Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kaldı. Resmi kampanya başladı. Ama zaten seçim kampanyası aylardır devam ediyor. Bu anlamda uzun bir kampanya dönemi oldu. Dolayısıyla bazı adaylar şimdiden yoruldu.
Seçimde CTP-BG dışındaki siyasi partiler kendi adaylarıyla değil güya bağımsız adaylarla yarışıyor. CTP-BG ise kendi adayıyla yarıştadır. Bu nedenle CTP-BG kendi adayının kazanması ve Kıbrıs sorununda önümüzdeki kritik süreçte direksiyonda CTP-BG’li bir Cumhurbaşkanı’nın olması için seçim sürecinde giderek ağırlığını hissettirmelidir.
Bu yeni sürecin heba olmaması için bundan daha büyük fırsat yoktur. Bu anlamda CTP-BG üyelerine, sempatizanlarına ve özellikle deneyimli kadrolarına önemli görevler düşüyor.
Birileri ısrarla geçmiş iki seçimde CTP-BG’de yaşanan sıkıntıları kaşıyarak, bunları gündeme getirerek yol almaya çalışıyor. Bu yönde sürekli gündem oluşturmaya, dedikodu mekanizması ile seçmeni CTP-BG’den soğutmaya çalışıyor.
Örneğin dün bir dostum “geçen akşam toplanan CTP Parti Meclisi Sibel hanıma destek kararı çıkaramamış, doğru mu?” diye bana sordu. Ben de ona hiç böyle bir toplantı olmadığını, CTP Parti Meclisi’nin Sibel hanımın adaylığını oybirliği ile aldığını, bunların dedikodu olduğunu anlattım.
İnandı mı? Bilmiyorum. Ama bu seçim sürecinde bu tip dedikoduları çok duyacağız. Birileri çıkacak “duydun mu filan CTP-BG Milletvekili Sibel hanıma değil, falan adaya oy verecek” diyecek. Bir başkası çıkacak “duydun mu Talat falan yerde, asla Sibel hanıma oy vermeyeceğini söyledi” diyecek.
Bu ve benzeri dedikodular hep üretilerek piyasaya sürülecek. Bunlara elbette kulak asmadan herkes işine bakacak.
Bu noktada küçük bir uyarı yapmak istiyorum. Bu dedikodular nasıl etkisizleşir.
CTP-BG bütün kadrolarıyla beraber seçim sürecinde ağırlığını hissettirecek. Bunun için yeterli deneyimi ve kadro zenginliği vardır. Tümünü sahaya sürecek.
CTP-BG örgütleri seçimi kazanma inancını adanın her köşesine yayacak. Kalan 20-25 günlük sürede en çok önem verdiği Kıbrıs sorununun çözümünde önemli rol oynayacak olan cumhurbaşkanlığı makamını kazanma arzusunu herkese hissettirecek.
Kaşınmaya çalışılan iç sıkıntıların başkaları tarafından kaşınmasına izin vermeyecek birlikteliği her alanda kanıtlayacak.
Kıbrıs sorununun çözümü CTP-BG için olmazsa olmazdır. Bu ülke koşullarında sorununun çözümünde en aktif rolü de Toplum lideri sıfatıyla Cumhurbaşkanı oynamaktadır.
Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı makamında CTP-BG’li birinin olması çok ama çok önemlidir. Bunu küçümsememek, nasılsa ipler başkasının elinde dememek gerektiğini geçmiş tecrübelerimizden öğrendik.
Birileri hala “kim gelse aynıdır, nasılsa ipler Türkiye hükümetlerinin elindedir” gibi pasifist anlayışlara prim vermemeliyiz. Biz geçmişte o makamda CTP-BG’li birinin oturmasının farkını gördük, yaşadık. Daha o makama gelmeden halkın desteği ile görüşmeci olan Talat’ın çözüm planını referanduma götürdüğünü unutmadık.
O nedenle şimdi yeni dönemde çözüm sürecinde aktif rol oynayabilmek için CTP-BG üyeleri, sempatizanları ve kadroları esas görevlerini yerine getirecek motivasyonu sağlayacak adımları çekinmeden atmalıdır.