Salgında da bilinmezlik

YENİDÜZEN’e konuşan TIP-İŞ Başkanı Dr. Özlem Gürkut, polikliniklere çok sayıda grip ve solunum yolu enfeksiyonu vakası geldiğini ancak salgının boyutuna dair bir bilinmezliğin hakim olduğunu, çünkü devletin elinde istatistiki veri bulunmadığını açıkladı.

Salgında da bilinmezlik

Ödül AŞIK ÜLKER

TIP-İŞ Başkanı Dr. Özlem Gürkut, polikliniklere çok sayıda grip ve solunum yolu enfeksiyonu vakası geldiğini belirterek, “Vaka sayısı kaç olursa olsun, hastane yatak kapasitemiz aşıldığı noktada, yani solunum yetmezliği ile gelen bir hastamızı yatıracak yatak bulamadığımız an ‘kriz’ var demektir. Bu nedenle önceden toplumsal ve bireysel önlemlerle vaka sayısının azaltılması ve hastane kapasitesinin aşılmaması önemlidir. Meselenin esası budur” diye konuştu.

“Bir salgın var ama pandemik düzeyde değil. Ancak son dönemde bu tür hastaların yatırıldığı göğüs hastalıkları servislerimiz de, yoğun bakım ünitelerimiz de sıkışık” diyen Dr. Gürkut, “Kışta üst solunum yolu vakalarında artış bekliyoruz. Bu artış beklenenin üstünde midir? Bilmiyoruz, veri yok” dedi.

Normal zamanda da ülke genelinde, bazı günlerde yoğun bakım servislerinde boş yatak bulmanın sıkıntı olduğunu kaydeden Dr. Gürkut, idarenin hem yoğun bakımlarda, hem de servislerde bir planlama yapmasının şart olduğunu belirtti.

Dr. Özlem Gürkut, “Polikinliklerimize, acil servislerimize, kış mevsiminde, beklenildiği üzere daha fazla sayıda solunum yolu enfeksiyonu belirtileri gösteren hasta müracaat etmektedir. Çok sıkça zatürreyle seyreden solunum yolu vakalarına rastlanmaktadır. Bu hastaların, hastane yatışı ve ilaçla tedavisi gerektiği için daha fazla hastene yatağına ve zaman zaman daha fazla yoğun bakım yatağına ve ilaca ihtiyacımız var. Buna dair önceden bir planlama yapılmadığı için de sıkıntı yaşıyoruz” diye konuştu.

Soru: Aralık ayı itibarıyla grip vakalarında artış var. Şu anda hastanelerdeki durum nedir?

Dr. Gürkut: Polikliniklere çok sayıda grip ve solunum yolu enfeksiyonu vakası geliyor. Salgından söz edebilmek için istatistikleri bilmek lazım. Öyle bir verimiz yok. Kışta üst solunum yolu vakalarında artış bekliyoruz. Bu artış beklenenin üstünde midir? Bilmiyoruz, veri yok. Bir salgın var ama pandemik düzeyde değil. Ancak son dönemde bu tür hastaların yatırıldığı göğüs hastalıkları servislerimiz de, yoğun bakım ünitelerimiz de sıkışık. Bu nedenle sağlık sisteminde bir düzenleme yapmak yararlı olacaktır.

Solunum yolu enfeksiyonuna neden olan virüslerin saptamaya yönelik tanı testlerinin yeterli sayıda ve gerekli her noktada olması, gerekli kişilere yapılması, antiviral ilaçların yeterli sayıda olması ve gerekli hastalara verilmesi de çok çok önemli.

“Vaka sayısı kaç olursa olsun, hastane yatak kapasitemiz aşıldığı noktada ‘kriz’ var demektir”

Polikinliklerimize, acil servislerimize, kış mevsiminde, beklenildiği üzere daha fazla sayıda solunum yolu enfeksiyonu belirtileri gösteren hasta müracaat etmektedir. Çok sıkça zatürreyle seyreden solunum yolu vakalarına rastlanmaktadır. Bu hastaların, hastane yatışı ve ilaçla tedavisi gerektiği için daha fazla hastene yatağına ve zaman zaman daha fazla yoğun bakım yatağına ve ilaca ihtiyacımız var. Buna dair önceden bir planlama yapılmadığı için de sıkıntı yaşıyoruz.

