Küresel ekonomiler gibi, Kuzey Kıbrıs ekonomisi de Pandemi nedeniyle çöküşler yaşadı. Ancak, Kuzey Kıbrıs ekonomisi zaten çöküşte idi, dibin de dibine vurdu… Nedeni de gayet açıktır, siyaset ekonomiyi yönlendirecek şekilde yönetemiyor, pazar ekonomisi de kendi başına ve kapitalizmin vahşi kuralları ile gidiyor.
Kıbrıs Türk halkı bu çöküşten mağdur; TL’nin değer kaybı da yaraya tuz basıyor… TL’nin sahibi ise hem kendi halkı hem de Kuzey Kıbrıs halkı için boş vaatler şampiyonu… TL daha kaybedecek çünkü düzeleceğine dair ekonomik ve siyasi emareler yok… Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs insanı kendini yöneten siyasetlerden ekonomisinin bilimsel zeminde iyi yönetilmesini talep etmektedir.
Bu bağlamda, ekonominin tüm sektörleri sokakta… Sokağa çıkmamış olanlar da marazda… Bu siyasetlerle geleceği görmek olası değil… Her sektörün örgütü Lefkoşa sokaklarında, meclis önünde, bakanlıklar önün de… Bu örgütler cami kapısındaki dilenciler değil; sorunlarına çözümü siyasetle birlikte arayan unsurlar… Bu örgütlerin temsil ettiği kitleler seçmenlerdir. Bir yıl içinde yapılacak olan erken genel seçim ve yerel seçimlerde sokaklarda ve kapı önlerinde kim oldukları anlaşılmamış ise, seçim sandıkları kurulunca ne ve kim olduklarını anlatacak olanlardır…
Yazının başından beri siyaset diyoruz, hükümet ve muhalefet ayırt etmeksizin, toplam siyaset… Seçmen sokakta iken hükümet dam altında çözüm arıyor olması gerek ama aramış olsa idi şimdiye bir şeyler bulmuş olurdu… Belli ki siyasetin hükümet tarafı dam altında saklanmak için kalıyor… Siyasetin muhalefet tarafı niye dam altında?! Seçmen kesitlerinin özel sektör ekonomik örgütleri birbirleri ile destek ve dayanışma içinde sokak eylemlerinde… Temsilcileri hükümetin ilgilileri ile dam altında görüşüyor… Muhalefetin ilgilileri de eylemcilerle sokakta görüşüyor… Sonuç? Halen değişen bir şey yok, umut vadeden bir gelişme halen kamuoyu bilgisine getirilmedi…
Ne yapılmalı?! Önce sokaktaki özel sektör örgütlerinin haklı olduğunu, özel sektör emekçilerinin de ezildiğini teslim ederek, tümümün sorunlarını bilimsel ekonominin kuralları içinde ve emeğe saygı ile çözmeli… Bunu bu hükümet yapamaz; yapabilecek olsa idi yapardı, durumlar bu hallere gelmez, bunca örgüt sokaklara dökülmezdi… Muhalefet ne yapabilir?! Çok şey… Ama önce şu azınlık hükümetinin partileri muhalefetin partilerine dostluk eli uzatması gerek, barışık olması gerek ve birlikte aklı akla katarak Kuzey Kıbrıs ekonomisini toparlayıp halkını rahatlatmak için gerekenleri birlikte yapma hazır ve nazır olması gerek… Öteden beri muhalefet partileri hükümete öneriler sunuyor. Sadece onlar mı?! Şu anda sokakları işgal eden örgütler de hükümete öneriler sundu… Dam altına beceriksizliğinin bilinçli korkusu ile sinmiş olan hükümet bunları değerlendiremedi; bu saatten sonra değerlendirecek gibi değil…
O zaman siyasetin muhalefet taraf da örgütlerle birlikte, kolektif çözüm programları ile birlikte sokakta olmalı… Öyle, parti heyetlerinin eylemcileri ziyareti diyerek değil, parti örgütlerinin ve kitlelerinin sokaklarda eylemcilerle buluşması, eylemlere katılması ile olmalı… Kıbrıs Türk halkının ekonomisinin kendi kendine büyük oranda yetebileceği, süreç için de de tümden yetebileceği Dörtlü Koalisyon deneyiminde görülmüş, ispatlanmıştır. Türkiye ekonomisinin kırık dökük ve bitik olduğunu da sadece yönetenleri kabul etmiyor; yani reva değil kendi halkına vereceği kaynağı olmayandan Kuzey Kıbrıs’a kaynak aktarmasını beklemek, istemek, ummak…
Siyasetin hükümet tarafı muhalefet tarafına iş birliği önermedikçe muhalefet tarafı özel sektör örgütleri ile birlikte ve kitlesel olarak sokakta olmalıdır. Dam altında kalmakla çare bulunmadığı artık görülmüştür; sokak eylemlerinin de nelere kadir olduğu deneyimleri yaşanmıştır. Siyaset sokağa çıkmalı, sokakta yapılmalı, yurttaş için ve yurttaşla…
Kuzey Kıbrıs ekonomisini ayağa kaldırmak atla deve değil, Amerikayı yeniden keşfetmek de gerekmez… Yeter ki siyaset, sokakta olan özel sektör örgütlerini ve emekçilerini sokakta ve fiilen ve kitlesel olarak yoldaşlasın… Bunca süreç göstermiştir ki, ekonominin geleceği sokakta kurulacak. Ne Türkiye’de kapı kapı dolaşmak, ne Kuzey Kıbrıs’ta dam altında konuşmak…
Son bir cümle… Azınlık hükümetinin Kıbrıs Türk ekonomisini düzeltmek diye bir derdi varsa, gocunmadan muhalefete barış adına beyaz bayrak açar; neticede kurtarılması gerek siyaset değil halktır…