Sancıyla doğuyor gün, kahırla batıyor

Cenk Mutluyakalı

- “Kan kalır belki yerde / Alın teri kalmaz ama / Bir gün mutlaka göreceksiniz.” – (A.Yücel)
 

İnşaatlarda ölüyor insanlar, kimi yeni yaşamış babalık sevincini, uzakta bıraktığı bebeğinin kokusuna hasret, kimi ilerlemiş yaşına rağmen çalışmak zorunda, yoksul, yılgın, çaresiz...

Ölüyorlar ve öyle anlaşılıyor ki kimselerin de ihmali yok!

Hepsi "kaza" (!)

Ya ayağı kaymış düşmüş ya eli!

Baksanıza o kadar ölüm var, o kadar kan ve kimse yargılanmıyor yine de…
Kim hapse girdi?
Ölenler suçlu!
Bir daha da anılmıyor adları çünkü bizim "mahalleden" değil geneli…

***
İnşaat işçisi onlar!

Çemberlerde bayrak sallamıyor, 'ya ya ya şa şa şa' gösterilere katılmıyorlar.
Ne buralı, ne de partili!
El pençe divan öpenlerden değiller; bir somum ekmeğin içine birkaç domatesi katık yapmakla meşhur hepsi… Tabanlarına basıyorlar ayakkabıların ve paçası katlanmış pantolonlarla dolaşıyorlar… Ter akan alınları kanıyor, ölüyorlar ve bir tabutla yolcu ediliyorlar.

***

33 yaşındaki Hüseyin bir casino inşaatında öldü. Otel de diyebilirsiniz, turizme yanaşır olur (!)
Tavana sıkıştı.
Ruletler döndü yine de!
Yatırımcılara toz konmadı…

65 yaşında bir apartmanın çatısında boya yapan adam dengesini kaybetti, düştü.
Ortalığı dağıtmadı, öldü.
Hiç mühim değil!
Çünkü insan hayatının değeri yok bu ülkede…
Ne devletin ihmali araştırılır, ne hekim hatası!
Ne patronlar soruşturulur, ne denetçiler…
Ölendir suçlu ölen!

İllaki ada yarısında yaşamak isteyendir suçlu aslında…

Ne çabuk unuttuk 40 yaşındaki Meles’i, panoda elektrik çarpmıştı. 21 yaşındaki Mehmet Ali, mermer yığını altına kalmıştı. 60 yaşındaki Şerif, hastane inşaatında ölmüştü, göremedi, o müthiş açılış törenini (!)

***

Çoğu iş yerinde artık kayıtsız çalışıyor işçiler, sigortasız, asgari ücretin altında... Öğrenci kaydıyla çalışanları hiç katmıyorum hesaba… Bir yanda görgüsüz hayatlar var, gösteriş, arsızlık, savurganlık, tüketim deliliği… Bir başka yanda giderek büyüyen gelir uçurumu, sefalet, yokluk, yoksulluk, can pazarı…

İnsanlar ölüyorlar inşaatlarda…
İnsanlar…
Ölüyorlar…

Çadırlarda direniş var, mutfaklarda yangın, kuytularda gözyaşı…
Kimileri ölünce giriyor kayıtlara, kimileri yaşarken can derdinde…

Yaşamanın dert olduğu bir yar/ı/m ülkem var.
Sancıyla doğuyor gün, kahırla batıyor.