Biz bunu dile getirince yetkililer “Endişe edecek bir şey yok” anlamında açıklamalar yapıyor. Ama unutulmasın ki vaka sayısı kaç olursa olsun, hastane yatak kapasitemiz aşıldığı noktada, yani solunum yetmezliği ile gelen bir hastamızı yatıracak yatak bulamadığımız an “kriz” var demektir. Bu nedenle önceden toplumsal ve bireysel önlemlerle vaka sayısının azaltılması ve hastane kapasitesinin aşılmaması önemlidir. Meselenin esası budur.

Normal zamanda da ülke genelinde, bazı günlerde yoğun bakım servislerinde boş yatak bulmak sıkıntı oluyordu. Bu yüzden, idarenin hem yoğun bakımlarda, hem de servislerde bir planlama yapması şart. Hatta kış aylarında belli bir artış beklendiğinden, önceden hazırlık yapılması gerekirdi.

“Yoğun bakımlarda yatak bulup hasta yatırmak için çok ciddi bir çaba gerekiyor”

Soru: Şu anda kaç tane yoğun bakım yatağımız var?

Dr. Gürkut: Lefkoşa’da dört ayrı noktada olmak kaydıyla 21 yoğun bakım yatağı var. Farklı farklı odalar, birimler düzenlenip yoğun bakım ünitesine çevrildi. Bu, aslında bizim zaten sınırlı sayıda olan yetişmiş eleman verimliliğimizi düşüren bir şey. Cihazlar için de aynı şey geçerli. Bir tane, büyük, çağdaş bir yoğun bakımımız olsa, cihazları da, hemşireyi de, hekimi de ona göre tek bir alanda görevlendirebiliriz. Oysa şimdi, hastanenin farklı farklı noktalarında, 5-6 yataklı dört ayrı yoğun bakım var. Mağusa Devlet Hastanesi’nde de bir yoğun bakım servisi var, o da bazen 3 bazen 5 yatakla hizmet veriyor. Bunun dışında özelde, Yakın Doğu Hastanesi’nde, Suat Günsel Hastanesi’nde ve Kolan British Hastanesi’nde yoğun bakım servisleri var. Bunlar da kısıtlı sayıdadır. Sadece solunum yolu enfeksiyonu, solunum yetmezliğiyle gelen hastalar için değil, nörolojik hastalıklar, kalp hastalıkları, trafik kazalarında yaralanmalar, ameliyat sonrası durumlar gibi bir çok başka sebeple de yoğun bakım ihtiyacı olabiliyor. Doluluk oranı giderek artıyor ve son dönemlerde, ülke genelinde yoğun bakımlarda yatak bulup hasta yatırmak için çok ciddi bir çaba gerekiyor.

“Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi, artan talep karşısında, her alanda yetersiz kaldığı çok net görünür durumdadır”

Aslında yoğun bakım sorunumuz, cihaz ve yer kadar, hatta daha çok yetişmiş eleman sıkıntısı nedeniyledir. Yoğun bakımlara anestezi uzmanı hekimler bakıyor. Anestezi uzmanı ve yoğun bakım hemşiresi sayımız yetersiz, bu nedenle mevcut yerler genişletilemiyor. Oysa Acil Durum Hastanesi’nde, pandemide kullandığımız bir yoğun bakım alanı var.

Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin, ülkenin üçüncü basamakta hizmet veren en büyük hastanesi olarak, yoğun bakım ihtiyacı olan hastalara yeterli hizmeti verebilmesi lazım. Ancak maalesef bu hastanenin artık artan talep karşısında, her alanda yetersiz kaldığı çok net görünür durumdadır.

“Devletin üstüne düşeni yapması şart”

Soru: Artan grip vakalarıyla ilgili Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi toplandı ve bazı tedbirler açıkladı. Bu tedbirler yeterli mi?

