Salgın gölgesinde bir seçim yaşanacak; insanımız hem geçim, hem can derdinde sandıkta umut arayacak.
Ekonomik kaygılar pandeminin dahi önüne geçti.
İlk kez böylesine karamsar, öfkeli, güvensiz giriyoruz bir seçime...
***
İlk ipuçlarını da alıyoruz.
Yeni dönemde, ya yine şimdiki gibi bir “zihniyet” yönetecek bizi, hükümeti Ulusal Birlik Partisi kuracak.
Ya da Cumhuriyetçi Türk Partisi…
Bir partinin tek başına iktidarını düşünmediğim ve biraz da sokağın nabzını tuttuğum için böylesi bir öngörü koyuyorum ortaya…
Elbette kimi kamuoyu araştırmalarını da inceleyerek…
“Hükümeti kim kuracak” tavrıyla bir seçim olacak.
Tufan Erhürman'ın başbakanlığı...
Ya da Faiz Sucuoğlu'nun...
***
Büyük değişimleri “seçimler” üzerinden beklemek yanlıştır.
Ciddi toplumsal hareketlere, cesarete, bilince, kararlılığa ihtiyaç var bunun için!
Kıbrıs’ın bütününde örgütlenmeye, uluslararası aktörlerin kararlı rolüne…
Bedel ödemeye…
Bu eğreti düzenin değişmesi ve kişilik, kimlik, gurur, onur kalmayan bu bataklığı kurutmamız gerekiyor önce…
Sorunun kaynağını ortadan kaldırmadan çözümlere ulaşmak zordur.
***
Seçimler bir “başlangıç” noktası olabilir.
Geleceği “kazanmak” ya da “yitirmek” üzerinden…
Yeni dönemde biraz da şu kararı vereceğiz:
“Bu ülkenin el değiştirmesine seyirci mi kalacağız, yoksa yurdumuza sahip mi çıkacağız?”
***
Seçimden çıkacak sonuç yurt, kimlik, kişilik, demokrasi, irade, haysiyet gibi değerler için önemlidir ancak hepsi bu kadar değil!
Bilgi, donanım, beceri, planlama, kapasite gibi özelliklere de ihtiyaç vardır.
En önemlisi de kriz yönetimine!
“Türkiye’den en iyi parayı biz alırız” gösterisinin kocaman bir yalan olduğunu görüyoruz.
“En iyi biz alırız” dediklerinin “talimat” olduğu ortada!
“TC-KKTC” mali ilişkilerinde çok farklı ölçüler var artık...
Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’nin tüm siyasi partilere “eşit” yaklaştığı gibi bir iddiam yoktur, asla!
Elbette kendine en “uyumlu” partileri istiyor.
Burada “uyum” sözcüğü nezakettir, hayattaki karşılığı “kukla”ya eştir!
***
Ülkeyi yönetenlerin pek çoğu “dalga” vesilesidir artık özel sohbetlerde…
“Yalancı” diye anıyor, “bilgisiz” diye anlatıyor, “bu makama gelecek en son insandır” diye konuşuyorlar.
İşte seçim biraz da bu anlamda önemlidir: Bizi kim temsil edecek?
***
“Midem bulandı” sözünü kullanmazdık biz çocukken…
Bir başka deyim vardı: “Yüreğim karıştı!”.
Ülke yönetiminin bu akılla, ruhla, vizyonla, zihniyetle, bu ayrılıkçı ve ilkel yapıyla süreceğini düşündüğüm zaman “yüreğim karışıyor” gerçekten…
O nedenle yüreklerimizle reddetmeliyiz hepimize dayatılan bu adi yönetim anlayışını…