Hikmet Karciç – Tanya L. Domi
“Foreign Policy” dergisinde Balkanlar’da “Post-Conflict Research Centre” yani “Çatışma Sonrası Araştırma Merkezi” yetkililerinden Hikmet Karciç ile Tanya L. Domi’nin kaleme almış olduğu, “Savaş dönemi tecavüzleri ve cinsel saldırıları, neden pek ender kovuşturuluyor?” başlıklı inceleme-analiz yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. 9 Mart 2022’de yayımlanan yazı özetle şöyle:
*** Uzun yıllar boyunca ABD’de örgütlenen 1998-99 Kosova savaşı esnasında cinsel şiddete uğramış olan Kosovalılar, şimdilerde ABD Başkanı Joe Biden’e baskı uygulayarak, Sırbistan hükümetinin kendilerini tazmin etmesinde ve hesap vermesinde aracılık yapmasını talep ediyor. Çatışma esnasında Sırp askerleri ve polislerinin yaklaşık 20 bin Kosovalı kadına tecavüz ettiği tahmin ediliyor ancak bugüne kadar bir mahkemede bu konuda dava açılan tek bir vaka var. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre bu saldırılar “kadınların gelecekte çocuk yapmaktan vazgeçirmek” maksadı taşımaktaydı ki bu da soykırım niyeti taşındığı anlamına geliyor.
*** New York’ta Demokrat Parti Kongre Üyesi Adriano Espaillat’ın Biden’e gönderdiği mektubu, 15 meslektaşı imzalamış, mektup Aralık ayında gönderilmiş ve Biden yönetiminden, Sırp Cumhurbaşkanı Aleksander Vuciç’e Kosovalı kadınlara tecavüz edip onlara işkence uygulayanları yargı önüne çıkarmayı teşvik etmesi isteniyor. Tecavüze uğrayan kadınlar arasında Vasfiye Krasniki Goodman da var ki o, Kosova’da dünyaya gelmiş olan bir ABD yurttaşı, henüz 16 yaşında bir kızken, 1999’da köyünde bir Sırp polis görevlisinin tecavüzüne uğramış.
*** Goodman, Kosova’da tecavüze uğrayanlar arasında kamuoyu önünde açıkça konuşmayı seçen ilk kadın, 2019 yılında da Amerikan Kongresi’nde tanıklık etmiş ve başından geçenlerin ayrıntılarını duygusal biçimde aktarmış. Mektupta, insanlığa karşı işlendiği ileri sürülen başka suçlar da sıralanıyor ki bunlar arasında Kosovalı üç Amerikalı’nın Sırbistan’da 1999’da öldürülmesi de bulunuyor.
*** İnsan hakları ihlallerinin ve başdöndürücü ölüm sayısının çok iyi belgelenmiş olmasına karşın, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kosova Savaşı’nda işlenmiş suçlarda yalnızca altı adamı suçlu buldu. Ve bu mahkeme, Kosova çatışmasında meydana gelen cinsel şiddetin faillerini de mahkeme önüne çıkarmakta tümüyle başarısız oldu. Kosova’daki yerel mahkemeler ise savaş suçlarına ilişkin kendi kovuşturmalarına henüz başlıyor. Geçen sene Priştine’de savaş esnasında işlenmiş cinsel suçlarla ilgili ilk karar, bir Sırp polis yetkilisine verilmişti...
*** Ne yazık ki bu aslında daha genel eğilimlerin bir parçası... Savaş esnasında işlenen tecavüz ve cinsel saldırı suçları hukuki bakımdan genellikle vahşet olarak değerlendirilirken, uluslararası ve ulusal mahkemelerde pek ender biçimde kovuşturuluyorlar. Ancak şimdi hukuk koyucuların kendisine göndermiş olduğu mektuba dayanarak Biden belki bu durumu düzeltecek bir yol izlenmesini sağlayabilir.
