * *
‘Şiddet’ yasaktır. Şiddeti uygulayanlar suçludur. Şiddetin olağanlaştırılmasına katkı koyanlar da –en azından- suç ortağıdır.
Evde, aile içinde, işyerinde, kadına, çocuğa, hatta hayvanlara dönük şiddetle baş etmeye çalışırken modern toplumlar, bizim başımıza ‘siyasal şiddet’ çıktı bir de…
Bu toplum alışık değil ki buna…
Alışmayacak da!..
Bu toplum nefreti değil sevgiyi, savaşmayı değil barışı, fenalığın değil iyiliğin tohumlarını beslemeye devam edecek yüreğinde…
Kamusal alanın siyaset kısmını ‘kan-revan’a dönüştürmek isteyenler ve de buna aleni ya da kerhen destek çıkanlar layığını bulacak.
Nasıl mı?
Bence herkes bu sorunun yanıtını biliyor.