26 Aralık 1964’te bazı Kıbrıslırumlar tarafından evinden alınarak “kayıp” edilen Ömer Hasan Depreli, öldürülmesinden tam 54 yıl sonra askeri törenle Tekke Bahçesi’nde toprağa verildi…
Küçükkaymaklı’da 26 Aralık 1963 tarihinde bazı Kıbrıslırumlar tarafından evinden alınarak “kayıp” edilen ve yapılan çalışmalar sonucunda bulunarak kimlik tespiti tamamlanan Ömer Depreli’nin naaşı, öldürülmesinden 54 yıl sonra askeri törenle Tekke Bahçesi’nde defnedildi.
“Kayıp” Ömer Depreli’nin naaşı dün sabah Küçükkaymaklı Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Tekke Bahçesi Şehitliği’ne götürüldü.
Şehitlikte saygı marşı eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu ve saygı atışı yapıldı. Depreli, duaların okunmasıyla gözyaşları arasında, toprağa verildi.
Törene, Depreli’nin ailesi, bazı siyasiler, sivil toplum örgütü temsilcileri ve gazeteciler katıldı.
Küçük Kaymaklı’daki evinden 26 Aralık 1963’te bazı Rumlar tarafından alınarak öldürülen ve “kayıp” edilen Depreli’nin , naaşı önce Lefkoşa Genel Hastanesi morguna konulmuş, sonra, Lefkoşa’nın çeşitli yerlerinde öldürülmüş ve naaşları morgta toplanmış diğer Kıbrıslıtürkler’le birlikte bir süre morgta bekletilmiş ve Kıbrıslırum makamlar tarafından bir liste yapılarak bu liste Kızılhaç aracılığıyla Kıbrıslıtürk yetkililere ulaştırılmış, “Çatışmada öldürülen 21 Kıbrıslıtürk’ün naaşları Lefkoşa Genel Hastanesi morgundadır, gelip alınız” diye mesaj gönderilmişti. Ancak Kıbrıslıtürk makamlar bu naaşları almaya gitmemiş veya gidememiş, bunun üzerine sözkonusu Kıbrıslıtürkler’in naaşları morgtan alınarak Ayvasıl’da toplu mezarlara gömülmüştü. 13 Ocak 1964 tarihinde Kıbrıslıtürk makamlar Ayvasıl’daki toplu mezarları açarak burada buldukları naaşları Tekke Bahçesi’ne “Ayvasıl şehidi” adı altında, çoğunu da isimsiz olarak ve ailelere haber vermeksizin defnetmişlerdi.
Tekke Bahçesi’nde bazı “kayıplar”ın gömülü olduğunu ilk kez on yıl önce YENİDÜZEN’deki “Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler” başlıklı bu sayfamızda ortaya çıkararak “kayıp” yakınlarının ve kamuoyunun bilgisine, belgeleri ve röportajlarıyla ortaya çıkarmıştık.
Tekke Bahçesi’nde kazı yapılmasına bazı yetkililer izin vermemişler ve uzun süre buna direnmişlerdi. Ancak gerek “kayıp” yakınlarının ısrarlı çabaları, gerek Kayıplar Komitesi’nin ısrarları, gerekse Cumhurbaşkanlığı’na Mustafa Akıncı’nın seçilerek ekibiyle birlikte bu konu üzerine gitmesi ve ısrarlı yayınlarımız sonunda nihayet Tekke Bahçesi’nde sınırlı bir “kazı izni” çıkarılabilmiş ve yalnızca Ayvasıl’dan buraya taşınmış mezarların açılmasına gidilebilmişti. Kayıplar Komitesi’nin geçen yıl bu alanda “Ayvasıl”dan getirilip buraya defnedilmiş olanların mezarlarında yaptığı kazılar sonucunda en nihayet bazı “kayıplar”ın izine ulaşılabilmiş ve Ömer Hasan Depreli’den geride kalanlar da böylece bulunmuştu…
“Kayıp” Ömer Hasan Depreli’den geride kalanlar, Tekke Bahçesi’nde üstünde “Meçhul” yazan bir mezarda Kayıplar Komitesi kazı ekibi tarafından bulunmuş ve Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü DNA testleriyle kimlik tespiti yapılmıştı.
