Bir Kıbrıslırum okurumuz, şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
*** Sevgili Sevgül, günaydın. Bilmeni isterim ki bir bilgi edindim: Bir arkadaşım bana, Sellain du Stavru (bir bölgedir bu) ile Vroişa (Yağmuralan) arasındaki yolun kenarına bir zamanlar bir Kıbrıslıtürk gömülmüş. Onun gömü yerini aramışlar ama bulamamışlar. Tek bildiğim budur. .... yöresinden bir arkadaşım, başkalarından duyduğunu aktarmaktaydı bana...
*** Sözkonusu Kıbrıslıtürk’ün 1964’te mi yoksa 1974’te mi oraya gömüldüğü hakkında bana herhangi bir şey söylemedi, bunu tekrar araştırmam gerekiyor.
*** O bölgede kıvrımlı bir yol vardır, bir dönemeç, sonra başka bir dönemeç vardır. Bölgeden bazı insanların bu konuda bilgisi olabilir...
*** Sözkonusu Kıbrıslıtürk’ün 1958’de mi, 1964’te mi yoksa 1974’te mi gömüldüğünü araştıracağım... Eğer 1964’te öldürülmüşse, belki de Vroişa’dan idi... Eğer 1974’te öldürülmüşse, belki de Baf’ın köylerden birinden kuzeye yürüyerek geçmeye çalışan birisi olabilir diye düşündüm. Ancak tek başına böylesi bir yerde yürüyerek gitmeye çalışmak o kadar da olağan değil... Ayrıca Sellain Du Stavru da geçişin zor olduğu bir bölgedir... Bu bölgede trafik vardı her zaman ve bölgede asker de konuşlanmıştı...
*** Sözkonusu Kıbrıslıtürk’ün nereye gömüldüğünü kimin araştırıp da bulamadığı hakkında araştırma yapacağım, nerede ve ne zaman öldürüldüğünü ve biliniyorsa eğer hangi köyden olduğunu da öğrenmeye çalışacağım...
Bu okurumuza paylaştığı bu değerli bilgiler ve yürütmekte olduğu araştırma nedeniyle çok teşekkür ediyoruz...
BÖLGEDEN “KAYIPLAR”...
Dillirga bölgesinde 1 Ocak 1964’te “kayıp” edilen iki Kıbrıslıtürk var... Bunlar, Goççinalı (Erenköy) Lütfi Celül Karabardak ile Saydam Hüsnü Baybora... Lütfi Celül Karabardak, TBK048 plakalı otobüsü ile, Goççina’dan ayrılarak un ve diğer yiyecek ve temel ihtiyaç malzemelerini almak üzere Lefke’ye doğru yola çıkmış, yanında da Saydam Hüsnü Baybora varmış. Fakat hiçbir zaman Lefke’ye ulaşamışlar... Pirgo’da “kayıp” edildikleri yönünde söylentiler bulunmaktaydı...
Lütfi Celül Karabardak evliydi, “kayıp” edilince geride sevgili eşi ve dört evladı gözü yaşlı ve perişan kalakalmıştı. Saydam Hüsnü Baybora’nın da geride gözü yaşlı eşi kalakalmıştı...
Lütfi Celül Karabardak otobüs şöförüydü, Goççina’dan Lefke madenlerinde çalışmaya giden işçileri taşımaktaydı – işi buydu... “Kayıp” edildiğinde henüz 30 yaşındaydı... Saydam Hüsnü ise dülgerdi ve aynı zamanda madenlerde de çalışmaktaydı. “Kayıp” edildiğinde henüz 23 yaşındaydı...
Bazı Kıbrıslırumlar tarafından yoldan alınıp “kayıp” edilen Lütfi Celül ve Saydam Hüsnü’nün Pirgo’da bir kuyuda gömülü olduğu yönünde çeşitli söylentiler de vardı ancak bugüne kadar somut herhangi bir bilgiye ulaşılamadı...
Lütfi Celül Karabardak, İkinci Dünya Savaşı esnasında müttefiklerin saflarında Kıbrıs’ta İngilizler tarafından oluşturulan birlikte yurtdışında faşizme karşı savaşmaya gitmişti. Kardeşi Cahit Celül ile birlikte Kuzey Afrika’da konuşlandırılmışlardı, diğer Kıbrıslılar’la birlikte. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Kıbrıs’a döndüğünde bir otobüs satın almış ve otobüsüyle Lefke madenlerinde çalışmaya giden işçileri taşımaya başlamıştı. O dönem Dillirgalılar’ın çoğunluğu CMC madenlerinde çalışmaktaydı...
Dayısı Lütfi Celül Karabardak hakkında geçmişte bize bilgiler veren Derviş Dervişoğulu, dayısının otobüsünün çeşitli zamanlarda bazı Kıbrıslırumlar’ın saldırısına uğradığını, kurşunlandığını ve bir keresinde de bombalandığını aktarmıştı... Pirgo’nun EOKA’cıların bir merkezine dönüşmesiyle birlikte, Lütfi Celül’ün bazı Kıbrıslırumlar’ın hedefi haline geldiği, onun Türkiye’den Goççina’ya getirilip dağıtılan silahlarla ilgili olarak sorumlu konumda algılandığı için hedef haline getirildiği de anlatılmaktaydı...
KAÇIRILAN OTOBÜS OLAYI VE CENGİZ RATİP...
