Ziziroların birkaç gün önce biten sesleri yaz sıcaklarının yavaş yavaş sona ermekte olduğunu haber veriyor bize…
Bir başka İsimlerine uygun olarak önce Ağustos’ta ötmeye başladıklarını bildiğimiz, sonrasında iklimlerin değişikliği nedeniyle Temmuz’a ve hatta bu yıl daha da gerileyerek tam da 1 Haziran’da duyduğum sesleri bu senelik bitti.
Göçmen kuşların da gruplar halinde başlayan göç hareketleri yine yazın sona eriyor olduğunun haberini müjdeliyor…
Müjde olarak söylüyorum çünkü bu yaz o kadar sıcak geçti ki! Sıcaklık rekorlarının kırıldığı bir yılı yaşadık. Elektrik kesintileri de zaten işkence olan bu sıcak günlerin katmerlenmiş halini yaşattı adeta…
***
Ziziroların sesleri kesilirken artık İngilizler gibi buraya yerleşen yabancıların da tepkisini çekmeye başlayan ve gittikçe ses şiddeti artan ezan seslerinin düşük seviyede kalmasının uygun olacağı düşüncesini yerleştiremedik bu memlekette…
Sabahın saat 4’ünde, 5’inde aniden güçlü bir sesle yataklarda sekerken teknoloji çağında böyle bir sesle ezana çağırmanın mantığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Anlıyoruz da bu isteğin yani şiddetli bir sesle ezanı dinletmenin çağdışı kalmış medeniyetlerde bile artık olmadığını da görüyor, duyuyoruz.
***
Bu yazın sıcaklarında diğer bir ses de artık belediye hoparlörlerinden yapılan duyurular. Artık nüfusun çok farklılaştığı, farklı dil konuşan insanların yaşadığı bir ülke ve bölge durumuna gelmişken bu duyuruların sadece Türkçe olarak yapılması da ilginç ve tuhaf bir durum.
Etkinlikler, festivaller duyuruluyor ama Türkçe biliyorsanız anlayabilirsiniz… Bilmiyorsanız “nedir bunun söylediği?” diye şaşkınlıkla bakarsınız sadece…
Ha bir de Başbakan olarak atanmış Üstel’in bölgeye yapacağı ziyaretler duyuruluyor ki onlar da “örgüt binası”nda olacak diye yankılanıyor hoparlörlerden… Bir belediyenin “örgüt binası” neresidir, ne anlaşılmalıdır, Ünal beyi görmeye gidecekler belediyenin duyurusundaki “örgüt binası”ndan ne anlamalıdırlar?
***
Neyse ki böyle güncel, sıkıcı ve biraz da traji-komik durumların ardından bence güzel bir haber geldi hafta içinde…
Cyprus Mail’in başyazısına göre Kıbrıs sorununda BM’nin önünde 3-D ve 3-T formülü var. Yani başlaması öngörülen müzakerelerde yine başarısız bir sonuç çıkması halinde sorunun çözümünü engelleyen tarafın bir nevi cezalandırılacağı bir formül geliştirildi.
Örneğin engel Kıbrıs Rum tarafı olursa Kıbrıslı Türkler için Doğrudan Ticaret, Doğrudan Uçuş ve Doğrudan Temas formülü uygulanacak. Tersi bir durumda ise Kıbrıslı Rumlar için Tek Egemenlik, Tek Vatandaşlık ve Tek Uluslararası Kişilik güvencesi verilecek.
Yine Saray’da görevlendirilmiş Tatar’ın (nedense) Türkiye’de açıkladığı BM’nin görüşme çağrısı yaptığı sonrası gelişen bu durum da sıkıcı ve yakıcı! gündeme bir serinlik getirdi gibi…
Guterres, Tatar ve Hristotulidis ile BM Genel Kurulu çerçevesinde tek tek görüşecek ve daha sonra duruma göre üçlü görüşme çağrısı yapabileceği beklentisi de var.
İşte bu formül ve diğer gelişmeler yaz sıcağından çıkışın başka bir habercisi gibi geliyor. Doğa tekrar uyanıyor, hayat canlanırken Kıbrıs sorunundaki uyuşukluk da gelen haberlerle bitiyorken artık tarafların keyfi öyle istedi diye masayı terkedip gitmelerinin önü kesilmek isteniyor.
Kıbrıs’ın güneyinin tuzu kuru olduğu düşüncesiyle masadan kalkıp gitmeleri kolayken, bizim tarafta ise idare ediyor gibi görünenlerin zaten birşeylerin bilincinde olmamalarından dolayı da masadan kalkıp gitmelerinin de ne anlama geldiği bilinemeyeceğinden böyle bir formül bana cazip geldi.
Umarım masa tekrar kurulur ve umarım bu formülün uygulanacağı durumun oluşmasına gerek olmadan Kıbrıs’ın yararına bir çözüm bulunur.