KTFF ile Serdarlı arasında yaşanan kriz, son aylarda gündeme oturdu. Hatırlanacağı üzere bütün papara Serdarlı- Çetinkaya maçında kopmuştu. Hayati önem taşıyan bu karşılaşmada, Serdarlı dört sarı kart cezalısı futbolcusu Hasan Bahtıkara’yı (bilerek (!) veya bilmeyerek-daha iyimser düşünceyle gözden kaçırarak) maç kadrosuna yazmıştı.
Bahtıkara, kadroya yazıldığı andan itibaren, gişe rekorları kıran filmin, yönetici kadrosu ile başrol oyuncusu oldu.
Lige tutunmak için gözünü dört açan Çetinkaya yöneticileri de adeta avınıgözleyen bir kartal çevikliğinde, Serdarlı’nın bu adımını (bilerek (!) veya bilmeyerek) anında fark etmiş ve yanlışı fark ederek üzerine yürümüşlerdir. Çetinkaya’nın bu noktadaki hızlı karar mekanizması da spor kamuoyu içerisinde “vay be!” dedirtti. Sarı kırmızılı ekip, ligden düştü düşecek telaşı içerisinde, rakiplerinin sarı kart verilerini de takip edebiliyorsa, ayakta alkışlamak gerek.
Bu noktada olayın pusu mu yoksa gerçekten iyi takip mi değerlendirmesini, siz değerli okuyucularımın vicdanına bırakıyorum.
Diyelim ki Serdarlı, futbolcusunun sarı kart cezalısı konumunda olduğunu gerçekten unuttu, Çetinkaya da rakiplerinin bu hatasını iyi gözlemledi, bu yanlıştan sonra sahayı terk ederek, neden bir ikinci yanlışa da mahal verildiğini anlamak güç. Burada insanların kafasındaki soru işaretleri daha da arttı. Siz sahaya çıkın oyununuzu oynayın, idmanınızı yapın, diğer maça hazır olun. Hem hakem, hem de gözlemcilerin tüm uyarılarına rağmen sahayı terk etmenin riskini neden alasın ki? Bu da mı gözden kaçtı, bu da mı acemilik, dalgınlık?
Bu yazıyı neden bugün kaleme aldım demeyin. Bugün, tam zamanı. Herkes aylardır konu ile ilgili eteklerindeki taşları dökememiş, bir maçta 6 puan heba olmuştur.
KTFF’nin yetkili kurulları da bu gelişmeler üzerinde şikeyi araştırmış ve tespit edemeyince de Serdarlı o meşhur şarkı “kendim ettim kendim buldum” yalellileriyle lige veda etmiş oldu. Bu yaşanan son gelişme kimsenin vicdanını rahatlatmadı ama mevzuat gereği başka çare de yoktu. Yaşananlar Kıbrıs Türk spor tarihinde bir ilktir, bunu daha önce ne gördük, ne de göreceğiz.
Maçın kaderini yazanlar, ya da yukarıda belirttiğim gibi filmin senaryosunu kaleme alanlar sırra kadem basmış, sus pus olmuşlar.
Serdarlı’nın küme düşmesi kesinleşti. Başkan’ı haliyle ateş aldı. Yaşananlardan sonra bir açıklama, bir hesap bekleyen bir köy halkı var. Bu durumda da başkan, sesini daha da yükselterek, kendini savunmaya hız verdi. Yargı mücadelesinin devam edeceğini, mahkeme sürecini dillendirdi. Avukatları ile yoğun mesai yapmaya başladı. Halbuki Federasyon Başkanı Hasan Sertoğlu, daha önce süreç işlerken “tüzük gereği ligden ihraç edilirler” demişti, bu mesajı aktarmıştı. Anlaşılan o ki, Serdarlı bu mesajı da doğru algılayamadı.
Basın toplantısında Serdarlı gençlerinin futbol oynamasına kimsenin mani olamayacağını da söylediler ve bu noktadan hareket edeceklerini vurguladılar. Bu söylem geçmişte yaptıkları kritik hatalarla pek bağdaşmasa da bunu dillendirmekten de çekinmediler.
İşin özü, bu kadar hengameden sonra Serdarlı başkanı istifa etmeli, takımın ve köyün önünü açmalıdır. Serdarlı’da yeni sayfa açılmalı ve yapılan yanlışları göz ardı etmeden, hak varsa aranmalıdır.
Yazımın sonunda bir de çağrım olacak, bu filmin senaryosunu yazanlar ve oynayanlar, pişmanlıklarıyla beraber çıksınlar ve hem kendi vicdanları için, hem de kamuoyunu aydınlatmak için konuşup, gerçekleri anlatsınlar. Aksi takdirde, üzerlerindeki bu şaibe izleri silinmeyecektir. Koskoca bir köy mağdur olmasın, töhmet altında kalan iki takımın durumu netleşsin.