“Galiba ben baştan kaybetmişim/Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş"
SEZAİ KARAKOÇ
(Ulus Kaçağı’ndan alınmıştır)
2024 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde istediğimiz sonucu alamadık. Bunun nedenlerine dair pek çok şey söylenebilir ama benim için şu aşamada geleceğe dönük bazı düşünceleri paylaşmak daha önemlidir.
Öncelikle şunu belirteyim: Siyaseti hiçbir zaman bir kariyer aracı olarak görmedim. Bir akademisyen, barış aktivisti, yayıncı, belgeselci ve yazar olarak yaşadım ve bugüne kadar bu alanlarda ne yaptıysam, bundan sonra da yapmaya devam edeceğim. Zaten bir dönemlik siyasi kariyerimde yaptıklarım da daha önce yaptıklarımla at başı gitmiştir.
Bu yazıda, Avrupa Parlamentosu’na seçildiğim 2019 yılından beri edindiğim deneyimler ve seçim kampanyası boyunca gördüklerim ışığında Kıbrıslı Türklerin geleceğine dair bazı görüşlerimi dile getireceğim.
Maalesef, adanın kuzeyinde demografik ve ekonomik bir kaos oluşmuştur. Bu koşulların değişmeden devam etmesi demek, Kıbrıslı Türklerin siyasal ve toplumsal özne olarak varlıklarının bütünüyle tehlikeye girmesi demektir.
Bu sürecin ne yöne aktığını hayatın gündelik akışı içinde her gün deneyimliyoruz ve varacağı yeri net biçimde görebiliyoruz.
Mevcut koşullarda Kıbrıslı Türklerin yüzlerini Avrupa Birliği’ne çevirmeleri ve Federal Kıbrıs perspektifine dört elle sarılmalarından başka çıkış yolu yoktur.
Öte yandan şu da bir gerçektir ki, her iki alanda da önemli zorluklar ve engeller vardır. Bu yüzden kararlı mücadele ve angajman şarttır.
Kıbrıslı Türklerin AB nezdindeki haklarını bütünüyle hayata geçirmelerinin önündeki en büyük engel, Kıbrıs Cumhuriyeti makamları, ayrlıkçı Kıbrıslı Türk elitleri ve Türkiye’nin tutumudur.
Ben bu gerçeği yaşayarak gördüm. Kıbrıslı Türklerin hakları yönünde attığım her adımda karşımda Kıbrıs Rum hariciyesini ve milliyetçi Kıbrıslı Rumları buldum. Onların dünya görüşüne göre, Kıbrıslı Türkler daha da zor duruma düşerse ve diz çökerse, Kıbrıslı Rumların istedikleri bir çözüme kavuşmak daha kolay olacaktır.
Kıbrıslı Türkleri dışlayan bu tutum, aslında tam tersi sonuçlara yol açıyor ve Kıbrıslı Türkler federal çözümden daha da uzaklaşıyor.
Gelgelelim, ya bunun farkında değiller, ya da umarlarında değildir...
Ayrılıkçı Kıbrıslı Türkler ve Türkiye de Kıbrıslı Türklerin AB ile bağlarının güçlenmesini istemiyorlar. Bunu Hellim meselesinde, güneş enerjisi parkının kuruluş çalışmalarında ve Imagine programında açıkça gördük.
Ayrılıkçılar, “iki-devletli-çözüm” fantazisiyle Kıbrıslı Türkleri hepten yalnızlığa sürüklüyorlar.
Böyle bir ortamda federal çözüme inanan siyasal ve toplumsal güçlerin yapacağı şeyler vardır.
Öncelikle bir noktanın altını çizeyim: Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmamak büyük bir hatadır. Adanın kuzeyi için kuzeyde yapılacak seçimlerle doldurulacak iki sandalye istemek, Ersin Tatar’ın KKTC’yi tanıtma talebinden farksızdır ve ikisi de gerçekçilikten uzaktır.
2029 Avrupa Parlamentosu seçimlerine ya Kıbrıs Rum partileriyle işbirliği yaparak, ya da kendi aralarında bir liste oluşturarak mutlaka girmelidirler.
Ayrı iki sandalyede ısrar etmek isteyenler şunu bilmelidriler ki, bunu hayata geçirebilmek imkansızdır. Belki çok küçük bir şans olabilir ama o da seçimlerin AB’ye üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin onayıyla ve kontrol ettiği bölgede Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından yapılması şartına bağlıdır.
Bunlar elbette orta vadeli seçeneklerdir ama şimdiden yoğun kulis çalışmaları gerektiriyor.
Öte yandan, hiç beklemeden, hemen şimdi yapılacak şeyler vardır.
Sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, sendikalar ve meslek kuruluşlarının ortak girişimiyle Brüksel’de derhal bir “Kıbrıs Türk İşleri Bürosu” açılmalıdır. Böyle bir büro, Avrupa Parlamentosu’nda oluşan boşluğu kısmen giderebilir ve bugüne kadar yaptığım çalışmaları ileriye taşıyabilir.
Yeşil Haz Tüzüğü’nün düzgün uygulanması ve derinleştirilmesi, Erasmus Parogramına katılım, karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık hakkı, Türkçe dili ve yerel yönetimler vs. gibi konularda etkin lobicilik yapılabilir. KKTC olarak değil, Kıbrıs Türk toplumu adına faaliyete geçecek “Kıbrıs Türk İşleri Bürosu” mesafe kat edebilir.
Unutmamamız gereken önemli bir nokta vardır: Kıbrıslı Türkler AB’de bazı haklar elde etmişlerse, Kıbrıs Sorununun BM kararları ve önerileri doğrultusunda bir çözüme “evet” dedikleri için bu hakları kazanmışlardır.
Bu aşamada, federal çözüme inanan birini göreve getirmek, hepimizin ortak sorunu olmalıdır...