Sessiz bekleyiş!

Serhat İncirli

Yarın çok önemli…
8 Şubat 2024!

-*-*-

Neden çok önemli?
Canım, abartıyorum biraz ama olsun; Kıbrıs meselesi açısından önemli tabii ki!
Çünkü, bugün, büyük olasılıkla Ankara’da gerçekleştirilecek bazı görüşmeler neticesinde, Kıbrıs sorununa çözüm bulma maksatlı müzakerelere yeniden başlanıp başlanmayacağına karar verilecek!

-*-*-

BM Genel Sekreteri’nin şahsi temsilcisinin Kıbrıs ve Atina ziyaretleri, Rum – Yunan tarafının “full desteğini” aldı…

-*-*-

Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, görüşmelerden, gelişmelerden çok memnun ve Maria Cuellar’a sınırsız destek verir bir havaları söz konusu…

-*-*-

Bayan Cuellar bugün Ankara’da görüşmeler yapacak…
Haberler doğruysa, Recep Tayyip Erdoğan ve Hakan Fidan tarafından kabul edilmesi bekleniyor ki bu seviyede kabul demek; en üst seviyede nezaket göstermek demek; “olumluya işaret”tir!

-*-*-

Tayyip Erdoğan’ın, Cueallar ile görüşmesi sonrası ağzından çıkacak her kelimenin hayati önemi var…

-*-*-

Eğer, Türk – Yunan ve Türkiye – AB ilişkilerinin ılıman limanlara doğru seyri; müzakerelere yansıyacaksa; bunun mesajını Erdoğan verecek!

-*-*-

Peki Tatar?
Hiç mi etkisi yok?
Yok!
Hiç etkisi, gücü, ağırlığı yok!
Konuşamaz bile bu konuda!
Zaten konuşursa, batırıyor ki o da başka mesele!

-*-*-

“Kukla” dediğimizde çok kızıyor ama “kukla” bile değil ne yazık ki!
Ve bunun sorumlusu sadece kendisidir!

-*-*-

Evet, Erdoğan – Cuellar ve Fidan – Ceuallar buluşmalarını heyecanla takip ediyoruz!

-*-*-

Peki Tatar’da heyecan var mı?
Mutlaka vardır ama O’nun heyecanı bizimkinden farklı!
Biz, olası çözümün heyecanının beklentisindeyiz, Tatar, İngiltere bileti kesilmesi heyecanında!

-*-*-

Türkiye, bugün, “müzakereler başlasın” noktasında “yeşil ışık yakarsa”, Tatar, barra!
Başka yolu yok!
Acın da genne ama ne diyeyim!
Toroslar da karla kaplı!
Trodoslar da!
Gitsin bol bol fotoğraf çeksin!

-*-*-

Sessizce bekliyoruz efendim!


Ağlamayan çocuğa meme yok!

Gezme maksatlı olsa, hasbası çıksın, asla o zulme katlanmazsınız ama bazen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçmek bir zorunluluktur…

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yani Kıbrıs Adası’nın, tüm Dünya tarafından resmen tanınan yasal devlet bölümüne, Kuzey’de yaşam sürenlerin tamamı geçemiyor…

-*-*-

Mevcut sınır geçiş noktalarından, “bilmediğimiz nüfusun” tamamına “buyurun geçin” dense; sanırım Kermiya’daki kapının otomobil kuyruğu, Girne’ye kadar uzanacak!

-*-*-

Rum tarafı da dediğimiz “Cumhuriyet’in özgür bölgeleri”nde; “neden geçişlerin kolaylaştırılması için adım atmıyorsunuz?” sorusunu, üç beş yetkiliye sorduğum zaman; “neden hakkı olanlarımıza pasaport vermekte çok sıkı davranıyorsunuz?” sorusuna verdikleri yanıta benzer yanıtla karşılık veriyorlar!

-*-*-

“Herkes geçemez!”…
Cevap bu!

-*-*-

Peki geçemeyeceğini bile bile bir çok kişi deniyor mu geçmeyi?
Evet deniyor!
“Hatta normal koşullarda geçirilmemesi gerektiği halde geçenler olduğunu biliyoruz” diyor bir yetkili mesela…
“Bazen göz yumuyoruz, bazen oradaki memur uğraşmak istemiyor” diye de sallıyor!

