Sandığın CTP’ye bir diğer mesajı...

Tümay Tuğyan

 


Mustafa Akıncı, artık resmen KKTC’nin dördüncü Cumhurbaşkanı.

Andını içti, görevi Eroğlu’ndan devraldı, Cumhurbaşkanlığı makamı artık Akıncı’ya teslim.

Şimdi önündeki en önemli görev, Kıbrıs müzakere süreci.

Çözüm ve barış ülküsünde olan unsurların en önemli görevi ise bu süreçte Akıncı’ya her türlü desteği sağlamak, gerek oluşturacakları politikalarla gerekse eylemleriyle sürecin hedefe ulaştırılabilmesi adına, ihtiyaç duyulan katkıyı koymak.

Öncelikle ve de ağırlıkla da bu görev, hem ‘SOL’un lider partisi konumunda olması hem de Dışişleri Bakanlığı makamını elinde bulunduran büyük hükümet ortağı olması nedeniyle, CTP’nin.

***

Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan oyların verdiği temel birkaç mesajdan biri de kuşkusuz, Eroğlu’nun Kıbrıs sorunu politikasına yönelikti.

Seçmen Eroğlu’nu Cumhurbaşkanlığı makamından indirirken, beş yıldır Kıbrıs sorunu konusunda takındığı tavra onay vermediğini de söylüyordu.

Peki bu süreçte, özellikle de ‘ortak açıklama metni’ krizinin baş gösterdiği 2013 sonbaharıyla, ‘navtex krizi’ sırasında, hükümetin büyük ortağı olarak Eroğlu ile ‘dirsek teması’ içerisinde olan, Maraş konusunda Eroğlu’ndan çok da farklı bir pozisyonda olmayan CTP’nin Kıbrıs sorunu politikası?

(Bir CTP milletvekili olan Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber de, Aralık 2013’te Fileleftheros Gazetesi’ne verdiği demeçte, yine bir CTP milletvekili olan ‘Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile Kıbrıs sorunu konusunda yürütülen çalışmalar hakkında sıkça konuştuklarını ve Nami’nin kendisine, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun izlediği politikanın, partilerinin Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin programından fazla farklı olmadığını aktardığını’ söylemişti.)

Seçimin sonucu, CTP’nin Kıbrıs sorunu politika ‘uygulamaları’ bağlamında da kendine bir pay biçmesine neden olacak mı?

Yoksa CTP, seçimde yaşanan başarısızlığın sorumluluğunu tüm organlarıyla almaktan kaçındığı gibi, bu ‘noktayı’ da görmeyecek ve duymayacak mı?

***

Eroğlu’nun ‘kurmay’ kadrosunun ikinci tur öncesinde, CTP tabanının desteğinin Akıncı’ya yönelmesini engelleyebilmek adına yaydığı ‘korku’ mesajlarından biri de, ‘Akıncı’ya oy vererek CTP’nin, solun liderliğini kaybedeceği’ şeklindeydi.

Evet bu ‘sonuç’ olasılık dışı değildir.

Ancak CTP eğer böyle bir sonuçla karşı karşıya kalırsa, bunun nedeni Cumhurbaşkanı olması için ikinci turda Akıncı’ya verdiği destek değil, ilk tur öncesinde, Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı yolunu ‘temizleyen’ politikaları olacaktır.

Akıncı’nın ilk turda aldığı oyların kayda değer bölümü, önceki seçimlerde CTP’ye giden oylardır.

Yani insanlar artık CTP’ye ‘güven duymayı’ bırakıp, CTP’den ‘ümidi kesip’, onun yerine çok daha ‘güvenilir’ buldukları Akıncı’ya yönelmiştir.

Ve bu güvensizliğin sebeplerinden biri de, emin olun ki Kıbrıs sorunudur.

Dolayısıyla CTP’nin, bir yandan seçim hesaplaşmasını yapıp, kendini yeniden var etme çabalarını kararlılıkla ve samimiyetle ileri taşıması gerekirken, diğer yandan da özel olarak Kıbrıs sorunu konusundaki duruşunu içtenlikle sorgulaması gerekiyor.

Bunu yaparken de Kıbrıs konusundaki politikaları ‘yöneten’ ve ‘uygulayan’ kadrolarını yeniden gözden geçirmesinde, fayda olacaktır.