‘ŞAPKADAKİ TAVŞAN’ VE ‘OSTİYİRO’

Sami Özuslu

Dünkü ‘Sabah Kahvesi’nde ‘günün sorusu’ menüsünde ‘ostiyiro’ kelimesini sordum.
Program izleyicilerinden yüzlerce mesaj geldi ‘ostiyiro’nun anlamıyla ilgili…
Memleketin hali, özellikle de Kıbrıs sorunuyla ilgili çıkmaz geldi birçok kişinin aklına bu kelimeyle…
Tam bir ‘çıkmaz’ var.
Nesiller tüketmiş, yüz binlerce Kıbrıslı’nın göç etmesine neden olmuş, bugünün dünyasına çok da uyumlu olmayan, bu adada yaşayanları mutsuzluğa ve –daha da kötüsü- umutsuzluğa mahkum eden Kıbrıs sorunu geldi akıllara…
1950’lerin ortaları… İngiliz idaresi… Sömürge dönemi… İkinci Dünya Savaşı sonrası, bağımsızlık hareketleri… İngiliz idaresine karşı başkaldırı hareketleri… Sonra Enosis… Sonra Taksim… EOKA ve TMT… 1958… Gönyeli olayları… Türk-Rum çatışması… Provokasyonlar… 6-7 Eylül olayları… Bir yanda ‘Kıbrıs Türktür’, diğer yanda ‘Kıbrıs Yunandır’ sloganları…
1959 ve 1960… Anlaşmalar… Cumhuriyet… Anayasa… Makarios… Dr Küçük… Belediyeler… Uzlaşmazlık… Cami bombalamaları… 1963… Çatışmalar… Cinayetler… 1964 Güvenlik Konseyi kararı… Barış Gücü… Ayrı yaşam… Enklavlar… Erenköy… Bekledim de gelmedin…
1968… Beyrut… Denktaş… Klerides… İlk müzakere toplantısı…
Ve 1974… Yunan cuntası… 15 Temmuz… Darbe… EOKA-B… Devrilen Makarios… ABD ambargosu… 20 Temmuz… Askeri müdahale… Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü koruma mesajı… Şehitler, kayıplar… Göçmen kampları, esirler… Fiili taksim… Kuzey-Güney ayırımı… Yer değiştirme…
1975… Kıbrıs Türk Federe Devleti… Yeni dönem… Federal Kıbrıs’ın Türk kanadı iddiası… Kurucu Meclis… Başkan… Hükümet…
Sonra yine müzakereler… 1977… Denktaş-Makarios doruk anlaşması… 1979… Denktaş-Kiprianu doruk anlaşması…
1983… KTFD bitti… Şimdi KKTC zamanı… Hedef tanınma… BM’den ‘asla olmaz’ kararı… Tek tanıyan Türkiye… Başka tanıyan yok… ABAD kararı… Biten ihracat… Kapanan sanayi tesisleri…
Planlar… Haritalar… D’Hont’lar Waldheim’lar… Gali’ler Annan’lar… Özel Temsilciler, Danışmanlar, diplomatlar…
2003… Açılan geçişler… 2004 referandum… Yüzde 65 evet… Yüzde 76 hayır… ‘Baddos’ olan süreç… Yeniden umut kırıklıkları… Bir başka bahara kalan çözüm beklentileri…
Ve Talat-Hristofyas… İki ‘çözümcü lider’in denemeleri… Yine hüsran…
Ve Akıncı-Anastasiadis… Hem çözümcü, hem iki Leymosunlu… Kahveler, zivaniyalar, palüzeler…
İyi giden süreç… Ama sonra tam bir başarısızlık…
Ve her daim belirsizlik… Sürekli karamsarlık… Çıkmaz sokak algısı… Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz duygusu…
Yani ostiyiro halleri!..
Bakın ne dedi Dışişleri Bakanımız ta New York’lardan…
‘Şapkadan tavşan çıkmayacak’mış…
Kudret Özersay keşke hokkabazlığa soyunmak ve Lute’un yazacağı rapordan ‘ne çıkmayacağını’ anlatmak yerine ‘çözüm için’, en azında ‘güven yaratmak için’ ne yaptığını anlatsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Yoksa bu ülke insanı o tavşanın niyet olmazsa hep şapkada kalacağını çok iyi biliyor.
‘Ostiyiro’yu da öyle!..