Dr. Gürkut: Böyle durumlarda, birçok noktada, birçok kişiye, bireyler de dahil olmak üzere görev ve sorumluluk düşüyor. Pandemide öğrendik, böyle durumlarda kendi sağlığımızı koruyabiliriz. Ama ülke olarak da yapmamız gereken şeyler var. Öncelikle planlama. Grip mevsimi gelmeden önce, kırılgan, risk altındaki grubun aşılanmasının her yıl yapılması çok çok önemlidir. Kimlerin risk grubuna girdiğinin belirlenmesi, kaç kişi olduğu ve ona göre aşı getirilmesi çok önemli. Ama biz, nüfusunu bilmeyen bir ülke olarak, buna dair bir planlama, gerçekçi bir yaklaşım ortaya koyamıyoruz. Özellikle 65 yaş üstü ve 5 yaş altı bireylerin, hamilelerin, bağışıklığını etkileyen hastalığı olan veya ilaç kullananların, kronik hastalığı olanların mutlaka önceden aşılanması lazımdır. Beklenen vaka sayısına dair bir öngörü olmalı ve buna göre de sağlık sisteminde planlama yapılması lazımdır.

İlaç tedariki sağlanmış olması gerekirdi. İlaç sıkıntısı olduğunu eczacılar bildiriyor. Bunlar sağlık  bakanlığının planlaması gerekenlerdi. Farkındalığın yaratılması amacıyla kamu spotları paylaşılması, hastanelerde görülebilir yerlere bilgilendirici posterler konulması, medyanın daha etkin kullanılması önemlidir. Onun dışında bireylerin, özellikle hasta olanların, sağlıklıları korumak için, ateşliyken, öksürüyorken maskelerini takıp evden öyle çıkmaları, özellikle ateşliyken mümkünse evde birkaç gün izole olmaları lazım. Risk grubundaysanız ve solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorsanız, bir an önce bir sağlık merkezine başvurmanız da önemlidir.

Üst komitenin kararlarına baktığımda vatandaşın ne yapması gerektiğini görebiliyorum. Ancak devletin yapması gerekenler eksik kalmış durumda.

Biz aktif hekimlik yapan, nöbet tutan kişileriz. Her nöbette, döne döne, hastalarımızı yatıracak yoğun bakım yatağı arıyoruz. Yoğun bakım yataklarında ciddi bir sıkıntı var. Tıp-İş olarak bu konuda açıklama yaparak bakanlığımızı uyardık, önlem almazsak yoğun bakım krizi kapıda diye. Zaten bizim açıklamamızdan sonra, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi toplandı ve o kararları üretti. O kararlar topluma yönelikti, tabi ki onlar da lazım ancak devletin de üstüne düşeni yapması şart.

“Geleceğe dair uzun süreli planlamalar yapmak lazım”

Soru: Lefkoşa’ya yeni bir hastane yapılması konusu bir süredir gündemde. Ancak bu konuda bir adım atılmadığını görüyoruz. Sağlık Bakanı, Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi için bir master plan hazırlandığını söyledi. Master plan bahsettiğiniz eksiklikleri giderebilir mi?

Dr. Gürkut: Lefkoşa’ya yeni bir hastane ihtiyacı çok uzun yıllardır bilinen, kesin olan bir durum. Gelmiş geçmiş bütün Sağlık Bakanları, Lefkoşa’ya yeni bir hastane için vaatler verdi, tarihler verdi. Başbakan Ünal Üstel hükümetinde, yeni bir hastaneden bahsetmekten vazgeçip Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ni beş yıldızlı bir otele çevireceklerinden bahsetmeye başladılar. Ancak, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi 50 yıl önce inşa edilmiş bir bina, altyapısı yetersiz, afetlere uğramış bir binadır. Genişleyebilme kapasitesi sınırlı, altyapısı daha fazla düzenlemeyi taşıyabilecek durumda olmayan ve bazı bölümlerinin depreme dayanıklı olmadığı belirlenmiştir. Tabi ki, aynı alan içine, bazı binaları yıkıp, yeni binalar yapılıp, yeni bir hastane inşası söz konusu olabilir. Bu da geçtiğimiz yıllarda tartışılmıştı. Ama anladığım kadarıyla, Sağlık Bakanlığımız ve hükümet, yeni Lefkoşa Hastanesi’ni bu arsa içine yapmaktan bahsetmiyor, mevcut 50 yıllık binamızı süsleyip, tamir edip, bunu beş yıldızlı otel gibi bir hastane yapmaktan bahsediyor, ki bu bizi endişelendiriyor. Çünkü Kan Bankası, Thalasemia Merkezi ve diyalizin olduğu binaların en küçük bir sarsıntıda yıkılabileceği uyarısını uzmanlar yapmıştı. Buna dair çalışmalar yapılmasını defalarca istedik. Üçüncü basamak ihtiyacını, hiçbir sağlık ocağı, ikinci basamakta açacağımız hiç bir yeni hastane karşılamayacaktır. Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, ülkenin sağlıkta şah damarıdır. O yüzden mutlaka, üçüncü basamak hastanemizin, güncel ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden modern, çağdaş ve tam donanımlı olarak yapılması lazımdır. Böyle bir hastaneyi de, yeterli hizmeti sunacak şekilde donatacak kadar profesyoneli; hekim, hemşire, teknisyen, laborant, sağlık çalışanı konusunda planlamaların şimdiden yapılması lazımdır. Her zaman söylüyoruz, sağlık, çok uzun sürede insan kaynağı yetiştirilebilen bir alan. Bu yüzden, geleceğe dair uzun süreli planlamalar yapmak lazım. Ama maalesef, her gelen hükümet gününü kurtarmaya, koltukta oturduğu süreyi uzatmaya yönelik kısa vadeli işler yapıyor. Bu yüzden işler, olması gerektiği gibi de gitmiyor.