Böylece Ömer Hasan Depreli’nin ailesine dönüş süreci başlamıştı…
“Kayıp” Ömer Hasan Depreli’nin evlatları, biricik babalarını sevgili annelerinin mezarına defnetmek istemişler, bu konuda dini bakımdan herhangi bir sakınca bulunmadığı halde, annelerinin mezarını açarak üzerine babalarını defnetme arzusu mahkeme kararı gerektirmiş, mahkeme de bu konuda görüş üretemeyerek, işi sürüncemede bırakacağı anlaşılınca aile, Depreli’yi Tekke Bahçesi’nde kalıntılarının bulunmuş olduğu mezara defnetme kararı almıştı…
SESSİZ CENAZEDE BİR EVLADIN ÇIĞLIĞI…
Dün, cenaze töreninde sessizlik hakimdi…
Bu sessizlik çok şey anlatıyordu: 54 yıllık utancı anlatıyordu, 54 yıllık acılı bekleyişi, 54 yıllık özlemi ve 54 yıllık bir skandalı…
“Kayıplar”ın buraya, bu noktaya, Tekke Bahçesi’ne defnedilmiş olduğu bilindiği halde, yetkili makamların hem kıllarını kıpırdatmayışları, hem de “Burasını kazmanız gerekir” dediğimizde buna karşı çıkışları…
Bu sessizlik bir ölüm sessizliğiydi: Harika bir insanın buraya sessiz sedasız gömüldükten sonra unutturulmak istemesine isyan edenlerin çığlığı gizliydi bu sessizlikte…
Askeri tören devam ederken, ne zaman ki askerler Ömer Hasan Depreli’nin küçük tabutunu omuzlarına alıp mezara doğru yürüyüşe geçtiklerinde, işte o zaman Ömer Hasan Depreli’nin kızı Zehra Topcu’nun çığlıkları yırtmıştı bu sessizliği – biricik babacığı için ağlayan, haykıran, onun ellerinden koparılıp alınmasına çığlık çığlığa isyan eden bir evladın çığlıkları… Sessizliği yırtan, parçalayan, o utancı yerin dibine batıran bir çığlık, bir haykırış, gözyaşları, öfke, acı, her şey ama her şey o çığlıktaydı…
Saygı atışındaki üçer el silah sesi, Ti borusu ve bir çığlık… Hepsi bu… Ömer Hasan Depreli’nin cenaze töreninde hiçbir konuşma yapılmıyor, hiçbir sözcük söylenmiyor ve sessizlik içerisinde defnediliyor Tekke Bahçesi’ndeki mezara… Mezarın üstü çiçeklerle kaplanıyor, ne çok çelenk gelmiş, rengarenk, Ömer Hasan Depreli’nin evlatları, torunları, yakınları, sevdikleri, onları sevip sayanlar, hepsi burada… Ama siyasilerin bu cenaze törenini kullanmalarına izin vermiyor evlatları… Hiç kimse bu töreni kullanamıyor – sessizlik çok şey ifade ediyor, anlayanlar için…
Anlayabilenler için bu sessizlik ve bir evladın çığlığı çok şey ifade ediyor…
“Kayıp” Ömer Hasan Depreli, evlatlarının, özellikle de sevgili oğlu Halil Depreli’nin çabalarıyla, kesintisiz mücadelesiyle bugün buraya defnedilebiliyor… Onlar babacıklarını kimsesiz, sahipsiz, isimsiz bir mezarda bırakmadılar… Babalarının akibetini araştırabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar… Onun nereye gömüldüğünü bulana, onun oradan çıkarılıp kimlik tespiti yapılana kadar bıkmadan, usanmadan uğraş verdiler…
Bunun nedeni sevgi, olağanüstü bir sevgi, özlem, yarım asır geçse de sevgili babalarının belleklerinde dipdiri, taptaze olması, onu hep yanlarında hissetmeleri, bir damla gözyaşı kadar yakın, bir yürek burkulması kadar acı, bir kalp çarpıntısı gibi içlerinde oldu hep…
İşte şimdi elbirliğiyle başardık bu işi ve artık Ömer Hasan Depreli “kayıp” değil – Tekke Bahçesi’nde bir kabri var, çiçeklerle örülmüş… Adı üstünde yazıyor: Ömer Hasan Depreli… Sessizliği yırtan evladının çığlığıyla gömülüyor mezarına…
Evlatlarına sarılıyoruz, torunlarına ve acılarını paylaşıyoruz…
Işıklar içinde uyu sevgili Ömer Hasan Depreli…
Sen evlatlarında, torunlarında, onların çocuklarında yaşayacaksın… Onların olağanüstü sevgisi, sen Sindeli şöför, köylerden koyun yünü toplayıp evlatçıklarını geçindiren şöförü, yavrularını kucaklayan ellerini, fotoğraflardan bize bakan o gururlu gözlerini yaşatacak… O sevgi kuşaktan kuşağa aktarılacak ve senin adın gökyüzünde bir yıldız gibi parlayacak…
Belki okullarda öğrencilere anlatılmayacak öykün ve bunca yıl naaşının gizlenmiş olmasının utancını kimse üstlenmeyecek ama biz bileceğiz ve her fırsatta dile getireceğiz… Hamit Mandrez’e göçmen gitmiş eşin Dervişe ve evlatçıkların için bütün tehlikelere – ölüm tehlikesine – rağmen Küçük Kaymaklı’daki evine gidip bir çanta hazırlayışını, içine şeker, pirinç, makarna ve bugün burada cenazede çığlığıyla sessizliği dağıtan küçük kızın Zehra için kırmızı kadife bir tulum koyuşunu, bu çantanın hiçbir zaman Hamit Mandrez’e ulaşamayışını, evden alınışını, öldürülüşünü, “kayıp” edilişini, seni bulmak için verilen mücadeleyi, hepsini, her şeyi anlatmaya devam edeceğiz… Ve senin adın gökyüzünde bir yıldız gibi parlamaya devam edecek…
Fotoğraflar: Erol Uysal/TAK.
OKURLARIMA NOT:
Yıllık iznimin son bölümünü kullanacağımdan, sayfamıza birkaç gün ara veriyoruz… 2018’in Ocak ayının ilk günlerinde yeniden bu sayfalarda araştırmaya, yazmaya, bulduklarımızı, öğrendiklerimizi paylaşmaya devam edeceğiz…