Sorun ne?
Sorun, ilim irfan yoluyla tez elden giderilebilir bir "yapı" sorunu değil!
Sorun farklı...
Sorun: Siyasi ihtirasları ve arzuları olan çeşitli birey gruplarıdır.
Esas sorun bunlar...
Bunların ideolojileri falan yok!
Tek amaçları var: Güçlerine güç katmak...
Yani siz kendi arzularınızı alıp bunu devletin "resmi arzusu" haline getirirseniz bunun adı siyaset mi olur?!
Bu yüzden de ülkemizdeki sorunların çözüm inisiyatifinin başlayabilmesi için,
bize yeni bir psikoloji lazımdır...
Çünkü, şu anda sorunları çözecek beklentisi ile kullanılan mantığın,
aslında bize iyilikten çok kötülüğü dokunuyor!
Örnek mi?
"Peşkeş" ekonomisi,
"Eğitimsiz insan" yetiştirmek,
Kendi coğrafyasında "şamar oğlanı"nı oynamaya uyum sağlamak,
"Irk"a referans eden "asimilastyonist B Planı" gibi çözümler,
Kendi eylemini tek bakış açısı olarak görmek ,
Rastgele kriterler koymak ,
Birilerinin müsaade edeceği kadarıyla hükümetçilik etmek ,
"Kan döktük vermeyiz" gibi argümanlara haklılık kazandıran unsurlar nelerdi, ve nelerdir?
Aslında olan şu:
Önce bir takım "uyduruk" ve sözde "kutsal" değerlere sığınıyorsun...
Sonra örgütlenip, sahip olduğun arzuları, ait olduğun siyasi gruplara taşıyorsun!
Neticede arzularını taşıdığın parti de, "örgütlü bir ego" durumuna geliyor !
Sermaye bu: "Ego!" ...
"Örgütlü Ego"...
Bugün siyasetteki fiiliyata bir bakın!
Bu insanların arzuları, toplum üzerinde biçimsel bir baskı oluşturmuyor mu?
Neticede, bu ülkeye ekonomik reform programları kadar,
sosyal reform programları da gereklidir...
Eğitim şurası ve okullarımıza toplumsal gereksinimleri dikkate alan müfredatlar gereklidir...
Mali Anayasa gereklidir...
En ileri üretim biçimlerine sâhip olmak,
Bu toplumun nasıl ürettiğine bakmak gereklidir.
Toplumun nasıl tükettiğine değil!
En önemlisi başkalarının değerlerini, varsayımlarını,
sanki bize vakfedilmiş değerler olarak kabul etmemek lazımdır...
İşte en büyük tehlike bu perspektif yoksunluğudur.
Kısacası bu ülkenin geleceği,
"örgütlü ego"culara,
yani kendi arzularına sevdalılara tahvil edilemez, edilmemelidir...