Besim Baysal, babasının ve dedesinin aile dostu Sarkis Sarkisyan’ın vefatı üzerine onunla aile dostluğunu YENİDÜZEN’e anlattı…
Geçtiğimiz günlerde hayatını yitiren Kıbrıslıermeniler’den Sarkis Sarkisyan’la ilgili Asi Productions film atölyesi kendi sosyal medya sayfasında üzüntülerini bildiren bir yazı yayımlamıştı… Besim Baysal ve Mine Balman’ın birlikte yürüttüğü Asi Productions, hatırlanacağı gibi geçtiğimiz yıl, Kıbrıslıermeniler’le Kıbrıslıtürkler’in dostluğunu ve 1963’te Kıbrıslıermeniler’in iki toplumlu çatışmalardan nasıl etkilendiğini anlatan “Birlikte” başlıklı bir belgesel film yapmıştı…
Asi Productions’ın duyurusunda özetle şöyle deniliyordu:
“… Kıbrıslıtürk mahallelerdeki evlerinden göç etmeye zorlanan Kıbrıslıermeniler’in o günlerde yaşadıkları trajik günlerle ilgili çok sayıda fotoğraf yoktur… Biz, “Birlikte” başlıklı belgesel filmimizi hazırlarken, bunlardan birkaçını bulup kullanmıştık. Bu fotoğraflardan birisi, evlerden sokağa eşya taşıyan iki adamı gösteren bir fotoğraftı. Bu fotoğrafta eşya taşıyanlardan birisi Sarkis Sarkisyan idi…
Belgeselimiz aracılığıyla gelecek kuşaklara onun öyküsünü de aktarmak üzere onunla röportaj yapamamış olsak da, Sarkis Sarkisyan’ın öyküsünü ailemiz aracılığıyla biliyorduk. 1974’teki bölünmeden çok önceleri Sarkis Sarkisyan, ailemizin bir dostu idi… Barikatların 2003’te açılması ardından, yeniden buluşmaya başlamışlardı…
Genç kuşak olarak 2017 ylında AYMA’da belgeselimiz “Birlikte”nin gösterimi sırasında onunla buluşmaktan onur duymuştuk… Ne yazık ki geçen hafta Sarkis Sarkisyan’ın fefat etmiş olduğu haberiyle derinden üzüldük… Işıklarda olsun… Kalbimiz onun ailesiyle ve Kıbrıslıermeni toplumuyladır ve onlara içtenlikle başsağlığı diliyoruz…”
Fotoğraftaki iki kişiden birisi Sarkis Sarkiyan idi, diğer kişinin kimliğini ise arkadaşımız Koharig Paroyan Avram’dan öğrendik: Fotoğraftaki ikinci kişi ise Garbis Eskiciyan imiş… Yaşlı Kıbrıslıermeniler’in eşyalarının taşınarak göç etmelerine yardımcı olmaktaymışlar o günlerde… Koharig arkadaşımız, bu siyah-beyaz fotoğrafın Viktorya Sokağı’nda (Arabahmet) değil, Beliğ Paşa Sokağı’nda çekilmiş olduğunu tahmin ediyor… “Arabahmet mahallesi, 1963’te yani 22 Aralık’tan sonra artık askeri bölge olmuştu, hep mücahitlerin idi, çok tehlikeli olmuştu Viktorya sokağı da – onun için evlerimizi terk etmeye mecbur kaldık – geri gitmek imkansız idi… Durum da fenalaştıydı” diye hatırlıyor…
Bu yazılanları görünce arkadaşımız Besim Baysal’ı arıyoruz ve Sarkis Sarkisyan’la ilgili ailesiyle dostluğuna ilişkin YENİDÜZEN’deki bu sayfamızda yayımlanmak üzere bir yazı yazmasını rica ediyoruz…
Besim Baysal şöyle yazıyor:
“Barikatlar açıldığında Aydemet Kooperatifi’nin karşısında beribterosu (büfesi) vardı Sarkis Dayı’nın. Hasta oluncaya kadar oradaydı eşiyle birlikte. Dedem ve babamla ziyaretine gittiğimizde uzun sayılabilecek sohbetler ettik. Bazen bisikletle gittik, bazen de bizi barikattan arabasıyla aldı.
