Birkaç soru var aklımda...
Genç kuşakların yanıt vermesi daha zor.
O nedenle, genç okurdan peşinen özür diliyorum.
Şunu der misiniz?
- Girne, 1974 sonrası bulduğumuz ilk güne kıyasla bugün çok daha güzel, gelişmiş, çağdaş, modern, çok daha yaşanası bir kent!
İçtenlikle ve samimiyetle merak ediyorum...
Bir de şunu der misiniz? - “KKTC’nin ilanı ile birlikte daha huzurlu, mutlu, güvenli, istikrarlı bir hayatımız var.”
* * *
Şimdi “şerefiye vergisi” var gündemde…
Bu verginin “şeref”le ilgisi yok (!)
Kimileri sözcüğü benzetmiş, böyle yorumlar yapıyor, işitiyorum.
Olsaydı eğer işimiz pek yamandı zaten...
Bu vergi malın mülkün gerçek sahiplerine ödenecek “tazminat” için!
Hani mallar bizimmiş gibi de değil aslında…
Tapusu var da yok gibi…
Hani hem “al, senin olsun” diyor otoritesiz otorite, hem asıl sahibine çağrı yapıyor, “gel, malın için görüşelim, takas, tazminat ya da iade iste…”
Pek bir karışık mesele!
* * *
Kıbrıs Cumhuriyeti bir komisyon oluştursa.
Kuzeydeki gibi…
Kıbrıslı Türklere “gel” dese…
“Taşınmaz Mal Komisyonu”na başvur.
“Baf’ta, Leymosun’da, Larnaka’da bıraktığın malına sahip çık” dese…
İsteyene "iade" etse...
İsteyene "takas"...
İsteyene de "tazminat..."
Yandığımızın resmi bu işte!
* * *
Birkaç sonuç hayal ediyorum:
- Kıbrıslı Türkler, adada mülksüz kalırdı.
- "Tazminat" için kuyruk oluşurdu.
- Kuzeydekini elde tutarken, tamamına yakını güneydeki için de başvuru yapardı.
- En önde en milliyetçiler koşardı.
* * *
Ve birkaç soru var kafamda:
- "İade" isteyen kaç kişi çıkardı acaba?
- Kaç kişinin malı "takas"a yeterdi.
* * *
İki de merak…
Senelerdir kafamı kurcalıyor bu düşünceler, kimseler de tatmin edici bir yanıt veremiyor.
- Güneyde bırakılan malları kuzeyde “eşdeğer” karşılığını almak için Denktaş’a verdik mi biz, vermedik mi?
- Bu mallar “kişiler”in mi yoksa “yönetim”in mi acaba? Uluslararası hukuk önünde nedir durum, KKTC hukuğuna göre ne?