KKTC’deki tüm sorunların birbirine bağlı olduğunu belirten Şefik, “Ülkede sistemsizlik var. Oturduğu sandalyenin sorumluluğunu bilmeyen büyük bir çoğunluk söz konusu. Kamunun düzelmesi şart. Liyakata önem vermediğimiz müddetçe toplumumuzun düzelmesi mümkün değil” açıklamasında bulundu.
Toplumdaki kişilerin kurallara önem vermediğini de söyleyen Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, “İnsanlar, ‘iki dakika işim var’ deyip arabasını yolun içine, apartmanın girişine ya da park halindeki başka aracın arkasına bırakıp gidebiliyor, ‘beklesin, geliyorum’ diyebiliyor. Bencilliğimiz ve kural tanımazlığımız had safhada” şeklinde konuştu.
17 Eylül Pazartesi günü açılacak 2018-2019 Adli Yıl öncesinde Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuşan Şefik, hem ülkedeki hem de yargıdaki durumu değerlendirdi.
Şefik, “Yargının çok sorunları var. Yargıya laf söylemek isteyen büyük bir kitle de var… Bir kısmının kasıtlı olarak yargıyı yıpratmak için bunları söylediğini, art niyetle bunu yaptığını düşünüyorum. Bazı kişilerin şikayetlerinde haklı olduğunu da görebiliyorum. Bunların önüne geçmek istiyorum çünkü toplumda ümitsizlik ve karamsarlık var. Yargı bunların tümüne merhem olamaz ama en azından yargıya olan güvenin aşağıya düşmesini engelleyebiliriz” dedi.
Yargı bağımsızlığı konusunda da konuşan Şefik, “Siyasetin yargıya müdahalesi yok. 1987’den beri yargıcım. Hiçbir davamda, hiçbir kişi veya kurum bana ‘bu davayı şöyle sonuçlandır’ demedi. Bunun yapıldığına da inanmıyorum. Yargıçlarıma da bu konuda kefilim. Müdahale etmek isteyenler olabilir ama bu olmuyor…” şeklinde konuştu.
“YARGI KARAMSAR DEĞİL… YARGININ KARAMSAR OLMASI KÖTÜ OLUR…”
Her adli yılın açılısında benzer sorunların dile getirildiğinin anımsatılması ve “Yargı da karamsarlığa düşüyor mu?” sorusu üzerine Narin Ferdi Şefik, “Yargının karamsar olması kötü olur… Yargı karamsar değil. Biz sorunlarla mücadele edip bir şekilde hem kendi yolumuzu hem de toplumun yolunu açmak istiyoruz” dedi.
“YAŞANANLAR TABİİ Kİ BENİ DE ENDİŞELENDİRİYOR”
Son günlerde yapılan eylemlerin, toplumun içinden yükselen seslerin de sorulması üzerine Şefik, “Yaşananlar tabii ki beni de endişelendiriyor. Bence her vatandaşın döviz krizinden kaynaklanan sorunu var. Toplumumuzdaki en büyük sorun da bu. Çoğu kişinin borcu döviz. Herkeste ‘ne yapacağım’ korkusu var ama bu sorun sokaklara dökülerek, yolları kapayarak mı çözülür emin değilim; belli bir kesimin bunu yapması ne kadar doğrudur ondan da emin değilim. Tabii ki herkesin hak araması gerekir ama hak aramanın da bir usulü ve üslubu olması gerek” dedi.
“BENCİLLİĞİMİZ VE KURAL TANIMAZLIĞIMIZ HAD SAFHADA”
Toplumdaki kişilerin kurallara önem vermediğini de söyleyen Şefik, “İnsanların çoğu, ‘kural uygulansın’ dendiğinde bu kuralın başkası için uygulanması, kendinin bundan muaf olması gerektiğini düşünüyor. Bu trafikte de açıkça görülüyor. İnsanlar ‘iki dakika işim var’ deyip arabasını yolun içinde, apartmanın girişine ya da park halindeki başka bir aracın arkasına bırakıp gidebiliyor, ‘beklesin, geliyorum’ diyebiliyor. Bencilliğimiz ve kural tanımazlığımız had safhada. Caydırıcı faktör de yok. Kural tanımama da bundan… İnsanlar, ‘kim bana ne yapabilir ki?’ diye düşünüyor” şeklinde konuştu.