*** Cinsel şiddete dair çığır açan çoğu uluslararası hukuk enstrümanı, daha çok ad-hoc mahkemelerde ortaya konmuş. Cinsel şiddeti yasadığı olarak ilan eden ilk uluslararası anlaşma, 1907 Lahey Konvansiyonu olmuş. Bu konvansiyonun 46ncı maddesi, “aile onuru ve haklarına saygı gösterilmesi gerektiğinin” altını çizmekteydi. Ancak bu, çatışma esnasında gerçekleştirilen cinsel şiddete ilişkin suçlara dokunulmazlığı ortadan kaldırmıyordu. Gerçekten de İkinci Dünya Savaşı ardından oluşturulan Nurenberg Mahkemeleri’nde veya Tokyo Duruşmaları’nda tecavüz ve cinsel saldırı suçları kovuşturulmamıştı – oysa Japon askerler, savaş boyunca Asya bölgesinde yaklaşık 200 bin kadına tecavüz etmişler ve onları alıkoymuşlardı... Japonya’nın esir olarak tuttuğu Koreli ve diğer milletlerden kadınlar, daha sonra yürüttükleri hukuki mücadelede, hiçbir şekilde adalete kavuşamamışlar. Henüz geçen yıl bir Güney Kore mahkemesi, Japonya hükümetinin bu konuda tazminat ödenmesi için açılan bir davada, kurbanın iddialarını reddetmiş ve Japon hükümetinin bu konudaki dokunulmazlığını onaylamıştır. Japon hükümeti de bu suçlar için özür dilemeyi reddetmiş ve bu konuda hukuki sorumluluk konusunun geçmişte Güney Kore ile imzalanmış anlaşmalarla çözümlenmiş olduğunu belirtmiştir. Bu kurbanlar, 70 senedir bu konuda adaleti elde edememiştir.
*** 1949 yılında Cenevre Konvansiyonları, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilerek savaş esnasında sivil nüfuslara nasıl davranılacağı konusunda belirli standartlar getirmiştir. Maddeler arasında “Kadınların özellikle tecavüze karşı, zorla fahişeliğe ve uygunsuz saldırılara karşı korunacağı” belirtiliyor.
*** Ancak bu konuda eyleme geçilmesini sağlamaya çalışmak ancak cinsel saldırı kurbanı iki kadının girişimlerine kalacaktı – bu da ancak savaşlar gerçekleşip de eski Yugoslavya parçalandıktan sonra bu saldırılardan sağ kurtulan Yadranka Çigeli ve Nusreta Sivaç adlı kadınların girişimiyle gündeme gelecekti. Her ikisi de birer avukat olan Çigeli ve Sivaç, 1992 yılında kamplardan kurtarıldıktan sonra Boşnak Sırplar’ın tecavüz etmiş olduğu 200 kadının ifadelerini toplayacaklardı. Bu kanıtları Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sunacaklar ve bu ifadelere dayanarak çatışma esnasında işlenmiş cinsel şiddet suçlarını da yargılamalara dahil etmelerini talep edeceklerdi.
*** 1992 ile 1995 yılları arasında meydana gelen Bosna Savaşı esnasında Boşnak Sırp kuvvetler, stratejik olarak özellikle kadınları, çocukları ve toplama kamplarında bulunan pek çok erkeği hedef almışlardı. En kötü olaylardan birisi 1992 yılında Luka toplama kampında meydana gelmişti, Brçko kentinde – burada Boşnak Sırp kuvvetler, Boşnak Müslümanlar’ı ve Boşnak Hırvatlar’ı tutmaktaydılar. Erkeklere karşı işlenmiş cinsel suçlar hakkındaki tabular nedeniyle, böylesi bir şiddete uğrayıp da hayatta kalmış erkek kurbanlar, pek ender olarak başlarından geçenleri aktarmıştır.
*** Bu suçları işleyen esas suçlular Goran Jelisiç ve Monika Karan adlı bir çiftti, bunlar özellikle sadist işkence ve cinayetlere pek hevesliydiler. Jelisiç, 1999 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından ilk tutuklananlar arasında olurken, Karan ise izini kaybettirmişti... Henüz genç bir kızken bu vahşi suçları işlemiş ve sonra da kimliğini değiştirmiş ve Bosna-Hersek’in parçası olan Sırp Cumhuriyeti’nde hayatını sürdürmeye devam etmişti. Karan, 2011 yılında tutuklanarak Brçko’da bir mahkeme tarafından sivillere karşı işlemiş olduğu savaş suçları nedeniyle dört yıl hapse mahkum edilmiş ancak 2014 yılında erken salıverilerek toplum arasına karışmıştır.
