Sıkıcı gündemden bıktım.
Biraz başka şeyler konuşalım mı bugün?
Sesli düşünelim mi?
Kendi kendimize zaman zaman mırıldandığımız konuları yazıya dökelim mi?
Soru şu: Sosyal medya mecraları Facebook, İnstagram gibi paylaşım araçları ile hayat kalitesi birbirine bağlı mıdır?
Fark ettiniz değil mi? Son 10 yılda çok değiştik.
Bilgisayar, internet vardı ama sosyal medya ve akıllı telefonlar tam anlamıyla her şeyi değiştirdi.
‘Her şeyi’ diyorum çünkü hayatımızdaki birçok şey değişti.
Hayat tarzımız, fikirlerimiz, yaşam biçimimiz, gün içinde yaptıklarımız…
Eve gidince, koltuğun üzerinde elimizde telefonlar…
Ta ki yatana kadar…
Sabah kalkınca keza öyle…
İlk baktığımız yer telefon ekranı…
***
Neleri yitirdik farkında mısınız?
Önceleri müzik dinlemek için albüm-CD çıkmasını beklerdik, gider CD alırdık.
Şimdi en son ne zaman CD aldınız? Evet müziğe ulaşmak daha kolay ama eskisi kadar dinleyebiliyor muyuz?
Bir sektör böylelikle yok oldu. Ancak sadece yok olan sektör mü? Emin değilim…
Elbette yeni sektörler eklendi, derdim sektörel değil, sanırım o eski müzik kültürü kalmadı artık.
Anlık yaşanıyor her şey…
Açıyorsunuz Youtube’u veya Sportfy'ı dinliyor, izliyor kapatıyorsunuz.
O kadar…
Zaman çok mu değerli artık?
Elbette, ama zaman kavramı da değişmedi mi sizce?
İnsanların zihninde zaman kavramının da değiştiğini görüyorum.
Evet evet bunun nedeni de sosyal medya!
Zaman, zihin, beyin de bu durumdan etkilendi.
Hem tembelleşti, hem de hissizleşti.
Sanal bir dünyada sanal bir kahraman olduk.
Doğadan uzaklaştık örneğin.
Hissizlik mi? Sosyal medya sohbetlerinde hislerin bile ifade şekilleri var artık.
Yüz yüze iletişim yok.
***
Birçoğumuz yaptıklarımızı sosyal medyada paylaşmak için yapmaya başladık.
Bu durum galiba en fenası!
Elinde telefonla diskoda dans ederken kendi kendimizi görüntüledik.
Bunu paylaştık ve eğlendiğimizi gösterdik cümle aleme!
Daha fazla like, daha fazla beğeni bizi daha da coşturdu.
Daha fazla dans (!)
Daha fazla takipçi…
"Sosyal medya fenomeni" diye bir kavram türedi.
Öyle olmak isteyen o kadar çok insan var ki…
Daha fazla takipçi demek daha fazla paylaşım demek…
Daha, daha daha…
Kimisi de bu sanal dünyadan kaçmak istiyor, ne tuhaf (!)
Mümkün mü?
Hiç sanmam…
Tatilde, spor yaparken, yemek yerken, konserde müzik ziyafeti çekerken aslında zevk almıyoruz, alır gibi yapıyoruz artık.
Sanal hissizlik bizi içine çekiyor, paylaşım yapmayı dayatıyor.
Tatilde her şeyden kaçmak istiyoruz ancak telefon elimizde, haberler, iletiler, mesajlar bir damarla vücudumuza bağlı gibi…
Kopamıyoruz…
Ulaşılabiliriz, her daim…
***
Çok merak ediyorum, mutlu muyuz?
Sosyal paylaşım programları “takipçisi kadar değerli” konumuna iterken kimileri bu işe ciddi ciddi zaman ve para harcıyor.
Takipçi sayısı arttıkça mutlu oluyor, daha fazlasını istiyor.
Daha fazla! Daha fazla!
Evet sosyal medyadan her şeye ulaşmak güzel aslında, komple tu-kaka demiyorum.
Sadece 'bizdeki', sendeki, bendeki değişime işaret etmek istiyorum, o kadar…
Sanal gerçekliğe ayak uydururken doğayı, kitabı, müziği, sanatı, dokunmayı, hisleri, sevgiyi, yaşamı bu sanallıktan ayırabilmeyi umuyorum, en azından kendi adıma…
Hepsi bu.