ŞEFİK YARGININ SON 37 YILINI DEĞERLENDİRDİ: “MESLEK ETİKETİNDE EROZYON VAR”
1980’de İngiltere’den mezun olan, 1981’de avukat olarak Lefkoşa’da mesleğe başlayan, 1987’de yargıçlığa atanan ve 3 yıldır KKTC’nin ilk kadın Yüksek Mahkeme Başkanı olarak görev yapan Şefik, yargının son 37 yılını da değerlendirdi.
“80’li yıllardaki tabloyla şimdiki tablo çok farklı” diyen Şefik, şöyle devam etti:
“Çok fazla avukatımız var. Meslek etiketinde erozyon da var. Kazalardaki disiplin kurullarının yoğun çalıştığını biliyorum. Eskiden yapılmayan ya da çok ender olan olaylar yaşanmaktadır ki bunlar mesleğin itibarı için hoş değil… Yargıç sayısı arttı. Dava sayısı haddinden fazla çoğaldı. Kişilerin üzerindeki yük de arttı. Artık çok daha ağır bir çalışma temposu var. Geçmişte Yüksek Mahkeme haftada birkaç dosya görüşürdü. Davaları daha fazla irdeleme şansı vardı. Şu anda buna imkan yok. Süratli hareket edilmesi gerek. Yargı geçmişe göre daha erişilebilir… Eskiden yüksek mahkeme yargıçlarına erişmek daha zordu. Artık hepimiz çok daha ulaşılabiliriz...”
“KİMSE HİÇBİRİ YARGICA ‘BU DAVADA ÖYLE YAP, BÖYLE YAP’ DEMEZ, DİYEMEZ”
Yaşadığı bazı olaylardan da örnekler veren Şefik, şöyle devam etti:
“İnsanlar bir kurumun başındaki kişiyle şahsen görüşmesinin kendisine fayda sağlayacağına inanıyor. Toplum bunu alışkanlık haline getirdi. Mesela davasında sorun yaşayan biri beni görmek istiyor. Her hafta onlarca vatandaş bu maksat ile randevu talep ediyor. İnsanlarda, ‘Hakime bir şey söylensin de dava lehime dönsün’ düşüncesi var. Bu elbette beni rahatsız ediyor ama hiçbir zaman bu olanlar yargıca aktarılmıyor. Benim tek yapabileceğim davanın erken bitmesi gerektiğini belirtmek. Onun dışında kesinlikle hiçbir yüksek mahkeme yargıcı ya da hiçbir başkan başka bir yargıca ‘bu davada öyle yap, böyle yap’ demez, diyemez. Öyle bir sistem yok. Her yargıç önündeki şahadete göre, davadaki verilere göre ve mevzuata göre karar verir. Hata yapmaz mı… yapabilir. Hata olursa bu istinafta düzelir.”
“YARGIYA YÖNELİK SÖYLENENLERİN BİR KISMI KASITLI, YIPRATMAYA YÖNELİK”
“Yüksek Mahkeme Başkanı olarak benim görevim yargıya güvensizliği önlemek” şeklinde konuşan Şefik,“ Yargının çok sorunları var. Yargıya laf söylemek isteyen büyük bir kitle de var… Bir kısmının kasıtlı olarak yargıyı yıpratmak için bunları söylediğini, art niyetle bunu yaptığını düşünüyorum. Bunların önüne geçmek istiyorum. Gerektiğinde bazı insanlarla görüşüyorum, dosyasını gösteriyorum, bildiğinin yanlış olduğunu söylüyorum. Bazı kişilerin şikayetlerinde haklı olduklarını da görebiliyorum. Toplumda ümitsizlik ve karamsarlık var. Yargı bunların tümüne merhem olamaz ama en azından yargıya olan güvenin aşağıya düşmesini engelleyebiliriz” şeklinde konuştu.
