Senet yetmedi, prangaya bağlayın!

Sami Özuslu

 

Serdar Denktaş siyasette yıllandıkça yıllanıyor, ama anlaşılan o ki çok da tecrübe kazanamıyor.
Partisinde sürekli bir hzuursuzluk, devamlı iç çekişme var.
Dışarıdan bakıldığında DP ‘kurumsallaşma’ sıkıntısı yaşayan bir organizma gibi duruyor.
Tavandan tabana örgütsel yapılanmasında bir yerlerde sorun var gibi...
Serdar Denktaş ismi her hal ve karda öne çıkıyor. ‘Yetkili organ’ kavramı DP’de çok da önemli değil sanki...
Son dönemde yaşanan istifalar sırasında da buna hep vurgu yapıldı. Serdar Denktaş’ın ‘tek başına’ ya da ‘Eroğlu’nun gölgesiyle’ kararlar aldığı söylendi.
**
Serdar Denktaş’ın zaman zaman ‘ilginç’ çıkışlar yapmasına alışığız.
2010’da Cemal Bulutoğluları bir ‘gece yarısı operasyonu’ ile DP’den UBP’ye transfer olunca adeta çılgına dönmüştü.
Daha iki ay önce Cumhurbaşkanlığı seçiminde destek verdiği Derviş Eroğlu’nun partisi ‘Amirqal Gemisi’ndeki kaptanını ‘çalmış’, Serdar Denktaş buna içerlemiş ve “Ben de LTB Başkan adayıyım” diye sağa-sola demeç vermişti!
DP’nin Genel Başkanı Lefkoşa’da Belediye Başkanlığı’na aday olacaktı!..
Kimse inanmamıştı bu çıkışına Serdar Denktaş’ın...
Ertesi gün kendisi de vazgeçti zaten...
Ama Cemal Bulutoğluları’nı siyasete sokup LTB Başkanı seçtirdiğine o gece pişman olmuştu.
**
Bulutoğluları’ndan sonra Ejder Aslanbaba’yı da siyasete sokan Serdar Denktaş’tan başkası değildi.
Aslanbaba’yı önce İskele Belediye Başkan adayı yapmış, ardından da 2009’da parlamentoya sokmuştu.
Bununla da kalmayan Serdar Denktaş Ejder Aslanbaba’yı DP Genel Sekreterliği görevine kadar taşıdı.
Sonra ne olduğunu hekes biliyor.
Bir gece ansızın Ejder Aslanbaba da gitti, UBP’den ‘emanaten’ gelen Ertuğrul Hasipoğlu da, sürekli parti değiştirme potansiyeline sahip Mehmet Tancer de...
5 kişilik DP grubunun bir anda 2 kişiye düşüp dağıldığı gün Serdar Denktaş’ın yaşadığı hayal kırıklıklarını bir kez daha kendi gözlerimle görmüştüm.
Eski TAK binası olarak bilinen o dönemki DP binasının avlusunda tam bir “kendim ettim kendim buldum” modu vardı Serdar Denktaş’ta...
**
UBP’deki Eroğlu-Küçük kavgasının ürünü olarak ortaya çıkan UG kanadı, Serdar Denktaş’a ‘can simidi’ oldu.
Ahmet Kaşif ve arkadaşlarını DP’ye entegre etmek Serdar Denktaş’ın ‘yeniden dirilişi’ olabilirdi.
Nitekim erken seçimde umulandan fazla vekil çıkardı DP ve hükümet ortağı oldu.
UG’siz DP bunun çok altında kalacaktı.
Dolayısıyla ‘kısa gün’ü karlı kapattı Serdar Bey...
Ama adı üstünde, ‘kısa günün karı’ydı bu. Oysa siyaset ‘uzun soluklu’ bir işti.
Olası ‘transferler’i önlemek için seçim arifesinde bir başka ‘ilginç’ işe daha izma atmıştı Serdar Denktaş...
Adayları gün gele ‘yuvadan kaçmasın’ diye onlara birer ‘senet’ imzalattı.
500 bin TL değerinde kişisel senetler...
Böylelikle ‘transfer’i engelleyeceğini düşünmüştü.
Şimdi Zorlu Töre kanatlandı, yuvadan uçmak üzere...
Senetlerin ‘geçerliliğini’ sorguluyormuş. Belki de Töre ile Denktaş davalaşacaklar.
Bence hiçbir mahkeme bu davayı almaz!
Töre de gider, başkaları da...
Serdar Denktaş yine bakakalır gidenlerin ardından, pişmanlık duyarak bir kez daha...
Bu sefere başka yöntemler bulmalı Serdar Bey...
Mesela adayları ‘pranga’ya bağlasın.
Yahut kimlik ve pasaportlarını kasaya kilitlesin.
Belki önüne geçer transferlerin!..