Sabah başka fikrin var, akşama başka…
Öğle yemeği sonrası -kandaki şeker oranın değiştiği için belki- yeni bir fikir daha geliyor aklına…
‘Ara sıcak’ tadında öğleden sonraları başka, ‘late night’ diye tabir edilen geç vakitlerde bambaşka kararlar alıyorsun.
Anladık, Ortadoğu kültüründeniz ama oryantalizmin bu kadarı da fazla oluyor!
Biraz istikrar, biraz kararlılık, azacık da tutarlılık lazım sana…
Ne mi oluyor olmazsa?
Yetişemiyorum sana…
Takipte zorlanıyorum seni…
Sürekli renk değiştirdiğinden tanıyamıyorum da…
Değişim iyidir evet ama yok da her saat başı!..
Güven vermiyorsun böyle bana…
***
Yalnız ben mi duymuyorum güven?
Yok. Kimse duymuyor. Görüyorum, duyuyorum.
Kim, neden inansın ki sana?
Söz verip tutmuyorsun.
‘Yalancı çoban’ gibisin. O kadar ki, kendi söylediğin yalana bile inanmıyorsun. Çünkü söylediğin yalanın üstüne başka yalanlar söylediğinden dolayı bir öncekini unutuveriyorsun!
Yalanlarına değil biz, bizzat sen, kendin de yetişemiyorsun.
‘Yalan makinesi’ gibisin yani…
Mumun var mı yanan, bilemiyorum.
Sanmıyorum da…
Yatsı vakti de yalan söylüyorsun çünkü…
Yanmaz yani öyle bir mum senin olduğun yerde!..
Güven vermiyor, veremiyorsun hiç…
İnanmıyorum sana.
***
Neden inanayım ki ben sana?
Ya da başkası neden inansın?
İnandırıcı değilsin. Hem de hiç!..
İstediğin kadar ders al ‘vücut dili’, ‘güzel konuşma’, ‘mimik ve jest’ geliştirmek için…
Gözler yalan söylemez.
Ama sadece gözlerden değil…
Bir laf vardır bizde: Ahali gonnara yemez!..
Biliyorsun gonnarayı, evet…
Kimler geldi, kimler geçti de yediremedi bize…
Yok ki sen yedireceksin!..
Evet, bir süre yanıltabilirsin, inandırabilirsin, güven verebilirsin belki…
Ama ya sonra?
Dolar vaden, biter pilin, kalmaz iki kuruşluk değerin…
Bunu da böyle bilesin!..
(Bu yazı çilekeş insanların sesine, isteklerine, çığlıklarına kulak vermezken ‘bazı’ kesimlerin emrine amade olmayı ‘hükümetçilik yapmak’ olduğunu zannedenlerin kulağına küpe olması umuduyla yazılmıştır. Anlamayan olursa, davul zurna da var.)