Cumhurbaşkanlığı seçiminin içinde çok enteresan bir ambargo yaşıyoruz.
Yıllar boyunca toplumu kamplara bölen, muhalif görüşleri dışlayan, yok etme siyaseti güden sağ, şimdi de seçmenlere ciddi bir ambargo uyguluyor.
Bu tavır belli ki Saray'da geliştirildi.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ne geçmişte, ne de bugün rakipleriyle bir araya geliyor. Tav programlarına çıkmıyor. Hele diğer adayların olduğu programlar için artık kimse Eroğlu'na neredeyse teklif bile götürmüyor.
Eroğlu'nun en son ne zaman rakipleriyle aynı programa çıktığını hatırlayan çok az kişi var. Bir gazeteci olarak en son 2003 seçimlerinde, o dönem Cenk'le beraber Genç TV için yaptığımız, YDÜ AKKM'deki programda Eroğlu'nu diğer parti başkanlarıyla aynı platformda buluşturduğumuzu anımsıyorum.
O gün bugündür, sanırım hiçbir TV programcısına Eroğlu'nun da icabet ettiği 'çoklu' bir program yapmak nasip olmadı.
Belli ki bu dönemde de olmayacak.
***
Rakiplerin hep beraber ya da gruplar halinde tartışacağı programlar, toplumsal bir gerekliliktir.
İnsanlar tek ses yerine farklı görüşleri saygı sınırları içinde izlemek, fark nedir onu görmek ve ona göre karar vermek ister.
Oysa Eroğlu en az 12 yıldır toplumun bu hakkını kullanmasına izin vermiyor.
Dahası, Eroğlu belli birkaç yayın organı dışında 'tekli' dahi röportaj vermiyor, programlara çıkmıyor.
Doğru düzgün soruları yöneltebilecek gazetecilerden köşe bucak kaçıyor.
Program ve röportaj tekniklerine cevap dahi vermiyor!
Oysa bir de bakıyoruz, zaman zaman Türkiye medyasına mülakatlar veriyor.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı kendi medyasını hiçleştirmeye, değersizleştirmeye çalışıyor.
Başında durduğu devletin kimi kurumlarını ve de insanlarını ötekileştirmek için çaba sarfediyor.
Bunu yaparak, soğuk savaş döneminde takılıp kaldığını iyice açık ediyor.
Zira o günün koşulları yok artık bugün...
Ne düşünceyi sansürleme, ne manipülasyon, ne de bu tür yok sayma yöntemleri toplumun en fazla binde birine etki yapabiliyor.
***
Eroğlu 40 yıldır siyasetin içinde bulunan bir isim...
Her mevkide görev yaptı, şimdi de devletin başında..,
Böyle bir geçmişe sahip bir liderin yanıt veremeyeceği soru, tartışmaktan çekineceği bir siyasetçi olabilir mi?
Demek ki seçim kampanyasında öne çıkardığı 'tecrübe'sine aslında kendisi bile güvenmiyor.
Ya da izah edemeyeceği bazı mevzular var.
Yoksa ne diye kimi gazetecilerden köşe bucak kaçsın, bazı TV'lerin yanına bile uğramasın?
Madem çok 'tecrübe' sahibi, ne diye Siber ile, Akıncı ile, Özersay ile aynı masanın etrafında bir araya gelmesin?
Gelmiyor, çıkmıyor, soru kabul etmiyor.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı bu ülkenin medyasını da, siyasetçisini de dışlıyor, yok farz ediyor, muhatap almıyor, ötekileştirmeye çalışıyor.
Bunun adı ambargodur.
Seçmene ambargo...
Bu ambargon yüzünden seçmen demokratik bir tartışma platformundan mahrum kalıyor, düşünceleri ve vizyonları tartamıyor, bilgiye ulaşma hak ve özgürlüğü gasp ediliyor.
Üstelik bu ambargoya Saray'ın 'izin sistemi'ne bağlanan UBP ve DP milletvekilleri de katkı koyuyor.
Bu çağda bu zihniyet adeta 'dam üstünde saksağan' gibi duruyor.