Savaş Doğu Akdeniz’e de sıçrar mı yoksa Kıbrıs’ta barış mı?

Serhat İncirli

Ukrayna’daki savaş biter mi?
Avrupa, Rusya’dan doğal gaz satın almayı tamamen durdurur mu?

-*-*-

Avrupa Birliği (AB), Rusya’dan doğal gaz ve kömür alımını beş yıla kadar tamamen durdurmaya karar verdi...

-*-*-

Rusya, Avrupa ülkelerinde kullanılan doğal gazın yarısına yakınını sağlıyor… Tam olarak bu oranın yüzde 40 olduğunu söyleyenler de var…

-*-*-

AB’nin, Rusya’dan gaz alımını durdurması ne demektir?
Ya doğal gaz yerine alternatif bir enerji kaynağı yani farklı bir “yakıt” türü bulacaktır ya da doğal gazı başka bir marketten satın alacaktır!

-*-*-

Türkiye, bu konuda “yeni bir market” olabilir mi?
Hayır olamaz…
Neden?
Çünkü, bugüne kadar yanılmıyorsam “Karadeniz’de şu kadar doğal gaz bulduk” diye törenli açıklamalar yapılıyor olsa da, yani Türkiye doğal gaz rezervi bulmuş olsa da, bu rezerv, kendi tüketimi için dahi yeterli değildir…

-*-*-

Peki, bu ahval ve şerait içerisinde, Türkiye’nin veya Tayyip Erdoğan’ın, İsrail ile ilişkileri iyileştirme çabası nedendir?
Bir: Kendi doğal gaz ihtiyacı.
İki: Doğal gazın dağıtımında söz sahibi olmak.
Üç: Bölgede enerji pazarının ağası olmak.

-*-*-

Bu yüzden, şu andaki Türk dış siyasetinde, 2007’den beri ana avrat küfür edilen İsrail ile ciddi bir yakınlaşma siyaseti güdülmektedir. Türkiye, geçen haftalar içinde İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a ev sahipliği yaptı ve kendisini tabiri caizse krallar gibi ağırladı… Ve tabii ki Erdoğan – Herzog görüşmelerinde enerji konusu gündeme getirildi… 

-*-*-

Elbette bu ilişki “tek taraflı kazanım” içeren bir ilişki modeli değildir… Mutlaka İsrail için de “ticari” olduğu kadar, “prestij” açısından avantajlar gözetilmekte ya da hedeflenmektedir… Karşılıklı çıkar da diyebiliriz… 

-*-*-

Erdoğan, “İsrail gazını Avrupa’ya birlikte taşıyalım” önerisini hiç gizlemedi… Hatta gayet detaylı açıklamalar yaparak iki ülkenin İsrail doğalgazını Avrupa'ya taşımak için birlikte çalışabileceğini söyledi…

-*-*-

İsrailli mevkidaşı Herzog’un yorumlarını okuduğunuz zaman, çok daha temkinli olduğunu görebilirsiniz… 

-*-*-

Doğal gaz fiyatları yükselmektedir…
Ve yukarıda da bahsettik, Avrupa, Rus gazından vaz geçecektir…

-*-*-

Miktarı ne olursa olsun, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin en kısa sürede çıkarılması, taşınması, satılması ve kazancın kırışılması gündemdedir…

-*-*-

Bu gaz ya Türkiye üzerinden dağıtılacaktır; ya Amerika’nın “çok pahalı, vazgeçin, imkansız” diye desteğini çektiği Türkiye’siz proje olan EastMed projesi yeniden canlandırılacaktır… 
Ya da, doğal gaz sıvılaştırılıp, gemilerle Avrupa’ya taşınması yolu yaşama geçirilecektir ki bu konuda özellikle Mısır ve Yunanistan’ın yatırım yaptığı biliniyor…

-*-*-

Sonuçta, Doğu Akdeniz denen coğrafyanın tam ortasında bulunan “Kıbrıs” Adası, tüm bu ilişkilerin, coğrafi olarak değil, siyasi olarak da merkezindedir…

-*-*-

Paylaşılacak para çoksa ve Türkiye bundan ciddi pay alacaksa; Kıbrıs sorununun çözümünde, Ersingiller Tahsingiller cemaatının görüşleri, çöpe atılmayı dahi gerektirmeyecek önemde görüşlerdir…
Ersin Tatar’ın, “İsrail gazı Avrupa’ya gidecekse, KKTC üzerinden geçecek” iddiası, en kibar şekilde, “hadi canım sen de” şeklinde yorumlanabilirdir… 
Bu noktada belirleyici olacak olan Erdoğan – Herzog – AB ve haliyle Nikos Anastasiadis’tir…
KKTC, oyunda figüran bile değildir…
“Egemen – eşit bağımsız devletiz” falan, hikaye bile değildir…
Seviyemiz, sıfırın altında bir etki derecesine sahiptir…
Yani Ersin Tatar’ın bu konuda konuşması, “hükmi garaguşi”dir…
Kahve konuşması kadar değeri vardır…