*** Uluslararası Ceza Mahkemesi, cinsel şiddet ve tecavüz suçlarından ötürü 70 kişiye dava okumuş, bunların 32’sini cezalandırmıştır. Bu da, uluslararası hukukta, çatışmalar esnasında cinsel şiddete dair çığır açıcı bir dönüm noktası olmuştur.
*** 2000 yılından bu yana birkaç farklı davada da mahkeme, tecavüzün insanlığa karşı işlenen bir suç, bir işkence eylemi, bir terör aracı olduğu sonucuna varmış ve tecavüz ile etnik temizleme arasında net bir bağ oluşturmuştur. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi, Bosna savaşı esnasında 50 binden fazla tecavüz suçu işlenmiş olmasına karşın, tecavüzlerin de soykırımın bir parçası olduğunu kayda geçirememiştir...
*** Tecavüzün bir savaş suçu olduğuna ilişkin çığır açan bir karar da 1998 yılında Rvanda için oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından alınmıştı. 1994 yılında oluşturulan bu mahekeme, Uluslararası Ceza Mahkemesi’yle paralel olarak çalışmıştır. 1994 yılında Rvanda’daki soykırımda 100 gün içerisinde yaklaşık yarım milyon Tutsi kökenli kadın ve çocuk tecavüze uğramış, cinsel olarak sakat bırakılmış veya Hutu kökenli aşırı görüşlü çeteler ve polis tarafından öldürülmüşlerdi. 1998 yılında Taba toplumunun belediye başkanı Jean Paul Akayesu, Tutsiler’e karşı tecavüzleri yönetmekten suçlu bulunmuş ve böylece bu da, tecavüz ve cinsel şiddetin, soykırımın parçası olduğuna dair bir emsal oluşturmuştur. Bundan hareketle o dönem Rvanda aile refahı ve kadının ilerlemesi bakanı olan Pauline Nyiramasuhuko da, Tutsi kökenli kadınlara ve kızlara tecavüz edilerek öldürülmelerini emrettiği için mahkum edilmiştir.
*** Uluslararası Ceza Mahkemesi, Demorkatik Kongo Cumhuriyeti’nin eski başkan yardımcısı Jean Pierre Bemba Gombo’ya karşı 2016’da ilk mahkumiyetini vermiş, bu da 2002-2003 yıllarında Merkezi Afrika Cumhuriyeti’ndeki çatışmada işlemiş olduğu suçlardan ötürü yapılmıştır. Ancak 2018 yılında insan hakları aktivistleri ve kurbanları dehşet içinde bırakan bir kararla, Temyiz Mahkemesi Bemba’yı tüm suçlardan suçsuz bulmuştur. 2019 yılında Kongolu isyancıların komutanı Bosko Ntaganda da 2003 yılında Kongo’da işlediği ve aralarında cinsel kölelik ve tecavüz de bulunan suçlardan mahkum edilmiş, bu kez Temyiz Mahkemesi bu kararı doğru bulmuştur. Bu da savaş esnasında tecavüzler konusunda çığır açıcı bir mahkumiyet olarak değerlendirilmektedir.
*** Daha yakın geçmişte Irak’taki Yezidi toplumu, IŞİD üyesi korkunç suçlara maruz kalmıştı 2014 yılında. 2016 yılında Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu, Yezidilere karşı işlenmiş suçları “Tahayyül edilemeyecek korkunçlukta suçlar” olarak ifade etmiş ve bunların soykırım oluşturduğuna dikkati çekmiştir.
*** 2021 yılında Irak Temsilciler Konseyi, Hayatta Kalan Yezidiler Yasası’nı kabul etmiştir – bu da IŞİD üyelerinin işlediği cinsel suçların Irak mahkemelerinde kovuşturulmasının yolunu açacak diye düşünülüyor. Bu yasa, Yezidi, Hristiyan, Türkmen ve Şebek azınlık gruplarına tazminat ödenmesini, eğitim, sağlık hizmeti ve temel asgari ücret için destek sağlanmasını öngörmektedir. 2021 yılında bir Alman mahkemesi, bir IŞİD üyesini soykırım ve insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü mahkum etmiş ancak ortaya konan cinsel suçları ele almamıştır. Yezidi kadınlara karşı köleleştirme ve diğer cinsel suçlar, gelecekteki davalarda ele alınmalıdır.
