Şaşkın ‘SAAT’ler!

Cenk Mutluyakalı

 

“Saat farkı” iki gerçeği suratımıza çarptı.
Önce “Kıbrıs ülkesi”nin farkına vardık.
GMT+3 Mekke ayarına kilitlenmiştik ki yeniden adada uyandık.

*  *  *

“Otomatik” ayarlarda İstanbul’duk ya da Ankara
Lefkoşa ya da Mağusa değildik hani!
El yordamıyla aramak zorunda kalınca gördük ki bir de “Cyprus” varmış dünyada (!)
Aaaaa! Bu bizim ülkemiz!
Ve yine gördük ki, KKTC “miş” gibi!

*  *  *

Bir gerçekle daha yüzleştik.
Onca senede bal gibi “entegre” olduk.
Kıbrıs’a değil Türkiye’ye!
Deve kuşu gibi başımızı kuma sokmuşken, akreple yelkovan kıçımıza dokundu.

*  *  *

Uçağın saati Türkiye, bankanın da öyle!
İletişimin saati Türkiye...
Ah bunu bir de Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yönetenler görebilse.
Heyhat!
Türkiye liglerine kilitlenmiş ahali.
Dizi, yarışma, eğlence saati de Türkiye’nin yörüngesinde...
Kıbrıs’ı böyle böldüler işte.
Yarısı Kıbrıs, yarısı Türkiye.

*  *  *

“Cyprus” dersen dil kaçıyor, “Türkiye” dersen saat; ya takvim şaşıyor, ya zaman.
Otomatik fena atıyor!
Kuşatılmışız her bir yandan.
İş “saat farkı”yla kalmıyor.

*  *  *

Mesela!
29 Ekim mesajında elçi Türkiye Cumhuriyeti’ni bırakmış Kıbrıs’ı anlatıyor.
Gün, Türkiye’nin günü oysa!
“Eşgüdüm içinde karar vereceğiz” diyor, Kıbrıs’ın geleceğine.
Diplomasi dili bu işte!
“Oturun oturduğunuz yerde, siz ne bilirsiniz” demek yerine…
Bak, ne kadar güzel bir kelime!

*  *  *

Misal “gasp ettiği yetkileri paylaşmak istemeyen” derken, Kıbrıslı Rumlara laf atıyor, birisi çıkıp “gasp ettiği toprakları paylaşmak istemeyen” dese, gücenecek elbette.
Böylece onca hınç ve suçlama kültürü içinde Atatürk’ün “yurtta barış dünyada barış” lafı adeta aksesuar gibi.

*  *  *

Saati şaşmış günlerde halen “ilhak”ı tartışıyorsak ve sorguluyorsak yarını...
Bu bile iyi!