Geçen haftaki yazımda, 7 Nisan seçimlerinin sosyolojik bir test olacağını söylemiştim.
Toplumsal her olayın ve ilişkilerin sosyolojiyle ilgisi vardır.
Bir toplumda görülen her hangi bir faaliyet ve ortaya çıkan sonuçlar, o toplumla ilgili verileri önümüze serer. Görmediğimiz, yaşamadığımız bir toplum hakkında fikir edinmemize fırsat verir.
Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan ve bu toplumun kültürünü ta ezelden taşıyan insanlar, toplumu giderek tanıyamaz hale geliyor.
Şu bir gerçek ki, toplumlar da her şey gibi zaman içinde değişik nedenlerle değişmeye, bozulmaya, yozlaşmaya açıktır. Böyle bir değişimin olup olmadığı, seçimler gibi, kamuoyu yoklamaları gibi sosyolojik “ölçüm”lerden belli olur.
Kıbrıs Türk toplumu 1974’ten 2013 yılına kadar çok büyük değişimler geçirmiştir. Bu değişimler, toplumun kendi doğal süreçleri içinde olmamıştır. Toplum bireyleri, yakınlarını savaşta yitirmiş, aileler dağılmış, evlerini, yurtlarını terketmiş, aynı adada olsa da başka yerlerde yaşamaya mecbur olmuştur.
Bu gerçekler toplumun kültürel bütünlüğüne ilk darbeyi vurmuştur.Tabii en büyük darbe, zaman içinde, Türkiye’nin burayı bir alt birimi haline getirmesidir. Kıbrıslılar yönetim ve irade kullanma yönünde yetkisiz hale getirilince, toplumdaki siyasi ilişkiler bambaşka bir hal almıştır. Buraya kontrolsüz nüfus aktarılması ve bitmek tükenmek bilmeyen ve kriterleri belirsiz “yurttaş yapma” girişimleri Kıbrıslıtürk toplumunu toplum yapan karakteristik özelliklerini silip süpürmüştür. Ancak, ekonomik durumu zayıf, TC yardımlarıyla ayakta durduğu söylenen bu ülkede bazı kişi ve klikler tonla para kazanabilmektedir.
Toplum, hiçbir dönemde anılmadığı biçimde “fuhuş ve kumar” cenneti olarak tanıtılmaktadır.
Her geçen gün, burada yaşayan insanların bütününe toplum toplum demek zorlaşıyor. Kültürel, ahlaki özellikleri yitirilmiş ve her gün bir müdahale ile başka bir biçime sokulmak istenen insanlar kalabalığı haline gelmiştir.
********
Yukarıda tanımlamaya çalıştığım yeni toplum verileri ışığında, seçim sonuçları konusunda tartışılan konular üzerine şunları söyleyebilirim:
Kamuoyu yoklamalarının yanlış çıkmasının nedeni, anketi yapan şirketin hatasından çok, toplumun yeni yapısından kaynaklanmaktadır. Toplumu toplum yapan unsurlardan sayılan, farklı siyasi görüşe rağmen kültür, kimlik ve düşünce bütünlüğü kalmamıştır. Ankete katılanlar ya soruları anlamadı veya doğru cevap vermedi. Üstelik telefonla yapılmışsa risk daha da artar. Araştırma yapanın tek kusuru olabilir: Hiçbir zaman 1.parti çıkmayan bir partinin adayını kazanacak gibi göstermek. Toplumu iyisi ile kötüsü ile biraz tanısaydılar alınan verinin yanlışlığını anlayabilirdiler. Şüphe duyup yayınlamayabilirdiler. Hiç olmazsa şirketin prestiji sarsılmazdı.
Katılım oranı düşüklüğü konusunda yapılan yorumlara gelince. Seçmenlerin %58 inin oy kullanması “boykot” ile izah edilemez. Başlıca neden, ülkenin ve yerleşim yerlerinin nüfus ve seçmen sayısının doğru olmamasıdır. KKTC “oynak”bir nüfusa sahiptir ve hiçbir zaman nüfusunu doğru bilmemiştir. Yeni, eski yurttaşlar, yaşayanlar, yaşamaktan vazgeçenler, göç edenler, geri dönüş yapanlar, bir seçim bölgesinden diğerine taşınıp adresi güncellenmiyenler..Lefkoşalı nüfusun hatırı sayılır kısmı Gönyeli ve Girne’ye taşındı. Ancak, eski yerlerinde seçmen görünüyorlar.
CTP adayı Kadri Fellahoğlu’nun kazanması: Eski Lefkoşa belediyesi yönetiminin ve hükümetin Lefkoşa’lıya yaşattığı uygarlık dışı yaşam nedeniyle, seçmenin Kadri beye yönelmesi makul bir sonuçtur. CTP’nin köklü, örgütlü ve büyük parti olması önemli bir faktör olmuştur.
Bir deyiş vardır, her insan, tahsili, partisi, ekonomik durumu ne olursa olsun, doğruyu, güzeli, yararlıyı, barışı, sevgiyi bünyesinde taşımaktadır.
Oy verenlerin çoğunluğu bu evrensel insan tarifini doğrulamıştır.
Kadri bey ve CTP’ye kolay gelsin..