“Kalkınma Planı’nda akla gelen parça parça birçok konu dizilmiş gibi”

Soru: 5 yıllık Kalkınma Planı’na baktığınızda hükümetin sağlığa bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Gürkut: Kalkınma Planı’nda sağlıkla ilgili bölüme bakıldığında belirli bir hedef belirlenip o hedefe ulaşmak için adım adım bir planlama yapıldığını görmek zor. Daha ziyade akla gelen parça parça birçok konu dizilmiş gibi.

Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde yoğun bakımlar, ameliyathaneler, servisler, poliklinik odaları ihtiyacı karşılayamaz halde ama Lefkoşa’ya yeni bir hastane yapılması hedefi yok. Mağusa Devlet Hastanesi artık çok büyük bir nüfusa hizmet veriyor ve üçüncü basamağa geliştirilmeyi hak ediyor. Bununla ilgili bir planlama da gerekirdi.

Diğer taraftan mesela koruyucu sağlık hizmetlerinin nasıl arttırılacağına dair elle tutulur bir şey ortaya konulmamış. Bizim gibi, sağlık bütçesi kısıtlı ülkelerde, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi ekonomik açıdan, çok akılcı bir yaklaşım olur. İnsanları sağlıklıyken korumak, hem daha insani, hem daha bilimsel, hem de tedavi etmekten daha ucuzdur. Ama bunun için toplumla birlikte hareket etmeye, planlı ve devamlılığı olan adımlara ihtiyaç vardır. Çünkü bu, sadece sağlık otoritesinin yapacağı işlerle başarılabilecek bir şey değildir. Akılcı ve yaygın bir koruyucu sağlık hizmetinin yanı sıra, eğitim kurumlarından, medyadan, sivil toplum kuruluşlarından, yerel yönetimlerden destek alınması gereken bir çaba ortaya konulmalıdır. Ancak böylelikle ülkede sağlık okuryazarlığı yükselir ve koruyucu sağlık hizmetleri istenilen çağdaş düzeye gelebilir. Ulaşılabilir bir sağlık hizmetinin de oluşturulması lazım. Kalkınma Planı’nda ikinci kanayan yaramız olan rehabilitasyon, yaşlı bakımı konusunda bir şey olmadığını gördüm maalesef. Bakanlık daha çok yasaları yapacağını, güncelleyeceğini söylemiş. Onlar da önemli konular. Ama yasaların yapılması yeterli olmuyor, bunların hayat bulması önemli.