Sarkis Usta Kayseriliydi. Babası ve abisi Kayseri’de doğmuştu. Tecritte hayatta/ayakta kalarak geri dönmüşler vatanlarına ancak dönenlere yapılan muamelenin sonucunda yeniden topraklarına veda etmek zorunda kalmışlar. Ve ver elini Kıbrıs...
1970’lerde dostlukları iyice pekişmiş ailelerimizin. Yani babamın yüksek öğretim için İstanbul’a gittiği dönemde... Oradaki akrabalarıyla somut bir bağı olmuş babamın aracılığıyla. Gesi Bağları plağını istemiş Sarkis dayı İstanbul’dan. Babam da getirmiş tabii. Yıllarca anlattı babam bu anısını.
Neydi Gesi Bağları? Önemi neydi Sarkis dayı için? Ben Gesi Bağları’nın yıllar sonra ayırdına vardım. En hafif anlatımıyla zorla vatanından sürülmenin ne demek olduğunu... İnsanın içindeki o özlemi ve yıllarca süren vatan hasretini... Nesilden nesile aktarılan travmayı anlamaya çalıştım.
Babam paraya sıkıştığında dedem Sarkis dayıya vermiş, böylece İstanbul’daki amcası nam-ı diğer Gara dayı paraya sıkışan babamı desteklemiş. Babam sık sık ziyaretlerine gitmiş yeğenleriyle tanışmış Sarkis Dayının... Akrabalarından biri de siyah beyaz fotoğraflarından hatırladığım babamın yakın arkadaşı olmuş Toros Pehlivan.
1963’ün bitiremediği dostlukları 1974 tamamen kesti. Yıllarca dikenli tellerin ardından konuşmak ve buluşmak için verilen mücadele tabi ki istenilen sonuçları veremedi.
Biz dostlukların etkileriyle, muhabbetlerin güzellikleri ve anılarıyla büyüdük.
Ve bütün acı tatlı anıları sırtlayarak geçtiğimiz cumartesi Mine ve babamla Sarkis dayının cenazesine katıldık.
Kıbrıslı Ermeni dostlarla bu kez hüzünlü bir ortamda buluştuk ve ailesine; oğluna, kızına ve hayat arkadaşına taziyelerimizi bildirdik.
Zaman hızla akarken biz dostluklarımızı doya doya yaşayamadan ömrümüzü tüketiyoruz. Oysa geçmişten gelen bu dostlukların ülkemize barışı getireceğini, bizleri daha da yakınlaştıracağını ve önümüze çok daha geniş bir yol açacağını görmeliyiz. İşte bu yolda korkusuzca yürüyebiliriz.
Huzur içinde, ışıklar içinde uyu Sarkis dayı.
(BESİM BAYSAL – 30.4.2019)
KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…
Lapta, Değirmenlik ve Abohor’da kazılara devam…
Kayıplar Komitesi’nin adamızın güneyinde ve kuzeyinde yürütmekte olduğu ve gerek 1963, gerekse 1974 “kaybı” Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazılar sürdürülüyor…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Demet Karşılı’dan aldığımız bilgilere göre, bir okurumuzun göstermiş olduğu Lefkoşa’daki kazı genişletilerek devam edildi ve burada herhangi bir bulguya rastlanmayarak kazı sonlandırıldı.