“20-30 SENE ÖNCEKİ KAMU GÖREVLİLERİNDE OLAN BİLGİ, ŞİMDİKİLERDE YOK…”
KKTC’deki tüm sorunların birbirine bağlı olduğunu söyleyen Şefik, “Ülkede sistemsizlik var. Kişiler görevinin, oturduğu sandalyenin sorumluluğunu bilmeli ama bunu bilmeyen büyük bir çoğunluk var. 20-30 sene önceki kamu görevlilerindeki bilgi şu andakilerde yok. Bu bilgilere sahip olanların gelenleri yetiştirmesi gerek. Ama bazı insanlarda, ‘Ben bileyim, bana ihtiyaç olsun düşüncesi var” şeklinde konuştu.
“LİYAKATA ÖNEM VERİLMELİ, HERKES DENETLENMELİ”
Ülkede liyakata önem verilmediğini de kaydeden Şefik, “Bu durumda olmamızın nedeni de bu. Liyakata önem vermediğimiz müddetçe toplumumuzun düzelmesi mümkün değil. Göreve her alınan, her terfi verilen buna layık olmalı. Herkesin denetlenmesi de şart. İnsan olan yerde hata olacaktır. Denetlendiği takdirde yanlış ve hata yapma oranı düzelir. Kamunun gerçekten düzelmesi gerek ve bunu her kesim istemeli. Federal çözüme geçtiğimiz takdirde kamunun daha etkin ve bilgili olması daha da önem arz edecek. Toplumun haklarının korunabilmesi için kişilerin sorumluluklarını bilmesi ve öyle hareket emesi gerek… En disiplinli personelin mahkemedeki personelin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bizde bir saygı, hiyerarşi, usul vardır ve bu personelde de var. Başka dairelerde bunu göremiyorum. Kıyafet de çok önemli. Bazı dairelerde bir memurun giymesi gereken kıyafeti giyen memur görmekte de zorlanırsınız…” şeklinde konuştu.
SOSYAL MEDYA… “YASANIN OLMAMASI SİZE KÜFREDEN KİŞİYİ DAVA ETMENİZE ENGEL DEĞİL”
Sosyal medya ve sosyal medya kullanıcılarıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine Şefik, “ “Sosyal medyayı çok kötü kullanan bir kesim var” dedi.
Şefik, “Sosyal medyada kendini kontrolsüz şekilde ifade eden insanlar var ama sadece orada… Sosyal medyada yazdıklarını yüze söyleme cesareti gösteremiyorlar. Bence Bilişim Yasası geçsin ya da geçmesin şu anda da size sosyal medya üzerinden küfür eden biri varsa, onu dava edebilirsiniz çünkü kimin küfrettiği bellidir. Yasanın olmaması size küfreden kişiyi dava etmenize engel değil. İnsanların sosyal medyayla ilgili davranışları konusunda kesinlikle psikolojik ve sosyolojik bir araştırma yapılması şart” dedi.
Sosyal medyayı çok fazla takip etmediğini da kaydeden Şefik, “Buna vaktim yok. Belirli konularda neler olduğunu görebilmek açısından sosyal medyayı takip etmek isterim ama çok fazla da bu işlere girmek tercihim değil. Yaş itibarıyla de zaten teknolojiyi sonradan yakaladık… ” şeklinde konuştu.
“BİNA VE PERSONEL SORUNUNU ÇÖZMEK GAYEMİZDİR…”
Yeni adli yılla ilgili de konuşan Şefik, “Bina eksikliği, personel azlığı ve artan dava sayı. Sorunlarımız değişmiyor” dedi.
Yargının başka dairelerdeki aksaklıklardan da etkilendiğini söyleyen Şefik, “Proje hazır olmayınca bina da hazır olmuyor, mevcut sıkışıklık devam ediyor. Personel eksikliğini gidermek için talep ettiğimiz kadarını alıyoruz ama personeli erken zamanda kaybetme derdimiz var. Mahkemeye gelenler yoğunluktan şikayet ediyor, daha rahat bir yere gitmek istiyor. Genel Sekreter durmadan başka daireye gitmek isteyenlerin evraklarını imzalıyor. İmzalamama gibi bir yetkisi de yok zaten” dedi.