“Sağlıkta insan kaynaklarına yönelik bir planlama da yok”

Sağlıkta insan kaynaklarına yönelik bir planlama da yok. Bazı uzmanlık alanlarında hekim eksikliğimiz var mesela. Bunun için emekli olan hekimlerimiz, yeniden hizmet alınarak çalıştırılmaya devam ediliyor. Komik ücretler öneriliyor ve bunlar da ödenmiyor. İhtiyacı karşılayacak adımlar atmak yöneticilerin görevidir. Yıllardır bazı branşlarda eksiklik var. Örneğin gastroenteroloji uzmanı yıllardır yok. Şimdi de hematoloğumuz emekli oluyor, hematoloji çok kritik bir branş, bu hastaları başka bir yere de sevk edemezsiniz çünkü ülkede başka bir birimde de yok. Hematoloji hastaları, uçağa koyup yurtdışına gönderebileceğiniz hastalar da değil çoğunlukla. O yüzden, çok ciddi bir sorun bizi bekliyor. Çocuk onkoloğumuz emekli oldu ve çalışmaya devam ediyor. Aylardır ücret almadan, eski tempoda çalışmaya devam ediyor. Emekli olup alanındaki eksiklik nedeni ile bakanlığa hizmet vermeye devam eden cerrahlarımız var, onların da hem sözleşmelerinde, hem de ödemelerinde çok ciddi sıkıntı var. Buna rağmen bu hekimler sonsuza kadar çalışamayacak, bunlar altmış yaşına gelmiş ve yaş haddinden emekli olmuş insanlardır. Onların yerine genç hekimler yetişiyorken, geçiş sürecinde emekli doktorları çalıştırmamız lazımdı. “Hizmet alıyoruz, sorunu çözdük” diyorlar. Sorun çözülmüş değil. Bu insanlar 100 yaşına kadar çalışmayacaklar. Günübirlik adımlar atılmakta, palyatif çözümler üretilmektedir.

Soru: Bakan Dinçyürek bazı doktorların geleceğini açıklamıştı…

Dr. Gürkut: Türkiye’den gastroenterolog ve hematolog getireceğini bize de söyledi. Ama biliyorsunuz ki, bu doktorlar Türkiye’den gelirlerse, belli sürelerle, geçici görevle gelecekler ve o sürenin sonunda da gidecekler. Ülkenin ihtiyacı olan, kalıcı, hastayı alıp yıllarca takip edecek doktorlar olmayacak. Bunlar kronik hastalıkların olduğu branşlar. Eksikliğin giderilmesi tabi ki çok önemlidir ama bu yöntemleri, bu geçici çareleri, kalıcı çözümü yürürlüğe koyduktan sonra yapmak lazım. Yani hematoloji ve gastroentroloji ihtisasına 2-3 kişi göndermişken, onlar ülkeye dönene kadar bu şekilde palyatif çözümler üretmeniz beklenir. Ama biz öyle yapmıyoruz, kendi kendine sorun çözülsün istiyoruz. Kontenjan açıyorlar ama tüm kontenjanlara insanlar gidecek diye bir şey yok. Teşvik lazım. Yasalar el veriyor, hekimleri eğitim için yurtdışında görevli olarak gönderebilirler ve yetiştiklerinde de belli bir süre devlete çalışmaları zorunluluk olarak sözleşmelerine koyulabilir ve bu sorun kalıcı olarak çözülebilir.

Reçete soruşturması...

Soru: Reçete soruşturması süreci yaşandı ve maalesef sonuçlanmadı. Doktor ve eczacılar zan altında, hastalar mağdur. Bu sürecin tamamlanmamış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Gürkut: En başından beri tavrımız hep aynı, eğer ortada iddia edildiği gibi bazı sıkıntılar, bazı suçlar varsa, bunların gerçek olup olmadığı mutlaka adil yargılama sonucu ortaya konulmalıdır. Suçluyla, suçsuz ayrılmalıdır. Suçlu birisi varsa, gerekli cezayı çekecektir. Ama bu şekilde bütün mesleği, bütün meslek erbabını, hem hekimleri hem de eczacıları, zan altında bırakacak şekilde muallakta bırakılmaması lazım. Yargı sürecinin şeffaf ve adil bir şekilde ivedilikle yürütülüp bitirilmesi lazım. Birçok konu, şaibeli bir şekilde ortada kaldı. O yüzden dosyaların tamamlanıp, suçlular varsa, suçluyla suçsuzun ayrılması çok çok önemlidir.

