Fehime ALASYA
YDÜ Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Kıralp:
“Dünya’nın en çatışmalı bölgelerinden biri olan Orta Doğu ile aramızdaki mesafe işte bu denli kısa”
“Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan gece yaşananlar coğrafyamızın gerçeklerini bizlere bir kez daha hatırlattı. İsrail Suriye’ye hava saldırısında bulundu. Suriye’nin savunma sistemi tarafından İsrail’e ait bir savaş uçağı hedef alındı ve Taşkent’e düşen füze bu amaçla fırlatıldı. Uzmanların ifade ettiklerine göre füze İsrail’e ait askeri uçağı ıskaladıktan bir süre sonra etkili menzil dışına çıktı ve havada infilak ederek Taşkent’e düştü. Dünya’nın en çatışmalı bölgelerinden biri olan Orta Doğu ile aramızdaki mesafe işte bu denli kısa. Neyse ki Taşkent’e düşen füze can kaybına yol açmadı.
Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum tarafı, Yunanistan, İsrail ve Mısır, enerji alanında bir tür ittifak politikası kurmuş durumdadırlar ve Türkiye’yi oyun dışı bırakmaya çalışmaktadırlar. Güney Kıbrıs’ta deniz üssü açmaya hazırlanan Fransa da bu denkleme dahil oldu ve tavrı güney Kıbrıs’ın lehine bir tavır. Öte yandan doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlamaya çalışan bu işbirliğinin hamiliğini ABD üstlenmiş durumda. Senatonun kararına göre, ABD Kıbrıs Rum tarafına “Rusya’yı gözden çıkar, bize iyi bir müttefik ol, biz de Doğu Akdeniz’de seni daha fazla destekleyelim” anlamına gelen bir teklifte bulunuyor. ABD’nin Türkiye’ye karşı oluşan bu denkleme yeşil ışık yakmasının temel sebebi ise Türkiye-Rusya yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlıktır.
Kıbrıs denizlerindeki doğalgaz rezervlerinde her iki toplumun da söz hakkı vardır. Uluslararası hukuk çerçevesinde, bu doğalgazın araştırılması ya da bulunması konusunda kimlerin yetkilendirileceğine ve bulunan kaynağın ekonomik geleceğinin ne olacağını belirlemek iki toplumun birlikte karar üretmelerini gerektirir. Şu an taraflar bunu yapmıyorlar ve tek yanlı adımlar atılıyor. Fakat şu ana kadar bulunan kaynakların miktarı da bize aşağı yukarı şunu gösteriyor: Hem iki toplum, hem de tüm bölgesel aktörler arasında bir işbirliği ağı kurulmadan bu kaynaklardan sağlanabilecek maksimum kazanç sağlanamayacak, hatta belki de doğalgazı çıkarmak ve satmak mümkün bile olmayacaktır.”
Emekli General Salih Cengaver Cem:
“Gerginlik devam ederse böyle olaylarla karşılaşmak ne yazık ki mümkündür”
“Bu füze kalıntılarının hem yerinde hem de parçalar alınarak ilgili laboratuvarlarda incelenmesi gerek. Sanırım bu süre çok uzun sürmez. Uzmanlar kısa sürede bunu söyleyebilir. Önce bu cisim insan sağlığına zararlı maddeler taşıyor mu? Bu cisim havada patlatıldı deniliyor, bize gelen füzeyi kim patlattı, Suriye İsrail arasında bir saldırı var mıydı? Bu cisimle ilgili detaylı bilgiler paylaşılmalı. Bilgi kirliliği ortadan kaldırılmalı. Bu cisim nereden geldi, neden atıldı, hedefinde neresi vardı. Bu cisim niye bizim üzerimizde patlatıldı? Kim patlattı? Neden? Bu cisimden üç ayrı noktada bulundu, neden, gibi pek çok soru yanıt bulmalı…
Ya ateşlendikten sonra hedefini vuramadı ve infilak etti, parçalara ayrılıp civar köylere yayıldı, ya da bir başka füze savunma sistemi tarafından tespit edildi ve düşürüldü. Ateşleme karadan mı yapıldı denizden mi, bilmiyoruz.
Doğu Akdeniz’deki bu gerginlik devam ederse böyle olaylarla karşılaşmak ne yazık ki mümkündür. Bu dünyanın her yerinde olur abartmayalım söylemleri bu gece rahat uyumamıza neden olmaz. ”
DAÜ Siyasi ilimler ve Uluslar arası İlişkiler Bölümü Prof. Dr. Erol kaymak:
“Bir savaş tırmandırma stratejisi içindeyseniz her şey olabilir”
“Henüz kapsamlı bir değerlendirme ve açıklama gelmedi. Acaba bir operasyon çerçevesinde mi fırlatıldı, Şam civarından mı atıldı da Kıbrıs’a mı geldi. Fakat ne Şam ne de İsrail’den açıklama geldi. Bizde S200 saptaması yapıldığına göre Suriye’den geldi. Bunun dışındaki değerlendirmeler siyasi değerlendirmelerdir. Bunlar iç siyaset meselesidir. Silah sanayisi yeni teknoloji, daha fazlasıyla artacak. Bu işin sonu yoktur. Bazılarının füzeden kendimizi korumak için füzeye güvenme içgüdüsü doğdu fakat bu savunma sistemleri güvenilir sistemler değil. Bunu yadırgadım doğrusu… Çok ironik bir şekilde bir durumdur. Siyasi görüşüm ise; bizi silahlardan koruyacak olan barış ve işbirliğidir. Bunun için de silahsızlanma. Dünyadaki savaştan herkes etkileniyor. Suriye’deki savaşa şu veya bu şekilde taraf olduk. Buna katkımız da var diyebiliriz. Egemen bir devletin iç meselelerine karışılmıştır.