Şefik, bir daireye giren bir kamu görevlisinin, başka kuruma geçişinin bu kadar kolay olmaması, Kamu Görevlileri Yasası’nın bu yönüyle de ele alınması gerektiğini söyledi.
“LEFKE KAZA MAHKEMESİ KAPATILMIŞ DEĞİL”
Lefke Kaza Mahkemesi binasının kötü durumda olduğunu, tadilat gerçekleşene kadar mahkemenin Güzelyurt’a taşındığını söyleyen Şefik, Lefke Kaza Mahkemesi davalarının bir süre burada görüşüleceğini, Lefke Kaza Mahkemesi'nin kapatılmasının söz konusu olmadığını ifade etti.
“İCRA VE TEBLİĞ KKTC YARGISINI OLUMSUZ ETKİLİYOR…”
Yargıdaki diğer sorunlara değinen Yüksek Mahkeme Başkanı Şefik, “İcra ve tebliğ KKTC yargısını derinden ve olumsuz etkileyen bir sorun” açıklamasında bulundu.
“En büyük ayıbımız icra. İcra hemen hemen yok düzeyinde” diye konuşan Narin Ferdi Şefik, “İcra ve tebliği düzeltmedikten sonra yargıçlar ve diğer tüm personel çok iyi çalışabilirler, dava görebilirler, çok kararlar da yazabilirler ancak bunun hiçbir etkisi olmaz. Hükümlere konu meblağlar tahsil edilmedikten sonra, davadaki tarafların sorunları çözümlenmemiş olarak durur. Avukatlar da bundan rahatsız. Yazıhanelerde işin dönmesi için avukatların kazandığı davanın karşılığını alması gerek. Büyük yazıhanelerde çark dönüyor ama küçüklerde sorun var. Bu nedenle bu yıl icra için aldığımız iki küçük tedbir var. Tüzük değişikliği ve teknisyen istihdamı... Bu adli yılKaza mahkemesi başkanları ile birlikte icrayla ilgili yeni kararlar üreteceğiz” dedi.
“SEÇİMLERDE ŞAİBE KARIŞMAMASI YAŞANAN SIKINTILARIN TÜMÜNÜ UNUTTURDU”
Geçtiğimiz adli yılda biri genel biri de yerel olmak üzere iki seçim yapıldığını anımsatan Şefik, “Seçimlerde şaibe karışmaması yaşanan sıkıntıların tümünü unutturdu” dedi ve şunu ekledi:
“İftihar ederek söyleyebilirim ki bütün zorluklara rağmen seçimde geç de olsa neticeleri başarıyla verebildik. Herkes çok özverili çalıştı. Genel seçimden sonra yerel seçim basit kaldı… Aslında geçmişte ilçe seçim kurullarının ‘en zor’ diye nitelendirdiği seçim yerel seçimlerdi ancak genel seçimlerdeki çarşaf liste her şeyin önüne geçti. Çarşaf liseyle bir daha seçim yapmak çok zor ama bu safhada çarşaf listeden vazgeçilmesinin zor olacağını düşünüyorum. Bizim ülkemizde karma oy kullanma alışkanlıktır. Siyasete de bu konuda baskı yapılıyor. Sistem değişirse halktan büyük tepki gelir, sandığa gitme azalır diye düşünürüm. Yani siyasilerin de mutabakata vardığı bu sisteme devam etme zorunluluğu olabilir. Biz buna karşı ‘teknik olarak bazı kolaylıklar getirilebilir miyiz?’ onu araştırıyoruz. Oy pusulalarının ‘tarayıcı’ gibi bir aletle okunması ve anında cetvellere işlenmesi gibi… Küçük nüfuslu ülkelerde seçim sonuçlarının geç açıklanması çok kabul edilebilir bir şey değil. Bu, Yüksek Seçim Kurulu’na ve dolayısıyla yargıya olan güveni etkiler. Aynı kişileriz. Yüksek Seçim Kurulu yıprandığında yargı da yıpranır… Benim bütün gayem yargının yıpranmaması…”