Hatırlayınız, geçtiğimiz yıl seyrüsefer ruhsatları konusunda hükümetin aldığı affa ilgi olmadığı rakamlara yansımıştı.
O dönemdeki hükümetin çıkardığı seyrüsefer affı, vatandaştan umulan rağbeti görmemişti, bu çok açıktı…
14 Mart ile 14 Temmuz dönemini kapsayan 90 günlük seyrüsefer affından 59 bin 75 araçtan sadece 14 bin 779’u faydalanmıştı, 44 bin 296 araç hala ya kayıtsız, ya da seyrüseferinde gecikmeye düşmüş durumdaydı…
Peki ama neden % 25'lik kısım bu aftan faydalanırken % 75'lik bir büyük kesim bu vergiyi ödememe yolunu seçmişti?
Ve şimdi seyrüsefer konusundaki durum nedir?
Mesela; seyrüsefer ruhsatı çıkarmak için yurttaşın gittiği binanın alt yapısının yetersizliğinin bu sonuçla alakası olabilir mi?
Ya da şöyle soralım: Seyrüsefer çıkarmak için harcanan zaman ve enerji yurttaşa eziyet gibi geliyor diye düşünen bir Allah'ın kulu siyasetçi-yönetici var mıdır?
Dikkatinizi çekerim dostlar; resmi verilere göre hali hazırda geçen yıl (2017) itibarıyla 44 bin 296 motorlu aracın seyrüsefer ruhsatsız, dolayısıyla da sigortasız ve muayenesiz biçimde trafikte seyretmektedir, sizce bu normal midir?
Kayıttan düşmeyen ama seyrüseferini ödemeyen 44 bin 296 motorlu araçların tür ve markalarını incelediğiniz zaman ise ilginç bir sonuçla karşılaşıyorsunuz!
Yaklaşık %30’luk (13 bin 288) kısmının lüks araçlardan oluşuyor!
Demek ki bu vergiyi ödemeyenlerin hatta aftan da faydalanmayanların ödeyememe gibi bir sorunları yok.
Elbette insanlarımızı kazançlarına göre kategorize etmek, ya da ötekileştirmek gibi bir amacım yok, olamaz da!
Herkesin kazancı kendine…
Peki neden bu insanlar bu vergiyi ödememe yolunu seçmişlerdir?
Ya da şöyle soralım, tersten soralım: Devletin “lüks” dediği eski model cip araçların böylesi yüksek vergisinin olması normal midir?
Elbette vergisini ödemeyen insanların bir sebebi, kendilerini bu duruma iten bir bahanesi olmalıdır.
Ve elbette haklılık payları da vardır.
Acaba diyorum, denetimsizlik bunlardan biri olabilir mi?
Ülkede hemen hemen her konuda ciddi bir sorun olan denetimsizlik bir teşvik olabilir mi?
Peki devlet dairelerindeki kaos ortamı?
Her gidenin eziyet çektiği o git-gel durumları?
"Bu evracığı al, 4'üncü katta, ilk odanın solunda, sağ golunun üstündeki kapıyı aç, tam karşıda oturan Ayşe Hanım'a mühürlettir, git, İçişleri Bakanlığı'nda ilk katta Hasan Bey'i bul, ona bir kopyasını ver, 1'ci kattan Meryem Hanım da bu belgeye bir imzacık atsın da getir bana" diyen memuru dinleyen yurdum insanının çektiği acıyı dünya halkları bilemez elbet!
Yani demem o ki artık çağdışı kalmış bürokrasimiz de bu vergi ödemek istemeyen yurttaşların bir bahanesi olabilir mi?
Peki binlerce lira ödeyerek çıkarılan- ya da çıkarılması istenen seyrüsefer vergisinin karşılığı olarak verilen hizmetlerin, yani yolların alt yapının dayanılmaz derecede kötü olması da bir sebep olabilir mi, bu verginin ödenmemesine ilişkin…
Elbette olabilir, ve elbette hepsi birer sebeptir.
Ama en önemli sebep alım gücünün düşmesi ve yüksek vergi rakamlarıdır!
Ha bu arada, hani Serdar Denktaş bir zamanlar bu verginin değişeceğini, akaryakıta ekleneceğini artık yekun ödeme olmayacağını söylemişti, ne oldu?
Allah aşkına hangi hane bütçesi bir defada 2 bin – 4 bin TL vergi ödeyebilir ki?
Durum şu ki dostlar; geçen yılkı af aslında memleketin içine düştüğü psikolojik ortamı, sosyolojik durumu da gözler önüne sermek adına çok faydalı olmuştur.
Durum hem ekonomik hem de politiktir!
Yurdum insanı hem bu yarım yamalak devletin kendisine de, vergisine de, denetimine de, düzenine de inanmıyor, hem de bu kuralsız devletin aldığı vergi de ödenemeyecek boyuttadır!
Durum tam da budur.