Soru: E-sağlık konusu da zaman zaman gündeme geliyor ancak uygulamaya giremedi…

Dr. Gürkut: E-sağlık çok önemli. Hastane bilgi sistemi başladı ama kısıtlı. Mutlaka, ülkenin her tarafına yayılması lazım, özellere de. Sağlık verilerimiz güvenilir yöntemlerle ve güvenilir bir noktada toparlanmalı. Buradan elde edeceğimiz bilgiyle, ülkemizin ihtiyacı olan sağlık politikalarını üretmemiz lazım. Veriye dayalı bir planlama, kaynak kaybını da engelleyecek. Bir yandan bu kişisel verilerin nasıl korunacağına dair çalışma var, diğer yandan Türkiye’deki e-devlet verilerinin çalınmasından dolayı kaygı var. Mutlaka güvenilir bir yöntem olmalı. Sağlık verilerimiz çok ciddi kişisel verileri içerir. Mutlaka güvenilir yöntemlerle, bizim denetimimizde olacak bir şekilde yapılmalı. Kendi üniversitelerimiz, yetişmiş insanlarımız var. Kendi sistemimizi, ilerideki her türlü sorunu kendimiz giderebilecek, sistemi geliştirebilecek bir şekilde kurmalıyız.

“Birçok klinikte kamudan atanmış kadroyu tutan şeflerimiz yoktur”

Soru: Mihrimah bebeğin ölümüne neden olan, Acil Durum Hastanesi’nde yaşanan alkollü mama soruşturması da var. Olayla ilgili sadece 4 hemşire tutuklandı. Söz konusu hastanenin hizmet şemasının olmaması bu süreci nasıl etkiler?

Dr. Gürkut: Soruşturmayı takip ediyoruz. Söz konusu hastane, Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda görünmüyor ama orada bir hastane var. Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekimliği’ne bağlı görünüyor. Onkoloji Merkezi ve Ayaktan Tanı Merkezi nasıl ki hastaneden ayrı binalarsa, orası da hastanenin ayrı bir binasıymış gibi işlem görüyor. Teşkilat yasaları görev, yetki ve sorumlulukları belirler, hangi şartlarda kime bağlı çalışılacağını düzenler. Aslında kimin ne yapacağı bellidir ancak bir çok branşta hala kliniklerin sevk ve idaresinden birinci derecede sorumlu olan klinik şefleridir. Ancak birçok klinikte kamudan atanmış kadroyu tutan şeflerimiz yoktur, başhekimimiz yoktur.

“Başhekimlik kadrosu hala açılmadı”

Şeflik kadroları yeni açıldı, başhekimlik kadrosu hala açılmadı. Ülkede kamudan atanmış bir tek başhekim var, o da Mağusa Devlet Hastanesi başhekimidir. Diğer bütün başhekimler görevlendirme ya da vekaleten oradadır. Şeflerimizin de çoğu vekaleten görev yapıyorlar. Bir insana sorumluluk verecekseniz, yetkilerini de vermeniz lazım ve idare olarak sizin de denetleyici ve düzenleyici görevinizi yerine getirmeniz lazım.

Bakanlık yasalarına göre bir klinikteki hekimler, klinik şefine ve başhekime, hemşireler ise sorumlu hemşire ve başhemşireye bağlı görev yapmaktadır. Üzerlerinde ise Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi ve bakanlık vardır. Hizmet içi eğitim, iş yükü, kalite standartları gibi konularla ilgili sıkıntıların da mutlaka giderilmesi gerekir. Olay değerlendirilirken de bütün bunlar göz önüne alınmalıdır.

“Standartları sağlamak bakanlığın genel uygulaması, politikası olması lazım”

Sorumlu hemşirenin görev tanımında, serviste kullanılacak malzemelerin, ilaçların alınması, depolanması, usulüne uygun kullanılması ve kullandırılması, ve denetim vardır. Eczaneden istek listesi yaptığınızda, bunun belli standartlarda size ulaşması lazım. Bu standartları sağlamak hemşirelerin ya da doktorun görevi değil. Bu standartları sağlamak yöneticilerin, bakanlığın genel uygulaması, politikası olması lazımdır. Buna rağmen dikkatli olunmalı mı? Evet çok dikkatli olunmalı. Ama olayda hatayı kolaylaştıran bir çok da neden varmış.

Haberler Haberleri