*** Geçen sene aynı şekilde Etiyopya hükümet kuvvetlerinin Tigray ilindeki kadınlara karşı devam etmekte olan iç savaş esnasında sistematik biçimde bir tecavüz kampanyası yürttüğüne dair raporlar ortaya çıkmıştır... Tigray’de tecavüz iddialarını yanıtlayan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmet, Etiyopya parlamentosunda yaptığı konuşmada, “Tigray’deki kadınlar mı? Onlara sadece erkekler giriyor halbuki bizim askerlerimize bıçaklar sokuyorlar” demiştir. Aynı şekilde Çin’de kamplardaki Uygur tutuklulara karşı da sistematik biçimde cinsel şiddet ve tecavüz uygulanmakta olduğu yönünde iddialar vardır.
*** 2021 yılında Etiyopya Başsavcılık Ofisi, dört Etiyopya askerini tecavüzle suçlamış, bunlardan üçü tecavüzden ve Tigray bölgesinde bir sivili öldürmekten mahkum edilmiştir. Aynı zamanda 28 Etiyopyalı asker sivilleri öldürmekten, 25’i de cinsel şiddet ve tecavüzden yargılanmaktadır.
*** Henüz geçen hafta 2013 yılından bu yana Ukrayna’da tecavüz dahil çeşitli savaş suçları işlenmesinden söz edilmekteydi...
*** Hayatta kalan kurbanların ve ailelerinin çoğunluğu, hiçbir zaman adalete ulaşamayacak. Çünkü genellikle liderler bu tür suçların mahekemelerde kovuşturulmasına yönelik siyasi iradeden yoksundurlar. Bunun sonucunda da savaş esnasında işlenmiş olan cinsel suçlara yönelik mahkemelerde açılan davalar yetersizdir.
*** Birleşmiş Milletler’deki Kadınlar, Barış ve Güvenlik kurumlarının çabalarına karşın, çatışmalarda yaşanan cinsel şiddetin kurbanları, tazminat ve sağlık hizmetleri alma konusunda kamu hizmetleri tarafından görmezden gelinir gibidirler. Bosna-Hersek’te yerel bir tazminat programı aracılığıyla bu tür kurbanların bakım ve tazminat alması hukuken hakları olduğu halde, ülke uluslararası düzeylerde bunları sağlamakta etkisiz kalmaktadır. Şiddet kurbanı eğer mahkemede bu konudaki cezai bir davaya katılıp tanıklık etmek gibi ender bir fırsat elde etmişse, kimi zaman yalnızca zarar ziyan ödenmesini elde edebiliyor. Oysa bu suçların kurbanları, makul bir süre içerisinde bu davaların açılmasını hak ediyorlar. Çatışmaya ilişkin cinsel şiddetin önlenmesiyle ilgili dünya kamuoyunun siyasi iradesini ikiye katlaması gerekmektedir.
*** 2019 yılında Nobel ödülü kazanmış olan Denis Mukwege ile Nadia Mura, “Global Hayatta Kalanlar Fonu”nu oluşturmuşlar, 20’den fazla ülkede cinsel şiddete uğramış olanların durumu, onlara tazminat olanağı yaratılması üzerinde durmaya başlamışlardır. Geçen sene BM Genel Kurulu’nun 76’ncı oturumunda bu konuda bir ön rapor sunulmuştur. BM Genel Kurulu’nun bu fonun tavsiyelerini önümüzdeki Eylül ayında kabul edip bunların uygulanmasını desteklemesi, global olarak tazminatların verilmesinde önemli bir adım olacaktır.
*** Uluslararası Ceza Mahkemesi ile Amerika İçi İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi, Kosova Özel Mahkemeleri gibi bölgesel mahkemeler, eğitimli hukukçular ve psikologlarla donatılmalı, bunlar da cinsel şiddete maruz kalmış kurbanlarla birlikte çalışmalıdır. Son 25 yıldır yaşanmakta olan neredeyse tüm çatışmalarda tüm toplumsal cinsiyet gruplarına karşı cinsel şiddet uygulanması, neredeyse endemik hale gelmiştir.
