Gürkan Gökaşan
Yaşamımızın zaman tünelindeki boşluğa bırakınca kendimizi, hatırlamaktan rahatsız olacağımız bazı cümleler vardır. Özellikle biyolojik olarak bizden daha büyük bireylerin sıklıkla kulağımızın dibinde sarfettiği o cümlelerden biri mesela: “Çocuk aklınla büyüklerin işine karışma!” Biz büyük olduk da, çocuklardan neler öğrenemedik hâlen, kendimize hiç sorduk mu?..
Para üstü ve sakız
Bakkala ekmek almaya gitmenin en güzel yanıydı şüphesiz… Para üstünden kalacak birkaç kuruş ile sakız alacağını bilmek... Çocuk bu; çok büyük bir beklentisi yoktur aslında mutlu olması için… Şayet, sevgi yerine maddi şeyler ile ‘oyalansın’ istemiyorsanız; en ufak şeylerden bile mutlu olurlar. Çikolata ambalajlarının parlak kağıtlarından yapılan bir ‘oyuncak’ ya da üç-beş tahtayı birleştirip yaptığı oyuncaklarla mutlu olabilir bir çocuk. Kötülük nedir bilmez, yaşamamıştır çünkü. Dolayısıyla her türlü tehlikeye karşı da korunmasızdır. Çünkü ‘çocuk aklıyla’ düşünür ve öyle hareket eder…
Çocuklar nefret değil, iyilik biriktirir
Nefreti değil, sevgiyi iyi tanır çocuklar. Zaman zaman arkadaşları ve aileleri arasında sorun çıkıyorsa, bunun nedeni belki de ‘ilgisizliktir’. Bir çocuğu ‘birey’ yerine koyup konuşursanız, aslında sizden farkları deneyimsizlik olacaktır muhtelemelen. Hayal güçleri uçsuz bucaksızdır… Pek bir yanılgı yaşamadıkları için, inançları her daim daha saftır. Sizin; pencereden dışarıya baktığınızda gördüğünüz evler, arabalar ise; onların gördükleri masmavi bir gökyüzü ve mutlu insanlardır… Bir resimde gördüğünüz dağ ve deniz görüntüsü sizin için ‘maddeye dönüştürülebilir’ bir manzaraysa sadece, onlar için sevdikleriyle mutlu olmanın resmedilmiş hâlidir… Şimdi ne düşünüyorsunuz? Çocuklar mı haklı, yoksa siz mi?
Keşke, ‘çocuk aklımız’ başımızda olsaydı, belki o zaman daha da yaşanılabilir bir dünya kalırdı geriye…