Şehit kanı değil demokrasinin katli

Cenk Mutluyakalı

“Gaflet” diyorsunuz.
“Karalama” diyorsunuz.
“Suni gündem” diyorsunuz da!

Elektrik santrali, hastane, yol, yapısal reformlar falan anlatıyorsunuz.
Kim bunlara itiraz etti?
Asıl itirazları görmezden geliyor, şehit kanı üzerinden demagoji yapıyorsunuz.

Ankara'dan Lefkoşa'ya "Başbakan" atadınız!
Dışişleri Bakanı atadınız!
El çektirdiniz parti başkanına, kenara aldınız bakanları, hükümeti düşürdünüz!
MİT'le, ELÇİ'yle, müdahaleyle CUMHURBAŞKANI seçtirdiniz!

Siz, AKP kurultayında, seçilmemiş birini BAŞKAN yapar mısınız?
Hemen yanınızda duran "görevli" Başbakan, partisinin kurultayında yüzde 8 oy aldı.
"Gaflet" mi dediniz?

"Suni gündem" diyorsunuz ya!
Hangisi suni...
"İktisadi ve Mali İşbirliği" içine DİN İŞLERİNİ koymak mı?
Yoksa "soğukluk" ya da "hoşnutsuzluk" diyerek, korku iklimi yaratmak mı suni?
Yurttaşlık dağıtımı mı, sendikal hakların daraltılması mı?

Şehit kanı demagojisi üzerinden sömürge mantığı pek tutmuyor artık…
Ada siyasetinin en kirli, şaibeli, itibarsız insanları kalıyor size…
Gösteri bitti!


Önce irade!

“Tek bir amacımız var”
diyor, Ünal Üstel.
“Halkımız, dünyanın içerisinden geçtiği bu zor dönemde, daha refah bir toplum olmayı hak ediyor.”
Elbette hak ediyor ve bundan farklı düşünen yok.

***

İnatla bir “ayıbı” görmezden geliyor.
Demokrasinin orta yerine bırakılmış pisliği süslü cümlelerle örtmek istiyor.

Halkımız kendini yönetecek insanları seçmeyi hak etmiyor mu?
İşte soru bu!

***

Erdoğan, AKP Kongresi’ne girse ve seçimi kazansa…
Hem de farkla!
O kongrede dört aday yarışsa…
Bir aday en az oyu alsa…
Türkiye’yi Erdoğan değil o “en az oy” alan aday yönetse…
Birisi de çıkıp “refah toplumunu” anlatsa, böylesi bir ortamda…

Bunun imkânı var mı?

***

Türkiye’nin ‘KKTC’ demokrasisine yaptıklarını…
Birisi Türkiye’de yapsa…
Hapse girerdi yüzlercesi…


“KKTC Başbakanı” olarak görevlendirilen Ünal Üstel’in yanıtlaması gereken itiraz budur.
Demokrasimiz ve irademiz hiçleştirilmiştir.

***

Tüm bu anlattıklarıma bakınız, içinde tek kelime “küfür” var mı?
Yok!
“Tek üzüldüğüm nokta, eleştiri ve ifade özgürlüğünü, küfür, karalama, yalan, iftira olarak algılayan bazı kesimlerin tavrıdır” diyor Ünal Üstel.

Yine “hakikati” örtme telaşı!
Tüm bu yaşananlarda “küfür” yoktur ama “hakaret” vardır.
Kendi geleceklerini belirleme, kendini yönetecek insanları seçme ve kendi kararlarını alma hakları ellerinden alındığı için Kıbrıslı Türkler hakarete uğramıştır.

İraden, demokrasin, özgürlüğün yoksa hiçsin!

 




"Kıbrıs Türk toplumu tayinle çoban"

Araştırmacı Mete Hatay paylaştı, 3 Şubat 1969 tarihli ‘Savaş’ gazetesini…
"Kıbrıs Türk toplumu tayinle çoban" istemiyor diyor şair-yazar Özker Yaşın.

"Kıbrıs Türk toplumu huzursuzdur" diye başlıyor Başyazı… 
"Kıbrıs Türk toplumu koyun sürüsü değildir" diye bitiyor.

 

1969 tarihli yazıyı alsam ve 2022'de ön sayfada versem...
Kimse de anlamayacak elli küsur yıl önce olduğunu...

“Yakarı
ş aynı yakarış” dedi Mete.
Türkiye’nin huyu ya da adanın “himaye” talihi değişmiyor yıllardır!