“O şimdi melek” diye paylaşılıyor, sarışın afacanın görkemli bakışları…
Gün doğuyor gözlerinde ve adeta bir gök uzanıyor gülüşünden…
“Büyümez ölü çocuklar” diyor şair...
Hep çocuk kalırlar…
* * *
Çocuklar öldüğü zaman hep aynı yerde buluşuyorsa eğer…
O yer saflığın yeri…
O yer tertemiz…
O yerde meleklerden bir ada vardır şimdi…
* * *
Dünya korkutucu bir yer…
Çok merhametsiz, adaletsiz, acımasız bir yer dünya…
10 yaşındaki çocukların öldüğü bir yer, kahretsin…
Ne vakit ki ana babalar evlatlarının üzerine toprak atarlar, söz kilitlenir orada…
Hayat durur!
* * *
Özge’yle tanışmam rastlantıydı…
On beş sene evvel, İngiltere’den dönüyordum, turizm fuarından…
Gök gürültüsü ve sersem bir yağmur arasında uçağa girdiğimde dünya yıkılıyor sandım.
Göğe yükseldik, sarsıldık, titredik.
Ne zaman ki sakinledik, var gücümle yanımdaki kızın elini sıktığımı anladım.
Baktım gözlerine…
“Tamam” dedi, “korkma…”
* * *
Yıllar sonra bana mesaj gönderdi.
“Uçakta korkuyor musun halen?”
Yeniden görüştük…
Üç evladı olmuş, Cengo dediği Cengiz ve ikizleri Ateş’le Su…
“Sen ne vakit üç çocuk sahibi bir anne oldun” demiştim…
“Benim hikâyem uzun… Az da karışık… Anlatırım özet” diye yanıtlamıştı Özge…
* * *
Yine bir gün sormuştu, “ne yapıyorsun?”
“Güzel bir yurt büyütüyoruz düşlerimizde” demiştim, “evlat kokusuna yaraşır olsun” diye…
O gün anlatmıştı…
“Cengo’nun beyninde tümör…”
Kıbrıs’taydı.. Almanya’daydı… İstanbul’daydı…
Hep de umutluydu, hep direniyordu, hep güçlüydü…
İyi oluyor, yeniden keyfi kaçıyor, tökezliyor, yeniden ayağa kalkıyordu.
Henüz üç gün önce mesaj göndermiştim, “sesin çıkmıyor” diye…
“Yüreğimde güller bir açmaya başlasa” demişti, “dua dua dua…”
* * *
“Tamam… Korkma…”
O güller yüreğinde açacak…
Hep bir melek var şimdi içinde…
Nefesinde…
Sen, hep o meleğin kalbinde…