KTÖS, KTOEÖS ve Basın-Sen bugün Cumhurbaşkanlığı önünde basın açıklaması yaparak, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya destek belirtti.
Platform, adaya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaptığı açıklamalardan dolayı eleştirdikleri Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na iletilmek üzere hazırladıkları mektubu okudu.
KTÖS, KTOEÖS ve Basın-Sen daha sonra söz konusu mektubu Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’ne sunmak istedi ancak polisin bina önündeki yolu güvenlik gerekçesiyle kapatması üzerine mektup elçiliğe iletemedi.
Burada yapılan basın açıklamasında, polisin yolu kapatması eleştirilerek, konunun mahkemeye taşınacağı ve mektubun da posta yoluyla gönderileceği belirtildi.
ELCİL: AÇIKLAMALARDA SİYASİ EŞİTLİK YOK
Cumhurbaşkanlığı önünde konuşan Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil, basın açıklamasını Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun adaya yaptığı ziyarette ortaya koyduğu siyasi tutum ve yaptığı açıklamalar dolayısıyla gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Elcil, “Yapılan açıklamaları siyasi eşitler arasında bir ilişki çerçevesinde yapılan açıklamalar olarak değerlendirmiyoruz. Eğer burada bir devlet varsa, Türkiye de bir devletse, iki siyasi yapı arasındaki ilişkilerin bu düzeyde olmaması gerekiyor. Çünkü emir veren, emir alan mantığına bağlı bir ilişkinin geliştiğini görüyoruz” dedi.
Diplomatik dile yakışmayan birtakım açıklamaların ortaya konduğunu söyleyen Elcil, Meclis’te bulunan siyasi partileri de eleştirerek, toplumun çıkarlarını ve siyasi yapının varlığını koruyacak açıklamalardan uzak durduklarını iddia etti.
UBP ile YDP’yi de eleştiren Elcil, iki partinin hükümete gelmek için yapılan açıklamaları siyasi malzeme olarak kullandıklarını ileri sürdü. Elcil, “Sendikal Platform olarak hükümet olmanın değil toplumsal varlığımızın derdindeyiz” dedi.
Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak var olan BM çerçevesinin geçerli olduğunu dile getiren Elcil, bir an evvel iki tarafın masaya dönmesini ve var olan siyasi çerçeve içinde sonuca ulaşılması gerektiğini kaydetti.
Elcil, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamalarına ve ortaya koyduğu duruşa destek belirterek, masaya dönmesi için adım atmasını talep etti.
EYLEM, MEKTUBU OKUDU
Daha sonra Sendikal Platform adına Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Genel Başkanı Selma Eylem, Çavuşoğlu’na iletilmek üzere hazırlanan mektubu okudu.
Eylem, Çavuşoğlu’nun adaya yaptığı ziyarette ortaya koyduğu siyasi tutum ve söylemleri, “siyasi iradeye yönelik baskı olarak algıladıklarını” söyledi.
Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmalarına değinen Eylem, bu anlaşmalarda Türkiye’nin de imzası olduğunu kaydeden Eylem, Türkiye’nin Yunanistan ve İngiltere ile birlikte garantör ülke olarak yetkilendirildiğini hatırlattı.
Eylem “1974 yılında faşist Yunan Cuntası’nın yaptığı askeri darbe gerekçe gösterilerek adada devam eden çatışmaları sonlandırmak ve garantörlük sorumluluğu çerçevesinde tek taraflı askeri müdahalede bulunan Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası hukuku gerekçe göstererek hareket etmiştir.” dedi.
Selma Eylem, 1974 yılı sonrası Türkiye Cumhuriyeti devletinin de destek verdiği iki bölgeli, iki kesimli federal çözüm modelinin 1977 ve 1979 yıllarında iki toplum tarafından kabul edilmiş olup, Birleşmiş Milletler tarafından da onaylandığını anımsattı.
Kıbrıs Türk toplumunun içinde bulunulan durumdan çıkışın iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı federal çözüm olduğuna inandığını belirten Eylem, Annan Planı’na çözümle ilgili Birleşmiş Milletler süreçlerine destek verdiğini, en son 11 Şubat 2014 tarihinde varılan yazılı anlaşmaya da destek vermeye devam ettiğini kaydetti.
Annan Planı referandumu sonuçlarının Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından uluslararası alanda kullanıldığını söyleyen Eylem, “Ancak Türkiye’nin Gümrük Birliği uğruna, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB’ye tek taraflı kabul edilmesine onay vermesi ile Kıbrıslı Türkler siyasi rehine haline getirilmiştir” dedi.
