Şehitler, sahte devlet ve hırsızlıklar  için mi yaşamlarını feda etti?

Serhat İncirli

El – Sen Başkanı Ahmet Tuğcu Gıynık gazetesinde uyardı; yakında elektriğe yine zam olacak!
Yüzde 13 bastılar; yüzde 25 civarında bir artışı yine basacaklar!

-*-*-

Ahali sessiz!
Suskun!

-*-*-

Memlekette çok ciddi su sıkıntı olabilir!
Vatan gazetesinde bir uzman, yapay zeka ile sulama önerisinde bulundu!
Çok haklı!
Çok katılıyorum, bravo!

-*-*-

İlgilenen yok!
Uğraşan yok!
Ahali sessiz!
Ve suskun!

-*-*-

Kıb – Tek’e, Türkiye’den bir mafya, akaryakıt satıyor!
Yasadışı!
Ve bu satışla alakalı inanılmaz rüşvet ve komisyon kokularının ortalığı sarmış olması bir yana; kalite kontrolü yapılmıyor!
Kanser oluyoruz!
Ölüyoruz!
Öleceğiz!

-*-*-

Ahali sessiz!
Yine suskun!

-*-*-

Yasadışı külliye yapılıyor!
Gösteriş maksatlı!
Hiçbir izni alınmamış!
İzinleri geçtim, tamamen şov maksatlı bu iğrenç yapıların üzerine oturtulduğu araziler hırsızlık!
9 dönüm kadarı Türk malı!
Parası ödenecek!
Geriye kalanı ganimet; nereye gidersek gidelim; üzerinden kaç yüz sene geçerse geçsin, o mülk bizim değil ve parasını ödemezsek de olmayacak!
Ve bu ahlaksızlık – hırsızlık – kaçak yapı olayının parasını da bize ödetecekler!
Türkiye hediye ettiydi iddiası masal!

-*-*-

Ahali sessiz!
Ahali suskun!

-*-*-

Ekonomist Mertkan Hamit Özgür Gazete’ye açıkladı… 
Ankara kaşıkla veriyor, kepçeyle alıyor…
Hava sahasından kazanımları falan geçtim…
KKTC’den Türkiye’ye 110 milyon TL civarında ihracat yapıyoruz…
2 milyar TL’ye yakın ithalatımız var!

-*-*-

Ahali sessiz!
Ahali suskun!

-*-*-

Yenidüzen’de muhteşem bir haber; kaçak külliyesi bitmek üzere olan; bol camili ülkemizde; yasadışı taşınan nüfusa yetecek hastane de kalmadı!

-*-*-

Ahali bunda suskun!
Cemaat buna da sessiz!

-*-*-

Turizm bakanlığı içerisinde de bir mafya çetesi oluştu!
O’na buna sahilleri ormanları peşkeş çekiyorlar!
Kira adı altında!
Ve komisyon, rüşvet alan alana!

-*-*-

Ahali hep suskun!
Ve tabii ki sessiz!

-*-*-

Bir tek konuşan Ersin Tatar!
“Şehitlerimiz sayesinde devletimiz var” diyor!
Şehitler, içinde yaşadığımız bu sahte devlet için yaşamlarını feda ettiyse, yazıklar olsun!

 


Öylesine kafama takılan bir mesele!

Türkiye gazetelerinden Yeni Şafak’ta geçtiğimiz Cumartesi günü ilginç bir söyleşi yayınlandı…
Söyleşinin benim açımdan ilginçliği, dolaylı da olsa Kıbrıs sorununu ilgilendiriyor olmasıydı!

-*-*-

Türkiye Cumhuriyeti Savunma bakanı Yaşar Güler, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu ile konuştu ve dedi ki; “… Avrupa Ordusu’nun bir parçası olmak istiyoruz…”

-*-*-

Diyeceksiniz ki daha böyle bir ordu kurulmadı!
Ve diyeceksiniz ki koskoca söyleşiden bir bunu mu gördün?

-*-*-

Evet böyle bir ordu henüz kurulmadı ve evet – doğrudur – bir tek bu kısımı ilgimi çekti!

-*-*-

Çünkü Avrupa Ordusu kurulursa, bu ordu, büyük olasılıkla tamamı NATO üyesi ülkelerin askerlerinden oluşacak!

-*-*-

Türkiye bir NATO üyesi!
Kıbrıs Cumhuriyeti değil!
Ve Kıbrıs Cumhuriyeti, olası Avrupa Ordusu’nun içinde olacak!

-*-*-

O, diğerini; diğeri O’nu veto eder mi?
Biri Avrupa Ordusu’na girişi, öteki NATO’ye üyeliği falan alır mı?

-*-*-

Kıbrıs sorunu çözülmezse, her iki ülkenin, her iki üyeliği veya katılımı sadece “sorun” ya da “sıkıntı” olur!
Öylesine kafama takıldı da!


Ülkü hocanımın ardından…

Sağlığının çok iyi olmadığını, torunu Mert Özdağ’dan öğrenmiştim…
Neredeyse 50 yıldır görmediğim Ülkü Sevengül hocanımdan bahsediyorum…

-*-*-

Yenidüzen Genel Yayın Yönetmeni Mert Özdağ’ın nenesi…
Aygün Sevengül hocanın eşi…
Pazar günü yaşamını yitirdi…
85 yaşındaydı…

-*-*-

Annemle hem aynı yaştaydı Ülkü hocanım, hem aynı bölgeliydi (Poli – Hırsofu – Tera)…
Hem sınıf arkadaşı, hem de meslektaş…

-*-*-

50 yıl öncesini hatırlıyorum hayal meyal…
Lefke’de kalıyorduk ve hafta sonları bazen babamın köyü Yeşilırmak’a, bazen de annemin köyü Tera’ya giderdik…

-*-*-

Tera dönüşü mutlaka durup seslendiğimiz, annemle babamın kahve içtiği iki ev vardı…
Biri Ülkü hocanımla Aygün hocanın eviydi…
Üç çocukları vardı; Canan (Mert ve Levent’in anneleri), Ercan ve Aycan…

-*-*-

Öteki mutlaka uğradığımız ev de annemin yakın akrabası Selma ablaların evi… Selma ablanın babası Nazım usta; Poli bölgesindeki önemli makinistlerdendi… Daha sonra göç ettikleri Güzelyurt’ta da aynı işi yaptı…
Eşi Fatma teyzeye annem hala derdi… 
Çünkü babasının, yani dedemin birinci yeğeniydi…

-*-*-

Dedem, Nazım usta, Fatma hala…
Çoktaaan göçtüler…
Dün de Ülkü hocanımı toprağa verdik…
En başta Aygün hoca, annem ve babam olmak üzere; geride kalan büyüklerimize sağlık ve uzun ömür dilerim… 

-*-*-

Elbette her ölüm, doğal olandır…
Olacak olandır…    
Ülkü hocanıma Allah’tan rahmet – eşi, evlatları, torunları, tüm Polililer ve öğrencilerine başsağlığı dilerim… 

-*-*-

Anılarını aklımdan silemediğim her Kıbrıslı ölüm çok acı koyuyor bana…
Bir de bazıları çıkıyor, ülkeyi bölmek için meclise önerge hazırlıyor falan…
Ne bileyim ama “Kıbrıslılığı” katlettiler; Güney’de terk etmek zorunda kaldığımız köylerle ilgili anılarımızı da unutturmak istiyorlar…
Üzgünüm!