Bir senelik “Başbakanımızı” izledik dün meclis kürsüsünde…
Ne dediğini, ne yapmaya çalıştığını anlamak güç.
Bir yandan “hodri meydan” çekiyor, gelin seçime diyor, diğer yandan ortağına 2018 tarihli seçim önerisi getirtip topu komiteye atıyor.
“Komite karar versin” diyor.
Allah aşkına, madem ki kendine bu kadar güveniyorsun, bas istifayı, ülke seçime gitsin.
Bu laf kalabalığı ne?
Milleti aptal mı sanıyorsun?
Ha bir da şunu ekliyor konuşmasına ki bence ön önemli tarafı şu!
Kendi hükümetinin azınlık olmadığını, halktan onay alan meşru bir hükümet olduğunu söylüyor.
Unutmadık sayın Özgürgün sizin nasıl hükümete geldiğinizi!
Bir kere 20 milletvekili ile en fazla oy alan parti CTP, Türkiye ve onun buradaki bürokratik uzantılarının marifetiyle muhalefete düşürüldü, daha bir yıl önce…
14 milletvekili olan parti iktidara getirildi.
Üstelik bu değişimde ne sandık kuruldu, ne de seçim yapıldı.
‘Post modern’ bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılan bir parti var anlayacağınız.
Darbe ile göreve gelen bir siyasinin “ben meşruyum” demesi kadar acayip bir şey olabilir mi?
Kısacası Hüseyin Özgürgün TC destekli post modern darbe ile hükümete göreve gelen-getirilen ve halkı temsil etmeyen bir hükümetin başıdır ve meşru olmadığını bilerek konuşmalıdır, gerisi fasa fisodur.
* * *
Bağımız vekillerin oylarıyla göreve gelen nam-ı diğer Azınlık Hükümeti.
Aslında icraatlarına baktığınızda, dikkatle incelediğinizde sadece seçimi düşünerek hareket ettiklerini çok rahat göreceksiniz.
Seçimi düşünmek ne demektir?
Oy almak!..
Daha fazla oy almak!..
Çok daha fazla oy almak!..
Kaybettiği oyların yerine “başka” yeni oylar bulmak.
Yeni oylar yaratmak.
Ya da mevcutlarına yenilerini eklemek.
Elbette her partinin bu hesapları yapması doğaladır.
Ancak bu hesapları eğer devlet olanaklarını ekleyerek, devletin size verdiği bazı şartları kullanarak yaparsanız işte orada bir sorun vardır.
Bizim hükümet de tam böyle.
Hasbelkader; bir Nisan sabahı Türkiye’nin adadaki sivil bürokratlarının da desteğiyle sivil bir darbe ile kurulan bu ucube hükümet Türkiye’yi de kandırdı.
Baksanıza, Türkiye hükümetinin ve elçiliği yazdığı resmi yazılarda imzaladıkları protokole uymayan UBP ve DP için bolca şikayet var!
Onlar da kandırılmışlık sendromu yaşıyorlar besbelli.
Türkiye’ye de afiyet olsun.
* * *
Dedim ya, tek dertleri seçim bunların.
Kamu bankalarını talan ettiler, talan!
İstihdamın, terfilerin haddi hesabı yok. 100 geçici istihdamı için hazırlık yapıyorlarmış.
Öylesine niteliksiz isimleri dolduruyorlar ki bazı görevlere, anlatılanları dinleyince dudağınız uçuklar.
Diğer yandan verilen kredilere ne demeli?
Elbette hepsi birer iddia, kulis ama…
Kulağınıza gelmiştir sizin de.
Bir dönem yazdık, tehditler havada uçuştu, olan bize oldu, kimseden ses çıkmadı.
Keza Elektrik Kurum da öyle…
İstihdam istihdam üzerine…
Hep kendi yakınları, birinci derecede UBP’liler, DP’liler…
Hatta UBP ve DP’li yöneticiler bir birine girmiş.
Peki ya vatandaşlıklar!
O da oy hesabının bir sonucu.
Hiç acımadan, hiç düşünmeden bu toplumun köküne kezzap suyu dökmeye devam eden bu hükümetin vatandaşlık siyasetinin yansımaları çok daha fazla olacak.
2016’nın yaz aylarında başlamak üzere dağıtımının hızlandığı KKTC vatandaşlığındaki resmi verileri elde yok.
Gazete olarak resmi başvuru yaptık, “ne kadar yurttaş yaptınız” diye sorduk, cevap yok.
Ancak her Bakanlar Kurulu toplantısından paket paket vatandaşlıkların onaylandığı bir gerçek.
Bu durumun da nerede duracağı henüz belli değil.
Serdar Denktaş “Gerekirse 15 bin” diye basına açıklama yaptı bir kere.
Belli olan bir şey var ki, UBP ve DP kamu olanaklarını kendilerini yeniden seçtirmek için çatır çatır kullanıyor.
Her yerinden çirkef dökülen bu yapının mimarlarının yarattığı tarumar artık dayanılmaz halde…
Bu çıkar odaklarının kamu kaynaklarını da kullanarak sürdürdükleri bu tezgahın bir an önce dağıtılması artık elzem…
Zira verdikleri zarar boylarını çoktan aştı.
Ve böyle giderse de aşmaya da devam edecek.
Bir yandan vatandaşın anasını zam yağmuruyla ağlatırken, diğer yandan kendi partililerine yarattıkları kamu olanaklarıyla süslenen pembe dünyaları çekilmez oldu.
Artık sonu gelmeli, bir an evvel, mutlaka…
Madem ki çok deliganlısın Sayın Özgürgün, hade, bas istifayı bu yaz gidelim seçime!
Senden korkan senin gibi olsun!