-*-*-

Son günlerde, geçmişte olduğu gibi, Kuzey’den Güney’e geçişler; Güney’den Kuzey’e geçişlerin yoğunluğuna yetişmiş durumda…
Neden?
Trodos’a kar yağdı, gidip mutlaka kar topu oynamalıyız!
Ve ayrıca, TL’nin avro karşısındaki sürekli ve istikrarlı değer kaybına rağmen, Kuzey’deki enflasyon oranı, Güney’in çok çok üzerinde…
Bazı ürünlerin Güney’deki fiyatları, Kuzey’deki fiyatlarla ya eşitleniyor ya da “gidip satın almaya değer” noktaya gelmiş oluyor.

-*-*-

Güney’de yıllık enflasyon, KKTC’de devletin açıkladığı ama kargaların dahi inanmadığı aylık enflasyonun yarısının altında!

-*-*-

Et başta olmak üzere, bazı ürünler Güney’de daha ucuz olunca, Kıbrıslı Türklerin mangal keyfinin en değerli ürünü “et”; Güney’den tercih ediliyor ve haliyle Lefkoşa’daki tek araçlı geçiş noktası olan Kermiya tıkanıyor!
Şunu da unutmamak lazım; domuz eti daha da ucuz; Kıbrıslı Türkler, inançları ya da inanmamışlıkları gereği, domuz etini domuz gibi tüketmekten de sıkıntı duymuyor!

-*-*-

Ayıptır söylemesi; bazı domuz ürünleri, insanı dinden edecek kadar güzel bu arada!

-*-*-

“Geçebilen her Kıbrıslı Türk” için Güney taraf gerçek bir Avrupa ülkesi gibidir…
Alış veriş merkezleri, ünlü markalar; parası olanlar için her zaman çekicidir…
Ve yukarıda da dediğim gibi, Trodos’un karla kaplı cazibesi de Kıbrıslı Türklerin Kuzey’de “göremediği” bir farktır!

-*-*-

Rumlar neden geçiyor?
Şu anda Rum geçişlerinin en önemli sebebi de kesinlikle “fiyat farkı!”…
Onlar da, kendi taraflarına göre çok daha ucuz, örneğin mazot ve benzin almak için geçiyor…
Bir çok kişi, neyin nerede daha ucuz olduğunu çok iyi çözmüş durumda…

-*-*-

Çok ciddi sayıda Kıbrıslı Türk, geçişleri, Güney’de çalışmak için de kullanıyor…
Güney’de çalışan en az 12 bin Kıbrıslı Türk’ten söz ediliyor ve yaz aylarında geçici turizm işçileri nedeniyle bu rakamın “resmi rakamları” ikiye katladığından da söz ediliyor…

-*-*-

Diyeceğim odur ki; geçişler özeli başta olmak üzere; artık bu Kıbrıs meselesinin kaynaklandırdığı her türlü çözümsüzlük sıkıntısı aşılmalıdır…

-*-*-

1950’ler, 60’lar, 70’ler geride kalmıştır…
Dileyen unutur, dileyen unutmaz…
Yaşanan acılar yaşanmıştır…
Affetmek ve geleceğe bakmak doğru olandır…

-*-*-

İki tarafta da, siyasi çözümün insan yaşamına çok ciddi anlamda ekonomik veya sosyal getirisi olacağı elbette tartışılır ama mevcut durumun sürdürülemez olduğu su götürmez bir gerçektir… Tartışma kaldırmaz!

-*-*-

Kıbrıs sorunu çözülmelidir…
Bu çözümün yolu, yordamı, yöntemi, nasıl olacağı da apaçıktır ve ortadadır…
Dışta tek kimlik; içte mümkün olduğunca fazla egemenlik…
Rumlara toprak ve mülkiyet mağduriyetleri konusunda daha çok “iltimas”; Kıbrıslı Türklere Dünya ile kucaklaşabilmek adına daha çok siyasi eşitlik…

-*-*-

Ancak bu ya da bunlar; gönülden istemekle olur!
Ağlamayan çocuğa meme yoktur!
Bağırıp çağırmanın, ağlamanın yeniden zamanıdır!

Lefkoşa’da araç kuyruğunun metrelerce uzadığını kanıtlayan, Kermiya – Metehan’da çekilmiş bu fotoğrafı dün taksici dostumuz Sertaç Serdar şu mesajla birlikte sosyal medyadan paylaştı: “… Merak ediyorum bu eziyet ne zaman bitecek? Her gün aynı eziyet! Yeter artık! Üç kuruş para kazanacağız onu da burnumuzdan getiriyorsunuz…”