*** Kosova Özel Mahkemeleri ile Özel Savcılık Ofisi Mahkemesi, uluslararası yargıçlar ve savcılara sahip olan, Kosova’da savaş esnasında meydana gelmiş tüm savaş suçlarını kovuşturma yetkisine sahip bir Kosova mahkemesidir. Bu mahkeme hem Kosova’da, hem de Lahey’deki bir mahkemede iş yapabilir. Ancak bugüne kadar bu mahkeme Kosova’da savaş esnasında meydana gelmiş tecavüz suçlarından ötürü herhangi bir Sırp faile karşı herhangi bir dava okumamış ya da dava görmemiştir. Amerikan Üniversitesi’nin Washington Hukuk Koleji akademisyenlerinden Paul Williams, mahkemenin savaş esnasında işlenmiş tecavüz suçları ile cinsel şiddeti de savaş suçlarına dahil etmek üzere alanını genişletmesi gerektiğini önermektedir.
*** Şimdi Giidman’ın adalet çağrısına yanıt olarak Biden, Amerikan hükümetini, Kosova savaşı sırasında Arnavut kökenli kadınlara karşı işlenmiş cinsel suçların faillerinin kovuşturulması için derhal adım atması yönünde yönlendirmelidir. ABD bu konuda fon ayırmalı, avukat ve psikologlardan oluşan personelin, şimdiki milliyetlerine bakmaksızın tüm kurbanlarla çalışmalarını sağlamalıdır.
*** Bu da Sırp hükümetinin de bu işe dahil edilmesini gerektirmektedir – oysa Belgrad, bugüne kadar Kosova’da pek çok davada mahkemeyle işbirliği yapmayı reddetmiştir. Sırbistan, Kosova’yı tanımamaktadır ancak Sırp kurbanlara yönelik bazı davalarda bu özel mahkemeyle işbirliği yapmıştır. Vuciç her Kosovalılar’a karşı Sırp askeri kuvvetlerinin tecavüzü bir strateji olarak benimsediklerini kabul etmiyor ve bu konuyu kabul etmesi için ABD Dışişleri Bakanlığı’nın çok yoğun baskı uygulaması gerekebilir.
*** ABD, öncelikle Sırbistan-Kosova diyaloğunu destekleyebilir ve Sırbistan’ın Kosova’yı tanıması ya da en azından Kosova’nın Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi uluslararası topluluklara üyeliğinin önüne taş koymaktan vazgeçmesini sağlayabilir. Bu gruplara üye olmayışı, Kosovalılar’ın varolan tazminat biçimlerini kullanamamalarını da getiriyor. Washington, dış politikasının merkezine olsun, Priştine ve Belgrad’taki ABD elçiliklerinin stratejik planlarına olsun, esas olarak insan haklarını yerleştirmelidir.
*** Goodman ortaya koyduğu davasını olağanüstü bir cesaretle ileri götürmektedir ve Kosova savaşı esnasında tecavüze uğramış olan yüzlerce diğer kadın gibi, mahekem önünde davasının görülmesini hak etmektedir. Adalet 20 seneden fazladır raydan çıkmıştır, oysa şimdi hesap verilebilirlik zamanı gelmiştir...
(Hikmet Karciç, Bosna-Hersek’te Saraybosna’dan soykırım uzmanı bir akademisyendir. 2017 yılında Auschwitz Enstitüsü ve Keene Devlet Koleji global akademi üyesi idi. Soykırım inkarı ile vahşetin önlenmesi konusundaki yazıları Haaretz, Newsweek ve Arab News gibi yayın organlarında yayınlanmaktadır... Tanya L. Domi, Columbia Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler doçenti olarak görev yapmakta, Washington’da Barışı Kurma İttifakı’nda akademi üyeliği bulunmaktadır.)
(FOREIGN POLICY dergisinde Hikmet Karciç ve Tanya L. Domi’nin 9 Mart 2022 tarihinde yayımlanan analizini özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
Priştine'de savaş esnasında tecavüz kurbanı olan kadınlar anısına bir anıt...