Moralı eski itfaiyeci Mercan bir söylemişimizde, “… bu toplum, öğretmenler öğrencisini; doktorlar hastasını ‘müşteri’ olarak görmeye başladığı gün bozuldu” demişti…
-*-*-
“Etik” veya “ahlaki” açıdan bakarsanız bu saptama doğruydu!
Ama “vahşi kapitalizm” veya “dibine kadar hırsızlık ve vergi kaçakçılığı özgürlüğü sağlayan ahlaksız liberalizm”; “… verilen hizmetin parasını alacaksınız” demekteydi…
-*-*-
Yani bir anlamda yaşadığımız düzen içerisinde, verilen hizmetin fazlasıyla ve vergisi ödenmeden “alınması”; daha doğru ifadeyle “çalınması” da “mübah” sayılmaktaydı!
-*-*-
Dünya’da ilk üniversitenin 9’uncu yüzyılda İtalya’da kurulduğu söylenir… Salerno… Adı buydu ve sadece “tıp” eğitimi verdiği yazılır…
İlk gerçek üniversite ise yine İtalya’daki Bologna olarak kabul edilir…
Hani Bologna Süreci falan diye bir mesele var ya; ismini buradan alır…
-*-*-
Derken, İngilizlerin Oxford’u, Fransızların Paris’i ve yine İngiltere’de, Oxford’a küsenlerin kuracağı Cambridge ortaya çıkar…
İtalya’da Napoli Üniversitesi kurulur…
-*-*-
Kıbrıs’ta o yıllarda Bizanslılar, Lüzinyanlar vardır…
Kıbrıs’ta üniversite yoktur ama önemli bilim adamları yetişmiştir…
-*-*-
Milattan Önce 300’lerde falan yaşayan filozof Kıbrıslı Zenon, bunlardan biridir…
Zenon öldükten yaklaşık 1800 yıl kadar sonra, Osmanlı Ada’yı “birinci kez” ele geçirmiştir…
-*-*-
Hikayeyi kısa keselim; İngiliz dönemi, Kıbrıs Cumhuriyeti falan derken; “üniversite” ya da “lise üstü eğitim” veren “öğretmen koleji” kurulur…
İngilizler kurar ve ilk başlarda iki toplumlu, hatta beş toplumludur…
Sonra her şeyimiz gibi o okul da ikiye bölünür derken Osmanlı 1974’te ikinci kez Ada’ya gelir ya da getirilir!
Bu kez tamamının değil, yarısının hakimidir!
-*-*-
Ciddi bir ihtiyaçtan kaynaklanan ilk üniversitemiz de, bu gelişten beş kadar yıl sonra, Mağusa’da Yüksek Teknoloji Enstitüsü adıyla hayata geçirilir…
-*-*-
Derken, şu anda sayısını sanırım YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın dahi bilmediği; Avcı dahil, “profesör”ler arasında zaman zaman “diploması sahtedir” tartışmalarının yaşandığı; 31 civarında üniversitemiz olur!
-*-*-
Mesela bunlardan biri ile ilgili “sanal eğitim verip, sanal diploma satıyor” suçlamasıyla, hem Türkiye hem de KKTC’deki “YÖK ve YÖDAK” tarafından soruşturma başlatıldığı dönemde, bir yönetim kurulu üyesi, KKTC Hükümeti’ne “bakan” oluverir!
Kimse sesini çıkarmaz!
Bunu tek yazan kişi benim ve ilgili bakan bana bu nedenle küsmüş durumdadır!
-*-*-
Elbette çok kaliteli hocalarımız, profesörlerimiz, doçentlerimiz, doktorlarımız vardır…
Kesinlikle bu işi gerektiği gibi yapan, hatta Türkiye’deki üç beş önemli üniversiteden çok daha kaliteli eğitim verenler de kurulur…
-*-*-
İki üniversitemiz olur, sonra üç…
Dört!
Beş!
31falan şu anda!
-*-*-
Ve ne deriz bunun adına, “Üniversiteler Adası!”…
-*-*-
Kurunun yanında tabii ki “yaş” da yanacaktır!