Dün şahidimizle yeniden görüştük ve bu kazıda “nişan” olarak bellenmiş olan incir ağacının, altında kazı yapılan incir ağacı olmadığını öğrendik. Şahidimiz, yakınlarının kendisine buradaki incir ağacından 4-5 metre uzaklıkta ikinci bir incir ağacı olduğunu, olası gömü yerinin orada olduğunu söylediklerini anlattı. İkinci incir ağacı ise kesilmiş ancak bu ikinci incir ağacının yerini yakınlarından öğrenen şahidimiz, bize burayı tarif etti… Kazı yapılan yerin yakınında, gerçekten de 4-5 metre uzaklıkta bir yer bu… Bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerini bilgilendirdik ve şahidimizle temasa geçmelerini sağladık. Bugün, şahidimiz bu ikinci incir ağacının nerede olduğunu Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterecek. Şahidimize ve bu konuda bize ve Kayıplar Komitesi’ne yardımcı olan şahidimizin yakınlarına çok teşekkür ederiz.
2016 yılında bu bölgeye götürmüş olduğumuz bir başka şahit bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine, bu yere yakın olan Polis Genel Müdürlüğü’nün arkasında bir zamanlar bir armut bahçesi bulunduğunu, armut ağaçlarının bulunduğu alanda 1974’te savaş sonrasında sekiz Kıbrıslırum’un saklandığını, onların öldürülerek bu bölgeye gömülmüş olduğunu anlatmıştı. Armut bahçesinin bu alana ne kadar yakın olduğunu, incir ağacından söz eden okurumuzun bahsettiği olası gömü yerindeki şahısların, sözkonusu sekiz “kayıp” Kıbrıslırum olup olmadığını bilmiyoruz. Bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerinin daha derin araştırma yapmaları gerekiyor – belki eski hava fotoğraflarına bakarak, polis genel müdürlüğü binası arkasındaki armut bahçesinin 1974’teki yerini bulabilirler ve bu bölgede 1974’te hangi Kıbrıslıtürkler’in görev yapmış olduğunu, hangilerinin hayatta olduğunu, bunların görgü tanığı olarak neler yaşamış olduklarını araştırabilirler ve araştırmayı derinleştirebilirler.
Kayıplar Komitesi’nin bir diğer kazısı Lapta Celebrity yanında sürdürülüyor – burada iki kazı ekibi, iki “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşılmış bulunan kazıda toprakları kontrol etmeyi sürdürüyor.
Zeytinlik’te (Templos) yürütülen ve üç “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğu kazı da sona geliyor… Lapta’da ise bir lokanta yakınında gömülü olduğu söylenen bir grup “kayıp” Kıbrıslırum askerin gömü yeri aranmaya devam ediyor ve kazı sürdürülüyor.
Abohor’da ise (Cihangir-Epikho) bir “kayıp” Kıbrıslırum’un gömü yerinin arandığı kazı da trençlemeyle devam ediyor.
Bir diğer kazı da Değirmenlik’te (Kitrea-Cirga) askeri bölge içinde yürütülüyor – eski polis karakolunun bahçesinin beton olan kısımları kırılarak gerekli yerler kontrol edilmeye devam edilecek. Ancak bazı okurlarımız, aranması gereken yerin, polis karakolunun arka bahçe duvarının arkasında, askeri bölge içerisinde bir nokta olduğunu çeşitli defalar belirtmişler ve biz de bunu bu sayfalarda 2007’den başlayarak çeşitli kereler yayımlamıştık… Bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerini de bilgilendirdik… Son olarak bir başka okurumuz sözkonusu duvarın arkasındaki askeri bölge içerisinde askeri revir binasının foseptik çukuruna bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğu yönündeki 1974 sonrasında yaygın söylentilere dikkati çekerek Kayıplar Komitesi’nin bu foseptik çukuru da araştırmasını istemiş, biz de geçtiğimiz günlerde bu konuda okurumuzun aktardıklarını yazarak Kayıplar Komitesi’ni de bilgilendirmiştik.
Kazılarda görev yapan tüm ekiplerdeki arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…