Sevgili çocukluk arkadaşım – eski meslektaşım Sami Saygun sosyal medya hesabında hatırlattı…
1974’teki savaş günlerini…
-*-*-
Gaziveren’deydik…
Ve köyümüz “düşmüştü”…
-*-*-
Köyde eli silah tutan erkekleri önce o zamanki adı Omorfo ya da Morphou olan yere, oradan da Leymosun’a esir kampına götürmüşlerdi…
-*-*-
Babam ve dayım da esirler arasındaydı…
-*-*-
Köyde, kadınlar, yaşlılar ve çocuklarla, kaçıp saklanmayı başarmış birkaç yetişkin erkek dışında kimse yoktu.
-*-*-
Köyde kalanların tümü, Gaziveren İlkokulu’nun üç büyük odasında kalıyordu…
-*-*-
Belki de 300, hatta 400 kişi…
Üç sınıfta, üst üste, alt alta!
-*-*-
Ne yazık ki korkudan oturduğumuz yere çişimizi yapıyorduk…
Sidik içinde yatıyorduk!
-*-*-
Veya hatırladığım kadarıyla, sırayla herkesi tuvalete götürüyorlardı…
Korkmayan gitsin!
Ben hiç gitmedim!
Hep üzerime işedim!
-*-*-
Temmuz’un 20’sinin sonrası…
Belki 21, belki 22’siydi…
Birkaç Türk uçağı geldi, etrafta Yunan bayrakları ve silahlı insanlar gördü; bomba bıraktı…
-*-*-
Bir otobüsün içerisinde uyuyan Rum askerlerinden bir kaçının öldüğü anlatılmıştı daha sonra…
-*-*-
Buna kızan bir ya da birden çok Rum, özellikle okulun karşısında bir kamyon içerisindeki makineli tüfekle ve el bombalarıyla okula “yağdırdı”…
-*-*.
Kamyona bakan okulun orta sınıfının dev gibi pencereleri ve kapısından giren mermilerle bombalar, 14 kişiyi öldürdü…
-*-*-
Kenardaki iki sınıfta olanlar, kamyon istikametinde pencereleri ve kapıları olmadığı için yara almadılar…
-*-*-
İki dizimden de kan akıyordu… Küçük metal parçacıkları girmişti…
-*-*-
Hiç aklıma gelmedi ama şu anda “gazilik maaşı” alabilirdim…
Geçti!
Artık vermiyorlar!
-*-*-
Hatta “dizlerimden yaralandım, askerlik yapmamam gerekir” diyerek, ben de yapmayan benzer durumdakiler ya da Ersin Tatar gibi bedellilerle aynısını yapar, akabinde de sahtesinden aşırı milliyetçilikle o “alçaklığı” da bir şekilde “cover” ederdim yani!
-*-*-
Bu acı olaydan 22 – 23 gün sonra Türk Ordusu geldi ve kurtarıldık!
Köydeki Rumlar kaçtı!
-*-*-
Kaçamayan 10 – 12 kişiyi ellerinden bağlayıp, okulun bahçesinde çember şeklinde oturttular…
Sonra kamyona koyup götürdüler…
Götürmeden önce kovadan su içirmişler, bir miktar da dayak atmışlardı…
-*-*-
Yoldan geçerken Türk askerlerine silah sıktığı iddia edilen bir Rumu tuvaletlerin arkasında vurmuşlardı… Boğazında koskocaman bir haç vardı o Rum’un!
Aklımda öyle kaldı!
-*-*-
Neyse!
Kurtarıldıktan 20 ya da 25 gün sonra, içinde üç gün esir olarak tutulduğumuz ilk okulda derslerimiz başlamıştı…
-*-*-
O kanlı, o iğrenç, o korku dolu günlerde okul zamanında açılabiliyor ama şimdi eşit egemen KKTC’de açılamıyorsa; bu ülkede eğitim denen şeyi yöneten ya da yönettiğini sananların oturdukları koltukları hak etmedikleri gayet nettir!
-*-*-
Utanan var mı?
Yoktur!
Özür dileyen, sorumluluk alan, “yaptığımız yanlıştır, ayıptır” diyen?
Yok!
Hiç yok!
Hepsi maşallah Türk milliyetçisi!
Hatta bayağı da Müslüman…
Bazen alkollüsünden!
Ama gizli!
Sakın Sayın Erdoğan görmesin, duymasın!
Şişeleri de saklayalım, selfie çekerken!
Başpiskopos’tan doğru, Mitsotakis ve Hristodulidis’ten yanlış teşhis!
Rum basınına göz gezdirdim…
Rum Kilisesi Başpiskoposu Yeorgios, Yunan Cuntası ve EOKA-B’nin pervasızlık ve ulusal aşağılık duygusuyla gerçekleştirdiği hain darbeye gerektiği kadar karşı çıkılmamasından dolayı ülkenin yabancılara peşkeş çekildiğini ve “Türkleşmenin” eşiğine gelindiğini savundu.
-*-*-
Çok doğru bir teşhis!
Bravo be buba!
-*-*-
Alithia gazetesinde yer alan habere göre Yeorgios açıklaması çerçevesinde Türkiye’ye yönelik yoğun eleştirilerde bulunarak “Türkiye’nin amacının, adanın bütününü Türkleştirmek” olduğunu ileri sürdü…
Türkiye’nin bugün müzakerelerin yeniden başlaması için Rum tarafından yeni tavizlerde bulunmasını ve iki devletli çözümü kabul etmesini istediğini savundu.
-*-*-
Yarım da olsa tespit doğru!
Neden yarım?
Çünkü şimdilik Türkiye’nin tüm Ada’yı Türkleştirmek gibi bir niyeti yok, Kuzey yeter!
Vallahi başpapaza yarım da olsa katılıyorum!
-*-*-
Bu arada Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis de New York ziyareti öncesi Perşembe günü Atina'da Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’le görüştü…
-*-*-
Fileleftheros gazetesi “Her Şey Tatar’a Bağlı” başlıklı haberinde, Hristodulidis ile Miçotakis’in Kıbrıs sorunundaki çabaların yeniden başlatılamamasının Türk tarafından kaynaklandığı ve bu konudaki engellerin ortadan kaldırılmasının da Ersin Tatar’ın elinde olduğu konusunda hem fikir olduklarını iddia etti.
-*-*-
Çok yanlış teşhis!
Yeorgios bubaya sorun!
O’nun teşhisi çok doğru!
Türkiye ne derse o!
Tatar sadece basit bir kuklacıktır!
Türkiye’de Adli Tıp Kurumu, 8 yaşındaki Narin Güran'ın "ağız burun kapanması ve boyuna bası sonucu oksijensiz bırakılmasına bağlı" olarak öldüğünü belirledi. Narin 21 Ağustos'ta kaybolmuş ve 8 Eylül'de Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi'ndeki dere yatağında cansız bedeni bulunmuştu… Adli Tıp Raporu’nda, "mevcut verilerle Narin Güran'ın cinsel saldırıya maruz kalıp kalmadığı hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı", kız çocuğunun ölümünün kaybolduğu tarih olan 21 Ağustos’ta meydana geldiği belirtildi. Sol diz altından bacağın kopmasına neden olan travmanın, ölüm sonrası hayvanlar tarafından oluşturulmuş nitelikte olduğu aktarıldı… İdam cezasına karşı mıyım? Hayır değilim… Bu çocuğu öldüren, öldürenler bence yaşamamalı…