Bugünlerde Kıbrıs Rum toplumunda harıl harıl bir çalışma yürütülüyor. Yunan Hava Kuvvetlerine bağlı Noratlas uçağı, taşıdığı askerlerle birlikte 21 Temmuz 1974 tarihinde gömüldüğü yerden çıkarılmaya çalışılıyor... Noratlas’ın tüyler ürpertici hikayesi savaşların korkunç yüzünü anlatıyor...
15 Temmuz darbesi ile Kıbrıs Savaşına yol açan Yunan Cuntası, Türkiye ile savaşmayı göze alamadığından başından beri çekingen davranıyordu. O kadar ki, Yunan Genelkurmay başkanı Bonanos, kendisine Türkiye’nin adaya çıkarma yaptığını bildiren istihbarat subayına “git yat, Türkler tatbikat yapıyor” demişti. Fakat saatler ilerledikçe “tatbikat” değil düpedüz savaş yapıldığı belli olmuştu ve savaşa girmek istemeyen Yunanistan Kıbrıslı Rumlara yardım edecek durumda değildi. Nitekim Yunanlı Genelkurmay başkanı “Türkler Kıbrıs’ı bombalıyor, biz Kıbrıs değil, Yunanistan’ız” diyordu.
Fakat oluşan psikolojik baskı ortamı içinde Yunan Cuntası sonunda Kıbrıs’a Yunan askerleri göndermek zorunda kaldı. Daha doğrusu, göndermeyi denemek zorunluluğunu hissetti.
21 Temmuz gecesi Yunanistan’dan havalanan dört uçak Lefkoşa havaalanına inip Yunan askerlerini Kıbrıs toprağına indirecekti. Yunanistan’ın savaşa dahil olduğu belli olmasın diye, operasyon gün doğmadan tamamlanacak, uçaklar üslerine geri dönecekti. Emir böyleydi. Fakat uçaklardan üçü geri dönemedi. İki uçak her taraftan yağan ateşle büyük hasara uğradı ve yeniden havalanamadı. Noratlas ise vurularak düşürüldü.
Noratlas, “Niki 4”, yani “Zafer 4” koduyla Girit’ten kalkmıştı. Lefkoşa havaalanına inmek üzere inişe geçtiğinde kardeş ateşine hedef olmuştu. Uçağı Türk uçağı zanneden Kıbrıslı Rumlar, Noratlas’ı ateş yağmuruna tutmuştu. Vurulan uçak alevler içinde Makedonitissa bölgesine düştü. Uçağa koşan Kıbrıslı Rumlar, yanmış, parçalanmış vücutlarıyla son nefesini veren askerlere ateş etmeye hazırlanıyordu ki, bedeni ikiye ayrılan bir Yunan askerinin ağzından dökülen sözler düşürülen uçağın Yunan uçağı olduğunu ortaya koyuyordu: “Bizi mahvettiniz be kardeşim...”
Trajedi o noktada son bulmadı. Atina’dan gelen bir mesaj, düşen uçağın ölü Yunan askerleriyle birlikte derhal toprağın altına gömülmesini emrediyordu. Yunanistan’ın savaşa katıldığını gizlemek isteyen Cunta, çelik kanatlarla birlikte insan bedenlerini de toprağın dibine gönderiyordu...
Yunanlı subayların emriyle bölgede “çalışmak” zorunda bırakılan dozerci Kostas Savvas Pokerizes, 1999 yılında polise verdiği ifadede olayın korkunçluğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.
Pokerizes, uçağın düşmesinden sonra dozeri ve üç Yunanlı komutanla bölgeye gitti. Cesetleri tarlalara savrulan Yunan askerlerini toplayıp kamyona koydular. Toplam 8 ceset bulmuşlardı. Sonra, Yunanlı komutanların emri ile, Pokerizes uçağı gömmeye başladı. Kendisine, “bunu toprağı altına gömeceksin, hiç bir şey görünmesin” denilmişti. Uçağın iki motoru sağa sola fırlamıştı. Pokerizes iki çukur açıp motorları gömdü. Sıra uçağın gövdesine gelmişti. Uçağın bir bölümünde kömür olmuş 5 asker gördü. Çaresiz, uçakla beraber onları da gömmeye koyuldu. Bu arada, dozerin kepçesine başka insan parçaları da takılıyordu... Pokerisez “işine” devam ediyordu. Fakat uçağın her tarafında patlayıcı mühimmatın olduğunu görünce, “işi” yarım bırakarak polise koştu. Sonunda, gömme işini devlet tamamladı. Askerler, uçak ve bilumum patlayıcı mühimmat toprağın derinliklerine gömüldü. Sır dolu gömütün üzerine askeri bir anıt dikildi ve kimselere bir şey söylenmedi. Güneşin altında hiçbir şey saklanamadığından, sonunda bu sır da aşikar oldu...
Noratlas uçağında toplam 32 kişi bulunuyordu. Bir kişi mucize sonucu hayatta kaldı. Kayıplar listesine kaydedilen 31 kişiden 12’sinin kimlikleri tespit edildi. Şimdi başlatılan çalışmaların amacı, toprağın altına gömülen 19 kişinin kimliklerini tespit etmek ve kemiklerini ailelerine iade etmektir.
Sırrın açığa çıkması kolay olmadı. Yıllardan beri Yunan hükümetleri Kıbrıslı Rum yetkililerden Makedonitissa’da uçakla beraber gömülen kişilerin kimliklerini belirlemeyi ve onlardan arda kalanları ailelerine vermelerini istiyordu. Kıbrıslı Rum yetkililer buna bir türlü yanaşmıyordu. Sonunda, Noratlas uçağıyla yokluğa karışan askerlerin aileleri AİHM’e başvurdu ve AİHM Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sert uyarılarda bulundu. İşte, 41 yıl sonra bugünlerde Makedonitissa’da harıl harıl kazı yapılması bundandır...
Ve bu kazı ile birlikte bir kez daha şu gerçeğe tanık oluyoruz: Kıbrıs’ta geçmişe mazi denilemez. Geçmiş hep arkamızdan gelmektedir ve zaman zaman önümüze geçmektedir... Bu yüzden buralarda çok yönlü yüzleşme kaçınılmazdır. Toprağın altından fırlayan yanık bedenler bize bunu anlatıyor mu?