Bu füze meselesinin perde arkasını bilemeyiz.
Genel olarak ise bu bir hata bile olsa, kaza bile olsa, şunu unutmayalım ki çıkan bir kazanın ardından savaş çıkar, bu işin şakası yok. Bir savaş tırmandırma stratejisi içindeyseniz her şey olabilir. Kıbrıslı Rumlar askeri anlamda güçsüz olduğu için diplomatik bir misilleme yöntemini tercih ediyorlar ama tırmandırma stratejileri var.
Aklımızı başımıza toplayıp barış projelerine dört elle sarılalım. Yoksa bu askeri maceralar bizi nereye sürükler belli olmaz. Belki nispeten kendimize güveniyoruz çünkü Suriye Türkiye’ye tehdit değil bize de değil diye düşünebiliriz. Ama bu ister istemez bu her açıdan olumsuz bir gelişme.”
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Vural:
“Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye hava savunma sistemine dahil edelim söylemleri sadece gerilimi arttırır”
“Bu düşen cisim veya füze, her neyse, öncelikle bunun içeriğinin açıklanması gerekiyor. Aynı olay eğer tekrar gerçekleşirse halkın ve görevlilerin ne yapması gerektiği üzerinde durulması gerekirken işin şov tarafına kaçıldı. Bence bu konuya yeteri kadar önem gösterilmiyor. Maalesef siyasetin her alanından açıklamalar geldi ama halkı aydınlatıcı bilgiler verilmedi. Ben konunun biraz gösteriş meraklısı bir tutumla ele alındığını düşünüyorum. Olay yerine gidenlerin ve görevli mi meraklı mı olduğu resimlerde anlaşılmayan kişilerin olay yerinin çok yakınlarına ulaştığı ve hatta çıplak elle düşen parçalara temas ettiği söyleniyor. Bu konuda ilk yapılması gereken şey halkın sağlığını ve güvenliğini koruyucu önlemler almak ve kamuoyuna açıklamak olmalıdır. Bunların hiçbirisini maalesef duymadık. Bu düşen parçanın nereden geldiği, nasıl geldiği, hangi koşullarda düştüğü ya da düşürüldüğü elbette önemli. Bunu askeri makamlar incelemeli ve bulgular ilgililer tarafında halka hemen açıklamalı. Bu cisim kazaen mi topraklarımıza düştü veya bilinçli bir tercih mi var incelenmeli. Ama her ne şekilde düştüyse bunun temel nedeninin Suriye’deki çatışmalar olduğu anlaşılmaktadır. Kıbrıs topraklarına sadece bir füze düştü. Ama benzerlerinin onlarcası Suriye topraklarına ve daha da önemlisi sivil insanların yaşadığı yerlere her gün düşmekte ve can yakmaktadır. Aslında bundan çıkarmamız gereken ilk ders Suriye halkının yaşadığı dramdır. Doğu Akdeniz’deki gerginlikler, silahlanmanın, çözüm değil, çözümsüzlük olduğu, güvensizlik yarattığı, insan güvenliğini ciddi derecede de tehlikeye attığını görmemiz gerekiyor.
Suriye üzerinde savaşan güçlerin oldukça iddialı silahlarla donandığı biliniyor. Ama savaşan taraflar, bizlere de çevredeki ülkelere de tehlike oluşturuyorlar. Bu bağlamda, sükûnetin derdimize çare olmadığını, barışı elde etmenin önemini bir kez daha hatırlamamız gerekiyor. Doğu Akdeniz’de, doğal kaynaklar üzerindeki uzlaşmazlıklar nedeniyle yeni bir gerilim hattı daha oluşmuştur. İlgili tarafların uzlaşmayı öngören yaklaşımlardan kaçınması gerilimi tırmandırıyor. Bunun tehlikelerini anlayabilmek için de Suriye’ye bakmak yeterlidir diye düşünüyorum. Kendimizi doğal kaynaklar krizindeki gelişmelerin sonucunda bir çatışma ortamında bulabiliriz. Taraf olmasanız bile bölgede bulunmanız birçok tehlikeyle karşı karşıya kalmanıza sebebiyet veriyor. Düşen füze nedeniyle ortaya atılan ‘Kıbrıs’ı Türkiye hava savunma sistemine dahil edelim’ söylemleri ise sadece gerilimi arttırır. Bunu da ancak Kıbrıs’ta barışı arzu etmeyen ve Kıbrıs’ın bölünmesini öngören bir yaklaşım içinde olanlar savunuyor. Bu bize hiçbir olumlu katkı sağlamaz, gerilimi arttırmaktan başka hiçbir sonuca yol açmaz. Kapalı Maraş konusunda da yapılmaya çalışıldığı gibi bu tür tek yanlı güvenlik ve oldu-bitti hamleleri sadece gerilimi tırmandırır.”