Eylem şöyle devam etti:
“Gelinen durumda adada yaratılan ayrılıkçı statükonun devamını öngören iki devletli çözümün tezinin Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası hukuktan daha da dışladığı 1983 yılından beri yaşanan tecrübe ile öğrenilmiştir. Sizin Kıbrıs Türk toplumunu uluslararası hukukun dışına iten önerileri masaya getirmenizi şiddetle reddederiz. Ayrı devlet tezi, altında imzanız olan Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş antlaşmalarına ve Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olduğu gibi, Kıbrıs Türk toplumunun 1960’ta kazandığı uluslararası haklarını da tamamen ortadan kaldıran bir öneridir. Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin ve öngörüsüz Kıbrıslı Türk siyasetçilerin maceracı milli politikalarının acısını toplum olarak çekmeye devam ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, tanımadığını söylediği Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Kıbrıslı Rumlarla her türlü kültürel ve sportif faaliyeti sürdürürken, Kıbrıs Türk toplumu ile hiçbir resmi spor etkinliği bile yapmamaktadır.”
Eylem, “Kıbrıs Türk toplumunun hoşgörülü toplumsal yapısı adamızda devam eden siyasi süreçlerde dinin asla bir çatışma nedeni olmamasından anlaşıldığı gibi linç kültürümüz de hiçbir zaman olmamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında bile eğitim işleri toplumlara bırakılırken, farklı bir ülkenin dışişleri bakanı olarak yaptığınız açıklama diplomatik etiğe de uygun değildir.” dedi.
Bir toprağın dostluğunun üzerinde yaşayan insanların dostluğu ile ölçüldüğünü belirten Eylem, “Adamızın stratejik önemi ve zengin enerji kaynaklarının sizin de dahil olduğunuz birçok ülkenin ilgisini çektiğini biliyoruz. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün arkasında yatan temel nedenin de bu olduğunun farkındayız. Bu çerçevede yapılan açıklamaların karşılıklı saygı temelinde olması, dostluğu sürekli kılacaktır.” diye konuştu.
Eylem şunları kaydetti:
“Özellikle ‘tek adam’ söyleminiz de diplomatik dile yakışmayan bir söylem olup, siyasal iradeye müdahale anlamı taşıdığı açıktır. 1963 yılından sonra Kıbrıs Türk toplumu tek adam yönetiminin ne anlama geldiğini, hukukun üstünlüğünün konuşulmasının bile yasak olduğu günleri yaşayarak kanı ve gözyaşı ile ödeyerek öğrenmiştir. Anlaşılan odur ki, Türkiye’de bu model yeni denendiği için tecrübe eksikliğiniz olduğunu açıklamalarınızdan anlamaktayız. Bu çerçevede Kıbrıs sorunu gibi bir konuda oluşan ve sizin de destek verdiğiniz çözüm çerçevesinin tek adamın karar verdiği bir süreç olmadığını hatırlatır, Kıbrıslı Türklerin tek adam yönetimini asla benimsemediğini vurgularız.”
Mektuba, Sendikal Platform’da yer alan Türk-Sen, Çağ-Sen, KTOEÖS, KTAMS, KTÖS, Basın-Sen, Daü-Sen, Daü-Bir-Sen, Koop-Sen, Tel-Sen, El-Sen, BES, TES, Güç-Sen ve Tıp-İş’in yanı sıra Yeni Kıbrıs Partisi imza koydu.
“MEKTUP POSTA İLE İLETİLECEK”
Sendikal Platform Cumhurbaşkanlığı önündeki eylemin ardından mektubu Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na iletilmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’ne vermek için elçilik önüne yürüdü.
Ancak polisin Şehitler Abidesi’nden elçiliğe kadar olan yolu güvenlik gerekçesiyle kapatması üzerine Sendikal Platform mektubu elçiliğe iletemedi.
Sendikal Platform üyeleri yaşanan gelişmeyi “Polis devleti istemiyoruz” sloganı atıp alkışlayarak protesto etti.
Burada basına açıklama yapan Selma Eylem, mektubu iletmek üzere elçiliğe gidilmesine izin verilmediğini ve yolun “güvenlik tedbiri” denerek kapatıldığını söyleyerek, Cumhurbaşkanlığı’nda ise herhangi bir güvelik tedbiri alınmadığının görüldüğünü savundu.
Başbakana çağrı yapan Eylem, “Polis size bağlıysa gereğini yapacaksınız. Kendi yolumuzda yürümemiz engelleniyorsa, bu ülkeyi siz yönetmiyorsunuz demektir” iddiasında bulundu.
KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil de verilen emrin mektubun alınmaması emri olduğunu iddia ederek, yolun kapatılması konusunun mahkemeye taşınacağını söyledi. Elcil, mektubun posta yoluyla iletileceğini ifade etti.
Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir de YDP’nin TC Lefkoşa Büyükelçliği önünde basın açıklaması yapmakta olduğunu, polisin bunu sıkıntı olarak görmediğini ve bu durumun çelişki yarattığını savundu.