Lütfi Celül ile Saydam Hüsnü’nün bazı Kıbrıslırumlar tarafından kaçırılıp “kayıp” edilmesi ardından, Dillirgalı bazı Kıbrıslıtürkler de, Poli’den bir otobüsü kaçırarak taşımakta olduğu Polili Kıbrıslırum öğrencileri rehin almışlardı... Bunun üzerine Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Milletvekili olan Cengiz Ratip, kendini riske atarak Dillirgalı Kıbrıslıtürkler’le konuşmaya ve otobüsün serbest bırakılmasını müzakere etmeye gitmişti. Bu yüzden Dillirga’dan bazı Kıbrıslıtürkler Cengiz Ratip’e öfke duymuşlar ancak nihayetinde bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrenciyi otobüsle birlikte serbest bırakmak zorunda kalmışlardı. Cengiz Ratip ise aradan çok kısa bir süre geçtikten sonra, Poli’deki bir Kıbrıslırum yetkilinin emriyle 14 Şubat 1964’te “kayıp edilecekti... Yanında öğretmen Turgut Sıtkı da vardı... Cengiz Ratip ve Turgut Sıtkı, halen “kayıp”tırlar... Gömü yerleri Pomo yöresinde yapılan tüm kazılara karşın henüz bulunamadı... Bu konuda bazı okurlarımızın anlattıklarını ve göstermiş oldukları olası gömü yerlerini, Kayıplar Komitesi’yle paylaşmıştık...
“KAYIPLAR LİSTESİ”NE KONMAMIŞ “KAYIPLAR”...
1958’den “kayıp” olan Asaf Elmaz ise, yine Goççina’dan “kayıp” edilmiş bulunuyor... Bu bölgeden bir diğer “kayıp” ise yine 1964 “kaybı” Altay Havanik... 1964’te Erenköy (Goççina) çarpışmalarında yaralanan Altay Havanik’i hastaneye götürmekte olan ambulans kaza geçirmiş ve Altay Havanik’in hastaneye ulaşıp ulaşmadığı bilinmiyor, o günden beridir “kayıp”... 1964 “kaybı” bir diğer Kıbrıslıtürk ise yine Erenköy (Goççina) çarpışmalarında hayatını kaybeden Mustafa Akdeniz fakat ailesi hiçbir zaman naaşını görmemiş anlatılanlara göre...
Asaf Elmaz, Altay Havanik ve Mustafa Akdeniz, Kayıplar Komitesi’nin “Kayıplar Listesi”nde yok, “Ek Liste”ye çok sonradan eklenmişler... Bu listenin oluşması için resmi “Kayıplar Listesi”ne ismi konmamış olan bazı “kayıp” yakınlarına yardım etmiştik ve böylece Kayıplar Komitesi’nin bu “Ek Liste”yi oluşturmasında elimizden gelen çabayı göstermiştik... Sözkonusu bazı “kayıp” yakınlarından DNA örneği alınmasına da yardımcı olmaya çalışmıştık...
Bu bölgeden başka “kayıplar” var ise ve eğer Kayıplar Listesi’ne eklenmemişseler, lütfen bizimle temasa geçiniz, onların öykülerini de öğrenip aktarmaya çalışalım...
*** KIBRIS’TA BİRBİRİMİZİN YÜZÜNE BAKABİLMEMİZ İÇİN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR...
“Saklı bir utanç var Küçük Kaymaklı’da...”
Değerli arkadaşımız, film yönetmeni ve yapımcısı Celal Yıldırım, çektiği fotoğrafları paylaşarak şöyle yazıyor sosyal medya sayfasında:
“Saklı bir utanç var Küçük Kaymaklı’da...
Utancın adı işte bu Rum mezarlığı.
Şehit Mehmet Kemal Sokak üzerinde bulunan bu mezarlığın önünden pek çok kez geçtim fakat açıkçası fark etmemiştim. Siz biliyor muydunuz bilmem ama ben şahsen bilmiyordum.
Bugün şans eseri farkettim. “Burası Rum mezarlığıdır” dedi eşim..
“Perişandır içerisi” diye de ekledi...
İçeri girdim. Eyvah ki ne eyvah.
Aynı yol üzerinde bir de eski Türk mezarlığı var. Belli ki İngiliz döneminde bu yol, mezarlık yoluymuş.
74’ten sonra Kıbrıslıtürklerin kontrolüne geçen bölgedeki bu Rum mezarlığı, resmen kaderine terkedilmiş, pür perişan bir halde.
Ayakta duran, sağlam tek bir mezar taşı yok. Apostolos Andreas Manastırı’na mescit yapmak isteyen güruh, bir zahmet ölülere de saygınız varsa, bu mezarlığa da bir el atın... Belki kendinizi affettirirsiniz. Haaaaa diyeceksiniz ki güneydeki Türk mezarlıkları da perişan...
E iki hata bir doğru etmez be gülüm. İnsanlık kazansın yeter diyeceğim sadece. Zaten bizi barışa götürecek tek güç de budur... İnsanlık!”
Kıbrıs’ta birbirimizin yüzüne bakabilmek istiyorsak, atılması gereken adımlardan biri de bu: Her iki taraftaki mezarlıkları, ölülere saygı çerçevesinde temizleyip tertiplemek, gerekli saygıyı göstermek... Aksi halde hangi yüzle “barış isterik ama onlar istemez?” diyebiliriz ki?
Cemal Yıldırım arkadaşımıza da bu paylaşımı için çok teşekkür ediyoruz – Kıbrıs’ta birbirimizin acılarına, ölülerine, canlılarına saygı duyulması gerektiğinin örneğini veriyor... Öğrenmek isteyenlere örnek oluyor... Sözle değil, pratik yaşam deneyimiyle örnek oluyor... Herhangi bir çıkarı olduğu için değil, insaniyet namına bunu yapıyor... Herkesin takdir etmesi ve örnek alması gereken bir davranış bu...