-*-*-

AB’nin veya AB’deki ağır abilerin görüşleri nettir… 
Mesela, geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın Türkiye'de ağırladığı Almanya Başbakanı Olaf Scholz “… Rusya'ya bağımlı olmamak için farklı kaynaklardan ve farklı ülkelerden enerji sağlamamız gerekiyor" demiştir… 
Almanya Şansölyesi’ne göre, "… Enerji alanında işbirliği sadece Almanya ile Türkiye arasında değil, aynı zamanda AB ile Türkiye arasında da çok önemli" diyerek, örneğin bazı kaynaklara göre, Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya gönderilmesine bir şekilde, mesela “dolaylı olarak” onay vermiştir… 

-*-*-

Haaa Kıbrıs Cumhuriyeti mi?
Kıbrıs Cumhuriyeti bu konuda henüz kartlarını açmamıştır… 
Rum Yönetimi içerisinde hala EastMed boru hattının canlandırabileceğine inananlar olduğu gibi, “Türkiye'yi bölgesel enerji planlarının dışında tutacak, LNG, yani sıvılaştırma projeleri de desteklenmektedir… 


-*-*-

Ancak yukarıda da belirttiğim gibi; “anlaşırlarsa, neden olmasın!” diyebileceğimiz bir gelişme olabilir ve Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti, çok çok çok önemli bir ortaklığın, “ortakları” olabilir… 
İşte o gün gelirse; Ersin Tatar ve Tahsin Ertuğruloğlu, hatta Zorlu Töre, değil bu anlaşmaya veya ortaklığa destek vermek, AKEL’e üye bile olabilirler…
Ya da soğuklar geçerse silah alıp Balabayıs tepelerine çıksınlar!!!
Digomo’ya kadar yolları oluşur ve Türkiye bu tip siyasetçi grubuyla, her an maytap geçebilir…
Ali Murat Başçeri, hiçbiri ile şehitlikte poz vermez, hatta Türkiye’ye giriş yasağı bile alabilirler…
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Efendim, sadece bu kadar mı?
Değil!

-*-*-

Rusya ve Çin, asla göz ardı edilmemeli!
Özellikle Rusya!

-*-*-

Olasılığı düşük mü yoksa yüksek mi bilemem ama Ukrayna’da bayağı yara alan Rusya, bu yaraların da verdiği kızgınlıkla “ulan siz benim gazıma alternatif gaz mı satacaksınız?” diyebileceği gibi; “… beni oyundan atamazsınız uleyn!” deyip, silah çekebilir!

-*-*-

Ne mi demek istiyorum?
Abi bölgede Türkiye – Kıbrıs Cumhuriyeti barışını yani Kıbrıs’ta iki bölgeli, iki toplumlu federal çözümü içeren çok güzel gelişmeler olabileceği gibi; kafamızda savaş uçaklarının, denizlerimizde savaş gemilerinin bir birini vurduğu bir savaşa da tanık olma ihtimalimiz bulunmaktadır!

-*-*-

Bu ihtimal az mı çok mu?
Az yukarıda da belirttiğim gibi; “kestiremiyorum”…
“Kesinlikle böyle bir ihtimal yoktur” şeklinde bir yorum yapmanın doğru olmadığından eminim.


Durum gerçekten berbat… Türkiye’de yayınlanan Yeni Asya gazetesinin dünkü manşetiydi bu… Bizdeki durumu da apaçık yansıtıyor bu başlık… Emeklisi, çalışanı, işsizi herkes perişan… Kasaptan et, marketten süt alınamaz hale geldi… Bizde bir de elektrikler her gün kesiliyor, yollar berbat, sokaklar karanlık ve üstüne bir de 46 yılın en soğuk Mart ayını yaşıyoruz… “Durum gerçekten berbat”ken, her gün bir pot kıran, her an bir rezalete imza atan Ersin Tatar ne yapıyor? Koruma sayısını artırıyor ve KKTC’de durumun her açıdan çok iyi olduğunu anlatıyor… Ha bir de, “hava soğuk, rüzgarlı, deniz de dalgalı” diyor…