Üniversiteler Adası, tıpkı en başta Mercan kardeşimin dediğine benzer şekilde; sayısı arttıkça yozlaşmaya, toplumsal bozulmaya sebep olacaktır!
Öğrenci, para olarak görülmeye başlar!
Üniversiteler, sadece ticari hedefle kurulur!
-*-*-
Ve acıdır, “üniversite” dediğimiz şey; adına yakışmayacak şekilde, ticarete dönüştürülür…
Mantar gibi çoğalır üniversiteler…
Yetmez; Türkiye’den de bazı üniversiteler Ada’da kampüs açar!
Gören, duyan da sanır ki, Dünya bilimi buradan yönetiliyor!
Elon Musk, Frank Zuckerberg gibi isimler, “vaooooouv” diyor KKTC’deki “üniversiteler” için!
-*-*-
Tekrar ediyorum; çok kaliteli, hatta belki de alanında en kaliteli bilim insanlarımız olabilir; bu işi “üniversite” gibi yapanlar da olacaktır…
Ama dediğimiz gibi kurunun yanında, yaşlar da yanık haldedir!
-*-*-
Üniversite ile kerhane bir birine karışmış haldedir!
Ki bu fiziken bile öyledir; bir Türkiye üniversitesi ile bir yerli üniversitemize ait kampus, kerhaneler bölgesi içerisindedir!
-*-*-
DAÜ; yukarıda bahsettiğim, 1974 sonrasında kurulan ilk üniversitemizin şu andaki adının kısaltılmışıdır…
DAÜ bataktır!
Neden?
Çünkü “bir devlet üniversitesi” olan DAÜ’nün, bir kısmı sadece “insan ticareti yapan” ötekilerle yarışması beklenir!
-*-*-
Oysa, üniversite, evet kendi masraflarını bir miktar karşılamakla mükelleftir ama “devlet”, eğer gerçekten “devletse”, kendi öz üniversitesini; insan kaçakçılığı yapanlarla yarışmaya zorlamaz!
Sahte diploma satan bir sahte üniversitenin yönetim kurulundan bakanlar kuruluna kayanların olduğu ülkede; profesörlerinin, hocalarının maaşlarını tartıştırmaz!
-*-*-
KKTC Bir Üniversiteler Adasıdır!
Bu iddiayı savunan, çok ciddiyim “şerefsizdir”…
KKTC, bir üniversiteler çöplüğü haline gelmiştir…
Ve evet çok üzgünüm, tekrar tekrar söyleyeceğim; kurunun yanında yaşlar da gitmektedir!
-*-*-
KKTC’deki üniversitelerin büyük çoğunluğunun “eğitimle” alakası yoktur…
Olanları elbette tenzih ederim!
Ve o büyük çoğunluğun tamamına yakını, “insan ticaretine yama olmak hatta bizzat insan ticareti yapmak” dahil olmak üzere; “üniversite” adına “utanç”tır!
-*-*-
Ülke sokakları; “üniversiteler” aracılığı ile buralara gelmiş, potansiyel suçlularla doludur!
Neden potansiyel suçludur bu insanlar?
Analarından öyle doğmamışlardır tabii ki!
Potansiyel suçludurlar çünkü açtırlar, işsizdirler, barksızdırlar; insan kaçakçılığı kurbanıdırlar…
Aç, işsiz, barksız kişi; “ölmemek için”, öldürecektir, çalacaktır, başka çaresi yoktur!
-*-*-
Bu ülkede şerefsizlik insan boyunu aşmış durumdadır…
Ve bu ülkede; işlenen tüm cinayetlerin; Cuma günü Ayça Alav adlı iş kadınının öldürülmesinin sorumlusu “Şerefinizin dingili”dir!
-*-*-
KKTC’ymiş, sonsuza dek yaşayacakmış!
Hade be o yanı!
-*-*-
Türkiye burada olmazsa; can güvenliğimiz da olmazmış!
Şu anda can güvenliğimiz bulunuyor mu?
Soralım kendi kendimize lütfen!
Ve öyle demeçler verelim!
-*-*-
Çullisine can güvenliği işte!
“Rumlar bizi kesecek” değil mi?
-*-*-
Bir tanemizi bulurlarsa, kessinler!
Bulamayacaklar bu gidişle b’annem!