SANATIN DOKUNDUĞU ŞEHİRLER

Neşe Yaşın

Duyarlı insanlar için hayatın hep bir hüznü var. İçimin derin kuyularına daldığımda sanırım bu dünyada değilmişim izlenimi veriyorum. Dışarıdan izleyen biri için tedirgin edici olmalı. Hüzne kendini teslim eden insanlar mutluluğun, neşenin değerini de iyi bilirler aslında. Bazen birilerinin neşesi de rahatsız edici olabilir. Siz kendi içinizde kışı yaşarken birilerinin baharlar açması içinizi burkabilir. Oysa her ikisi de birbirine çok yakın. Kahkaha da gözyaşı da bedenin aşırı olana verdiği tepkiler. İçini paramparça eden ya da içini coşturanı açığa çıkarma biçimleri bunlar.

Ekonomik, sosyal, ruhsal koşullarımız ne olursa olsun hayatın bir alanında çaresizliğimiz vardır. Bir yerden şefkat ve hayranlık görürken başka bir yerde lanetlenmekte ve saldırıya maruz kalmaktayızdır. Hem çok önemli hem de bir hiç sayılabiliriz aynı anda.

Başımıza gelen felaketler ya da küçük aksilikler değerini bilmediğimiz, üzerinde hiç düşünmediğimiz şeyleri anımsatıyor bize. Bu yazıyı yazarken ağrımayan bir kol mesela. Önceden değerini bilmediğimiz öyle çok şeye sahibiz ki. Benim için bu geçici bir durum. Fizyoterapistim “geçecek, geçecek” deyip duruyordu. “Kolunun sevgiye, şefkate ihtiyacı var” demişti bir keresinde. Çarpan arabanın çıkardığı sesi unutmaya ihtiyacı var öncelikle.

Bu yazıyı yağmurlu bir Budapeşte’de otel odasında yazıyorum. Bugün şiir dinletimiz var. Gezegenin Şairleri (Poets of the Planet) grubumuzdan Sandor Halmosi, Gerry Loose ve Sanja Bekovic ile bir kültür merkezinde şiirlerimizi okuyacağız. Yarın ise beş saatlik bir otobüs yolculuğu ile Romanya’ya geçeceğiz ve Zalau’da Şiir Baharı festivaline katılacağız. Heyecan ve mutluluk verici bunlar.

Belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bize hayatla başa çıkabileceğimizi işaret eden içsel bir enerji. Böyle bir enerjiye sahipsek kolay kolay alt edilemeyiz. Başkalarının haset dolu, kötücül tavırlarına karşı inatla iyiliğe ve şefkate devam etmek mesela. Bir çeşit aikido taktiği bu. Yani sana gelen şiddeti şaşırtıcı bir hamle ile karşılayıp yönünü iyiliğe çevirme girişimi. Her zaman etkili olmayabilir ama bunu denemiş olmak bile iyi gelir insana.

Otel odalarını severim. Bir bağımsızlık duygusu verirler bana. Köksüz olmakta bir özgürlük vardır. Geçiciyizdir oralarda. Gündelik dertlerden uzakta olmanın rahatlığı hoştur. Turist değil de gezgin olmayı severim ben. Turist sözcüğü irkiltici gelir. Turist tüketici gezgin üreticidir sanki. Bu şehrin bana verdiklerini çoğaltabilirim. Bugün şiirlerle karışacağım mesela şehre. Hatırası hoş bir seda olarak kalacak içimde.

Muhteşem bir şehir Budapeşte. Bir şehrin nasıl özenle korunabileceğine örnek. Şehirde 400 civarında  edebiyat kafesi varmış. Her gün birine gitsen bir yıl yetmez. Şair arkadaşım Sandor Halmosi’nin şahane dairesi ortasında boşluk olan altıgen bir binada.  Bu tip eski yapıların her birinde bir sanatçı atölyesi bulundurma zorunluğu varmış. Budapeşte gördüğüm en sanat dostu şehir sanırım.

Dün akşam üç şair bir edebiyat kafesinde yedik yemeğimizi. Menü’de şiirler, şair ve yazarların resmedildiği edebiyat duvarı ve gün boyu tıklım tıklım bir kafe. Şehrin her yanına sanat dokunmuş sanki. Her detay özenli ve şık.

Sandor’un aktarımından politik iklimi anlamaya çalışıyorum ama insan kendi ülkesini bile tam anlayamıyor. Sadece kulaktan dolma bilgilere sahiptim Macaristan hakkında. Yarın gideceğimiz festival Romanya’da ama bir çeşit barış festivali gibi. Macar ve Romen şairlerin ağırlıkta olduğu ve buna ek 10 uluslararası şairin davetli olduğu bir festival. Aradaki çatışma göz ününde bulundurulduğunda Türk-Yunan edebiyat festivali gibi de düşünülebilir. Doğru bir yerde olacağım için mutluyum.

Hüzün de mutluluk da çoğu zaman bizim elimizde. İkisi arasında duyarlı bir geçişkenlik var sanki. Hüznü bilmeyenler yeterince mutlu da olamıyor bana kalırsa. Dünyanın hali için kaygı duyup üzülenler aslında onu en çok sevenlerdir. Hüzünlerimizi şiire teslim edip mutluluk yapabiliriz onlardan. Ben şimdi bu yazıyı sonlandırıp şiir dinletisi için hazırlanmalıyım.

Haftaya yeniden buluşmak üzere sevgiler herkese.