Filiz Besim
Kilo fazlalığı, diyabet, kolesterol ve tansiyon yüksekliği ile seyreden tabloya “Metabolik Sendrom” ismi verilmektir. Metabolik Sendrom’un ameliyat yöntemleri kullanılarak tedavi edilmesine ise, Metabolik Cerrahi denir.
“Mecburdum” diyor Mustafa Bey. “Belki de beklesem o şansımı yitirecektim.” Öyle ya, geçen her gün içinde Diyabet’in hangi organa ne kadar zarar vereceğini bilemeyiz ki.
Bu ülkede Diyabet, ya da Şeker hastalığı dendiği zaman benim aklıma bu işin sembolleri olarak sevgili Emete İmge ve Hasan Kahvecioğlu; ya da başarılı çalışmalarıyla tümden Diyabet Derneği gelir. Öyle ya, yıllar önce Sayın Kahvecioğlu televizyona çıkıp da “Ben Diyabetim ve bu hastalıkla yaşamayı öğrenmek zorundayım” dediği zaman, birçok şeker hastasına umut vermedi mi? Ardından gelen Emete İmge başkanlığındaki Diyabet Derneği’nin başarılı alan çalışmaları, bu tür hastaları bir çatı altında toplaması ve en önemlisi bilinçlendirmesi… Bu hastalıkla yaşamayı öğretmeye çalışmaları. Konunun uzmanı doktorlarla kurdukları güzel iletişimle, hasta gözüyle toplumu aydınlatma çalışmalarıyla…
Kuşkusuz hem onunla yaşamak ve yaşarken de barışık olmak zorunda olunan bir hastalıktır Diyabet. “Eyvah ben Diyabet’im” demek, ömür boyu sürecek bir kavgaya da soyunmak demektir aslında. Dünyada 2004 yılında 150 milyon Diyabet hastası olduğu ve bu rakamın 2025 yılında 300 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Tüm Diyabetlilerin yaklaşık %90’ını “tip II” Diyabetik hastalar oluşturmaktadır. Elbette ki, Diyabet Hastalığı bir çeşit metabolizma hastalığıdır. Bunun en büyük nedenlerinden biri de, kilo fazlalığı, yani obezitedir. Eğer Diyabet iseniz, kolesterol ve tansiyon hastası olma riskiniz de çok yüksektir. Şeker hastalığına yakalandığınız zaman önce ilaçla tedavi olursunuz. Muhtemelen de, 10-12 yıl sonra insülin bağımlısı bir hasta olarak yaşamınıza devam etmek zorunda kalırsınız. Kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, görme kayıpları, kas ve kemik hastalıkları, azalmış libido ve organ kayıpları, hep sürekli karşı karşıya olduğunuz yüksek yaşam risklerinizdir. Elbette ki bu durumdaki ilaç ve hastane masraflarının, iş gücü kayıplarının ve en önemlisi yaşam kalitenizin azalması olgularının altını çizmeye bile gerek duymuyorum.
HEYECAN VERİCİ OLAY…
Ve şimdi sizi duyar gibiyim. “Ne oluyoruz doktor hanım, dişçiliği ve çeneyi bıraktınız da bize Diyabet’i mi anlatıyorsun?” diyorsunuz. Kesinlikle hayır. Bu konuda uzman onca iyi hekim arkadaşım varken ben size Diyabet’i anlatmayacağım bu yazıda. Ama yıllardır Diyabet’ten muzdarip hastaların yaşadığı bir heyecan beni de sarmalamış durumda. Dedim ya en popüler Diyabet Hastalarından biridir Hasan Kahvecioğlu. Onunla tetiklendi bu araştırmam…
Kuru otlar boyumuzu aşacak hale gelse de, en büyük tutkularımdan biridir Cumhuriyet Parkı’nda yürümek. Hele de bu mevsimde. Hani Hastane’nin karşısında, Kurucu Cumhurbaşkanımızın mezarının da olduğu parkta… Sevgili Kahvecioğlu ile bu parkta zaman zaman karşılaşır biz Kıbrıslıtürklere dair anlamlı ve keyifli sohbetler yaparız. Geçtiğimiz günlerde, yürüyüş parkımızda öyle bir sohbetimizde bana son günlerde yaşadığı heyecandan bahsetti. Yıllardır Diyabet hastası olan bir Kıbrıslıtürk’ün İstanbul’da başarılı bir ameliyatla Diyabet’ten kurtulduğunu anlattı. Bu hasta ile yaşadığı süreci konuşmak için bir toplantı yapacaklarından bahsetti. Metabolik hastalıklar konum olmasa da, bir doktor olarak bu olay beni çok heyecanlandırdı. Toplantıya katılıp katılamayacağımı sordum “elbette katılabilirsin…” dedi.
