Normal şartlarda Nisan ayında yapılması gereken, ancak Covid tehdidi nedeniyle altı ay ötelenen Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bazı siyasi hamleler gelebileceğine dair sinyaller var.
Bunlardan biri hükümetteki krizin dağılmaya yol açıp açmayacağına göre şekillenecek.
Diğeri ise Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ‘seçimi erkene alma’ talebini ileri götürüp götürmeyeceğiyle belli olacak.
Tabii birinci ile ikinci olası hamleler, birbirleriyle de çok yakından alakalı… Biri olursa diğeri olmayabilir. Diğeri olursa, ilki imkansız hale gelebilir.
Biraz karmaşık oldu ama zaten siyaset tablosu net değil. Görüntü flu olduğundan, anlatması da zor bu karmaşık süreci…
Siyasete yön veren merkezler dahi yakın geleceği bile okumakta güçlük çekiyordur. Zira pandemi konusu gündemden düşmediği gibi, alınan her karar ve atılan adımlarla yeni durumlar ortaya çıkabiliyor. 1 Temmuz sonrası ne olacak sorusuna kimsenin kesin cevabı yok mesela…
Hatta 1 Temmuz arifesinde Girne Limanı’ndan ‘pozitif olduğunu bile bile’ giren şahıs yeni soru işaretleri de yarattı, “Nasıl olabilir” diye, “Arada kaçaklar olmuş mudur” diye…
Dolayısıyla siyasetin ve seçim olup olmayacağının bile garantisi yok bu koşullar altında…
* * *
Buna rağmen siyasete yön veren merkezlerden kimi hamleler gelebilir.
Daha önce de yazdım: Siyasetteki durum Mart ayındakiyle aynı değil. Adayların, partilerin kamu desteğinde gözle görülebilir değişiklikler var.
Gerek pandemi süreci, gerekse son haftalara damgasını vuran ‘özel jet skandalı’ bazı dengeleri değiştirdi.
Bu değişimden en ciddi tahribatı UBP adayı Ersin Tatar’ın gördüğü görülüyor. UBP içinde ‘Tatar’ın adaylıktan çekilebileceği’nin konuşuluyor olması buna dalalettir. Zira kabine değişikliği operasyonuyla beraber UBP’de ‘başkanlık kavgası’ depreşmiş durumdadır.
Tatar’ın oturduğu iki koltuğu birden kaybetme ihtimali vardır ve buna karşı bir ‘hamle’ yapmayı pekala düşünebilir.
En yakın olasılık ‘yeni bir hükümet’ kurmak, böylece parti içinde ‘HP’den rahatsız’ olanların –ya da bunu kendisine karşı kullananların- güçlenmesini engellemeyi planlayabilir. Zira seçime bu atmosferde girmesi halinde Tatar birçok ‘Brütüs’le karşılaşacağını sezebiliyor.
Peki ama nerede öyle bir ‘yeni hükümet’ olasılığı?
Meclis aritmetiğine göre pek şansı yok aslında… Sadece bir seçenek var: O da UBP-DP-YDP hükümeti… Bu koalisyonun sandalye sayısı 26 ediyor. Yani tam ‘güvenoyu’ rakamı… Ancak bu rakama Hüseyin Özgürgün de dahil. Oysa Özgürgün meclise de memlekete de uğramıyor.
HP’siz bir hükümete ‘OK’ deyip, İstanbul’dan çıkıp gelir mi? Olabilir.
“Özgürgün gelmese dahi UBP-DP-YDP koalisyonu kurulabilir” diyenler var. İddia sahiplerine göre HP’den iki vekil istifa edecekler ve bu yeni ‘milli cephe’ koalisyonuna destek verecekler. Siyasi kulislerde iki vekilin adı dahi sıkça konuşuluyor.
Var mı öyle bir durum, belli değil.
Ama ‘siyasette her an her şey olabilir’ kuralını –ya da kuralsızlığını- hatırlamakta fayda var.
Tatar böyle bir manevra ile hem HP’den kurtulup parti içindeki tepkileri azaltacağına, hem de seçimde DP ve özellikle YDP tabanından oy devşirebileceğine inanıyor olabilir. Hatta üç partinin ‘ortak adayı’ bile olabilir.
Neden olmasın?
* * *
Siyasi kulislerde konuşulan ikinci olası hamle ise Saray’dan bekleniyor. Cumhurbaşkanı Akıncı “Seçimleri erkene alalım” çağrısı yapmış, partilerin çoğu reddetmişti.
Akıncı parti liderleriyle görüşmesi sonrası açıklamasında bir kapıyı ‘gındırık’ bırakmıştı.
Gındırık kalan kapı ‘istifa’ seçeneğiydi.
Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı’nın istifası durumunda seçimin 45 gün içinde yapılması gerekiyor.
Covid nedeniyle seçimin Ekim yerine Ağustos’ta yapılmasını öneren Akıncı acaba bu kartı oynar mı? Yani istifa ederek seçimin daha fazla gecikmesini engelleme yoluna gider mi?
Siyasal mutabakat olmaksızın bu hakkını kullanırsa eğer, bunun kime nasıl bir getirisi veya götürüsü olur?
Hepsi münhal sorular…
Lakin her iki hamle de imkansız değil.