Sana ‘Saraylar’ yapacağım!

Cenk Mutluyakalı

Tam da böyledir “Türk işi.
Gerçek küçüldükçe, gösteriş büyür.

*  *  *

Çok yakında Türkiye'ye, dünyanın en büyük "demokrasi anıtı" dikilirse örneğin şaşmayınız!
Ya da "Özgürlük Kulesi."
En yükseği!
En genişi!
En görkemlisi!

*  *  *

Bir dönem “KKTC Pasaportları” olabildiğince ağırdı!
Cildi kalın...
Hani “kemikli” derler ya, tam öyle!
Hiçbir ülkede geçmezdi o ayrı…

*  *  *

"KKTC bayrağı" beşparmakların yamacına aynı mantıkla yapılmıştır.
Dünya rekoru diyorlar!
Tek bir tanıyanı yok.
Ne Türki devletler ne de Arap ülkeleri!
"Tanıdım" diyen tek ülke bile kendi ülkesinde olimpiyat düzenliyor, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını çekiyor göndere…
Mersin'de hatırlıyorum da "Mersin 10 Turkey" diye yazmıştık manşete!
Elinde Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı yürüyordu gençler…
Hangi gençler?
Kıbrıslı Rum gençler elbette!
Dağdaki bayrak ışıl ışıldı...
Öyle avutuyorlardı bizim gençleri..

*  *  *

Şimdi "KKTC Cumhurbaşkanlığı" için devasa saray planı da aynı duygu halini yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı’nı “vali”den beter kılığa getirenler, ona büyük Saray yapacaklar.
Böylece “sevineceğiz” hep birlikte!
Ne evinde söz hakkı olacak, ne dünyada!
Avunacak kocaman bir Saray’da…

*  *  *
Un ufak edildikçe gerçeği, iradesi sıfırlandıkça, karar verme gücü ya da yetkisi kayboldukça ve bin bir baskıyla seçilerek aslında liderlik kapasitesi azaldıkça ihtişam büyüyecek.
Böylece binanın gösterişi, liderin dünyadaki görünmezliğini örtecek.
Dünyadan baktığınız zaman "bina" göreceksiniz "toplum" yerine!
Tıpkı şimdi "irade" yerine dağda boyalı "bayrak" gördüğümüz gibi!

*  *  *

Büyük büyük evlerde yaşama hevesimiz, toplumsal bir travmanın sonucu değil mi?
Kendi “ayıbını” örtüyor çoğu insan…
Ya evi… Ya arabasıyla…

*  *  *

Etnik çatışmaların, darbe ve savaşların, bencillik ve ganimetin, kibir ve aptallığın böldüğü bir ülkede barışı değil de bölünmeyi büyüttüğümüz gibi…
Büyük büyük binalarda “yalnızlık” büyüttüğümüz gibi yeryüzünde…
“Biz” yerine “ben” büyüttüğümüz gibi bu ıssız kuytulukta…

*  *  *

- “Sana Saraylar yapacağım yavrum!”
- “Peki benim söz hakım olacak mı?”