CTP’nin Sosyalist Enternasyonal (SE) tam üyeliği onbeş yıllık bir süreçten sonra gerçekleşti, geçen haftaki Konsey toplantısına CTP tam üye olarak katıldı ve öyle muamele gördü.
Bu geçen süreç kolay olmadı. Önce ‘davetli’ statüsü, sonra ‘gözlemci’, sonra ‘istişari üye’ ve en sonunda da ‘tam üye’ aşamalarından geçildi. SE içinde CTP’ye destek veren birçok parti oldu, özellikle Avrupa ülkelerinden gelen üye partilerin tamamı, Yunanistan’ın PASOK’u dahil, destek verdi. Ancak Güney Kıbrıs’ın EDEK partisinin koyduğu engelleri aşmak zaman aldı.
Kıbrıslı Rumların böylesi engellemelerine Kıbrıslı Türkler alışmıştır; kimi zaman engeller aşılabildi, kimi zaman aşılamadı. Asıl düşündürücü olan bazı Kıbrıslı Türklerin bu yöndeki tavrı ve tutumudur. CTP, ilk kez SE’ye davet aldığını kamuoyu ile paylaştığında, “salona giremeyecekler, rezil olacaklar” yorumu geldi. Bu durum gerçekleşmedi, “zaten üye olamayacaklar ki…” denildi. İstişari üyelik gerçekleştiğinde de “olmadılar, doğru değil” diye karşı yorum yapıldı. SE’nin Akdeniz Bölge Komitesi, Ortadoğu Komitesi, Yerel Yönetimler Komitesi çalışmalarına CTP katıldı, gene horlanarak önemsizleştirilmeye çalışıldı.
Geçen hafta yapılan SE Konsey Toplantısı’na CTP’nin ilk kez tam üye olarak yer alması ve konuşma yapması karşısında artık söylenecek bir şey kalmadı herhalde derken, bu defa da SE’nin kendisi önemsizleştirilmeye başlandı. Birçok ülkenin siyasi partisi SE’ye üye olmak için can atarken, CTP’nin tam üyelik sürecinde SE’ye yönelik eleştiri yapılmazken, CTP tam üye olunca SE’nin itibarsızlaştırılmaya çalışılması anlaşılmaz ama bilinir bir muhalif olma tavrıdır. İşin başka garip tarafı da zaman zaman CTP’ye “SE üyesi bir parti nasıl böyle yapar?!” diye eleştirenler de vardı eskiden, şimdi yorum noktası farklılaştı.
CTP artık SE’nin tam üyesidir. EDEK muhalifti ama oldu. Bu konuda daha yorum yok…
SE’nin geçen haftaki Cenevre toplantısında dünyanın halinin gerçekten iyi olmadığı anlaşıldı. Savaşlar ve iç çatışmalar nedeniyle zorla yerinden edinilen insan sayısı 2011 yılında günde oniki bin iken bu rakam her yıl nerdeyse çiftelendi, 2014’ün rakamı günde elli bini aşabilir.
Ortadoğu cadı kazanı olmaya devam… Suriye, Irak, İran Kürt halklarının temsilcilerinin, Kobani’den gelen temsilcinin aktardığı insanlık dramları yürekler parçalar; siyaset insanları bu kadar mı ‘siyasi meta’ yapabilir diye düşünür insan… IŞİD olgusu siyah bayrağı ile bölgeye karabasan gibi çökmüş… Filitistin – İsrail kavgası hala dinmemiş… Fas, Moritanya, Batı Sahara daha barışa girmemiş. Demokrasi, Venuzella ve Belarus’ta tatile çıkmış gibi; Rusya – Ukrayna karşıtlığı bölgede çalkantılı iklim oluşturuyor. Kan akıyor birçok bölgede… Ve EDEK temsilcisi kürsüye çıktı, kırk yıl önceki kayıp şahısları, bugün de Türkiye’nin yaptığı sismik araştırmayı şikayet ediyor… Önemsiz değil ama algılayan yok… Aynı kürsüden CTP’nin bu konulardaki görüşler iletildi. Katılımcıların tepkisizliğinin anlamı, dünyanın sorunları içinde Kıbrıs sorunun yeri ‘ihmal edilebilir’ düzeyde olduğudur. Dünya Kıbrıs sorunundan usandı, daha önemli sorunlara odaklandı; uluslar arası ilgi nedeniyle sımarmış Kıbrıslı Rumlara itibarını tükendi, Kıbrıs’ta politik hakları olduğunu öğrendiği Kıbrıslı Türklere de kayıtsız değiller ama “yaaaa…. Öyle mi?!” havalarında…
Ve Ledra Palace’ta siyasi partiler toplantısı… Kıbrıslı Rum siyasi parti temsilcilerinden biri, “Kıbrıs sorunu ile ilgili taraflar Türkiye’yi Kıbrıs’ın MEB’nden çıkarsın, Anastasiadis başka türlü görüşme masasına gelmeyecek” diyor. Tam tabiri ile ‘bozdur bozdur da harca’… Kıbrıs sorunu ile ilgili taraflar, bölgenin kan akan diğer sorunlarına öyle odaklanmışlar ki, Kıbrıslı Rumlar da adaya o kadar odaklanmışlar ki, birbirlerinden habersiz… BM Genel Sekreteri’nin temsilcisi Eide “ son temsilciyim” diyor, ‘son peygamber’ der gibi… Kıbrıslı Rumlar daha öncekilerine yaptıkları gibi onu da şeytanlaştırma girişimine başladılar bile… Ama dünyanın hali Eide’nin ‘son temsilici’ olacağına delalet… Ya bu sorunu Kıbrıslı taraflar sorumlu davranarak oturur çözer, ya da bu statüko daha sürer veya daha kötüsü güçlü bir üçüncü tarafın zorladığı çözüme sürüklenilir.
Bunca yılın deneyimlerinden ders almak gerek. Kendi değerlerimizi ve başarılarımızı horlayarak, küçümseyerek bir yerlere varmak olası değil, kendimizden başkası bu sorunu çözebilecek değil, Kıbrıslı liderler masaya gitmeze kimse onları masaya koyacak değil…
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, yaşadığı coğrafyada yalnızdır ve coğrafyasının esiridir. Bu coğrafyada sürdürülebilir barış, tarafların birbirine odaklanıp, bütünlüklü çözüm için tam teşekküllü görüşmeleri başlatması ve tamamlaması ile olasıdır.
Bunun başlangıç vuruşu da CTP-BG adayı Sibel Siber’in Nisan 2015’deki seçimi kazanması ile yapılacaktır.