MUSTAFA TUNAR’IN ÖYKÜSÜ…
Mustafa Tunar, şu anda 60 yaşında. 17 yıl önce 43 yaşında Diyabet hastalığına yakalanmış. Önce hapla tedaviye başlanmış, sonra da insüline bağımlı hale gelmiş. Hastalığa bağlı ayak damarlarında tıkanmalar olmuş, dönem dönem yürüyemeyecek kadar halsiz kalmış. Gözlerinde bozukluklar ve kim bilir kendinin bile bilemediği nice organ bozuklukları yaşamış. Mustafa Tunar, bir buçuk yıl önce televizyonda bir doktorun konuşmasını dinlerken, bazı Diyabet hastalıklarının cerrahi yöntemlerle tedavi edilebileceğini öğrenmiş. Büyük bir cesaret örneği göstererek, doktorun çalıştığı hastaneyi aramış ve randevu istemiş. “Mecburdum” diyor Mustafa Bey. “Belki de beklesem o şansımı yitirecektim.” Öyle ya, geçen her gün içinde Diyabet’in hangi organa ne kadar zarar vereceğini bilemeyiz ki. Hele de disiplinli bir hasta değilseniz ve diyabeti kontrol altına almakta zorlanıyorsanız. Mustafa Bey’in o günlerde 700-1000’in (normali 100-200 civarı) altına inmeyen trigliserit (vucutta gezinen yağlar) değerleri varmış. İlaç almasına rağmen açlık kan şekeri hep 200 (normali 80-120) civarlarında. Ve diyabet hastaları çok iyi bilir ki, Hemoglobin A1 C1’i de 9’muş. (Normali 6’nın altı)…
Mustafa Bey, hastaneden altı ay sonraya randevu alabilmiş. Doktorla randevusuna gittiği gün doktoruna öylesine güvenmiş ki; “Metabolik Cerrahi” denilen bu ameliyatı olmaya karar vermiş. Elbette ki, önce birtakım testler yapılmalıydı. Yani her Diyabet hastası için bu ameliyat uygun olmayabiliyordu. Diyabet süresi daha kısa olan hastalarda ve insülin salgısının en az %20-25 oranında, geriye kalan insülin rezervi ve bu rezervin aktivitesi hastanın cerrahiye uygun olup olmadığını belirliyor.
AMELİYATIN TİPİ…
Mustafa Bey, yapılan insülin testlerinde uygun hasta olarak belirlendi ve elbette testler bununla da bitmedi. Vücudu baştan aşağı, kalp, akciğer, mide ve tüm fonksiyonlar yönünden kontrolden geçirildi. Mustafa Bey, Diabet’ten kurtulma anlamında çok heyecanlıydı. İnsülin ve birkaç test hariç hepsini Kıbrıs’ta yaptırdı ve sonuçlarını doktoruna gönderdi. Sonuç olumluydu. 12 Nisan için randevusu verildi. Ameliyatın tipi en basit anlatımla ön barsak ve midede yapılacak bir by-pass olarak anlatılabilir. Yani midemizdeki gıdalar ince bağırsakla çok buluşmadan kalın bağırsağa geçebilmeli. Çünkü ön bağırsakta insülin metabolizmasını etkileyen birtakım hormonlar mevcuttur.
Mustafa Tunar’ın ameliyatı genel anestezi altında altı buçuk saat sürdü. Ameliyat laparoskopik olarak yapıldı. Yani tüm karının açılması yerine, karına üç minik delikle girildi. Ameliyattan sonra sadece beş dikiş atıldı. Midenin bir kısmı alındı ve bağırsaklar by- pass edildi. 24 saat yoğun bakımda ve bir hafta da hastanede yattı. Mustafa Tunar, ameliyat sürecini “kolay” olarak tarif ediyor ve çok mutlu bir şekilde gülümsüyor. Bir ay sadece sıvı gıda aldı, bir aydan sonra püre tarzı gıdalar ve üçüncü aydan itibaren et ve kıyma yemeğe başladı. Mustafa Tunar, hastaneye yattığı günden bugüne dek, yani tam bir yıldır hiçbir diyabet ilacı kullanmadı ve kullanmıyor. Ameliyattan sonra bir ay içinde tüm fazla kilolarını verdi. 83 ile başlamıştı, şu anda 60 kilo. İstediği her şeyi yiyebiliyor ve eski tahlilleri ile yeni tahlillerini yanında taşıyor. Şu anda trigliseritleri 125 ki, bir yıl önce 700’ün altına inmiyordu. Diyabetin en önemli bulgusu hemoglobin A1,C1’i de 6, yani normal sınırlar içinde…
Bu ameliyat kaça mı mal oldu? Ameliyat ücreti 35.000TL. Tetkikler ve İstanbul’a gidiş gelişle birlikte 50.000 TL.
Metabolik Cerrahi aslında dünyada yeni bir cerrahi tipi değildir. 1995’den beri özellikle Amerika, Japonya, Arjantin, Avustralya ve başka ülkelerde de uygulanan bir operasyondur. Hasta iyi seçildiği zaman cerrahinin başarısı %75-98 arasında veriliyor ki bu rakam bence muhteşem bir orandır.
Ne dersiniz, eğer Tip II diyabet iseniz, derhal aşağıdaki siteyi ziyaret etmeye değmez mi?
www.metabolikcerrahi.com