“Nasıl başkasını da sevebilirsin, ben eşsiz bir sevgi istiyorum” dedi kız!
- “Başka kimsesini sevmeyeceksin.”
Bu sözleri bir erkeğin “sevgilisi” bir kadına söylemesi de mümkündür.
“Bir tek ben, yalnızca...”
Giderek abartılıyor bu sevda yıkımı.
Neredeyse “başkasını sevmemek” aşkın kendisi oluyor, sevmenin özü!
Hani utanmasalar...
“Tamam, beni de sevme ama bir başkasını da” denecek.
Yıkılacak sevmeler iyice.
Niye “bir başkasını sevmek” böylesine ayıplanıyor, bu kadar sefilleştiriyor aşkı?
İnsanoğlu için yaratılmış en mucize duygunun “tekel”e alınmasının nedir sebebi sahi?
Gürül gürül bir bencillik bu!
Hemen geliyor karşı yanıt:
“Her önüne geleni sev, her gördüğüne aşık ol, her çiçekten bal al... Ohhhh!”
Öyle ya abartır ve genellersen, haklılığını artırırsın...
- “Kim demiş her önüme geleni seviyorum, o nereden çıktı?”
- “Kokuttun!”
Gördünüz mü, tartışma böylece noktalandı.
Hemen yalan bir dünya örülebilir, ilmik ilmik...
Ey hayat, bir başkasına gülümsemediğin, bir diğerini sevmediğin, bir ötekinden hoşlanmadığın zaman büyümüyor sevgi.
Bunun da yanıtı hazır.
- “Bu bir saygıdır.”
Şimdi ben seni seviyorsam...
Sevgimi seninle paylaşıyorsam...
Bu niye yetmiyor?
“Başkasını sevmediğim” için mi seni sevmiş oluyorum yoksa gerçekten seni sevmiş olduğum için mi?
- “Beni seviyorsan zaten başkasını sevmezsin.”
Nereden biliyorsun?
Belki sevebilirim. Sevmişimdir belki.
***
Elif Şafak’ın Med Cezir’inden çizmiştim altını...
"Güzel günlüklerim vardı ve bir de asla günlüklerim kadar güzel olmayan günlerim..."
Kendi büyülü anlarınıza, tutkulu saatlerinize, güzel günlerinize kilitleniniz.
Öyleyse “Aşk”tan koyalım noktayı...
“Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.”
Ömer dayıya kulak veriniz!
“Ömer Dayı ve Bareyası” adlı karikatür albümü yayınlandı, M.Serhan Gazioğlu’nun...
Khora Kitaplığı, ülkeye yeni bir eser kazandırdı.
Gazioğlu’nun çizgileri Kıbrıs’ın sömürge hallerine öfkedir, bilenler bilir.
Ve bilmeyenlere “İşte budur Kıbrıslının isyanı” diye hediye etmek için bu kitap önerilebilir!
“Bareya” ahbap, arkadaş çevresi demek...
“Bariya” da derler yaygın olarak... Rumca’dan gelme bir sözcük...
Ada yarısında yarattığımız biraz da “bariya düzeni” ya...
Gör beni göreyim seni!
Mizahla başkaldırmak gerekiyor en fazla, böylesi bir düzene...
Senelerdir çizgileriyle dertli adamızın böğründe hepimize “hissa” çağrısı yapan isimdir, Serhan Gazioğlu.
O’nun imbiğinden süzülerek kağıda düşen kahramanlar emekçidir, köylüdür, çiftçidir...
Kıbrıslıdır mutlaka...
Lafını esirgemez.
Mızırdır, inatçıdır, muhaliftir Serhan Gazioğlu.
Öyle “eğlence olsun” diye de çizmez.
Mimarlıktır asıl mesleği ya...
Keşke... O çizebilse yarınların ülkesini, mizahıyla, düşüyle...
Bir kaldırabilsek başımızı dünyaya
"Dünyanın hiçbir yerinde böyle olmaz" gelişigüzel laflardan biridir.
Duyan da sanır ki gece gündüz dünyayı inceler, irdeler, araştırır, soruşturur öyle konuşuruz.
Dünyanın her yerini gezmeye bayılırız da acaba kaç kişi üretimi, siyaseti, kültürü, çevreyi, standartları, verimliliği falan irdeler ki?
Seçim sonrası hallere de bu yansıdı.
...
Almanya'da 100 günü geçti, seçimlerin ardından bir 'koalisyon' kurulamıyor.
Tam de buraya benziyor hikaye!
Merkel'in Hristiyan Demokratik Partisi (CDU) % 33'le seçimde birinci geldi.
Ve aldığı oylar "tek başına hükümet"e yetmiyor.
Hükümetin mevcut ortağı Sosyal Demokratlar (SPD) ise % 20'yle koalisyon için kilit parti.
"Koalisyona girmem" dedi.
Aylardır dövünüyorlar!
İlk başta "görüşmeyiz" diyenler şimdi diyaloğa başladı.
Elbette orası Almanya!
Sistemin çarkları dönüyor.
Kimse "yurttaşlık" ya da "yerel yönetim katkısı" için hangi partinin başa geleceğine bakmıyor.
"Kredi" ve yahut "bahis izinleri" hükümete göre değişmiyor.
100 gündür "koalisyon" için tartışıyorlar, yine de...
Ve en sonunda...
Hristiyan Demokratler ile Sosyal Demokratlar “24 saati aşkın süre” görüşerek, 28 sayfalık bir taslakta anlaştı.
Yok yok...
“Koalisyon” için değil!
“Koalisyon görüşmelerine başlamak” için... O “taslak belge” konuşuluyor şimdi. Bakalım ne olacak, nasıl olacak, bir görelim.
Notlarım
- Kemal Dürüst’ün “helvasını” yiyerek, bir de bunun reklamını yapanlar!
Siyaseten Kemal’den çok daha iğrençtirler!
-İşinin başına geri dönen hekim vekillerin beyaz önlüklü fotoğrafları, Meclis’teki hallerinden çok daha şık görünüyor.
-Faize Özdemirciler, şairlik mertebesiyle erken seçimi çok farklı ve çok özel anlatmış.
<<... Bizim buralarda seçimin yüzünden düşen bin parçadır. Seçimin bin yüzü vardır bizim buralarda, bini de paramparçadır. Hayali bir hayatı yaşarken ıskalanan hayati bir mevzudur seçim. Çok ciddiyim, bizim buralarda seçimin bin yüzü vardır, insanın hiç. Temmuz bile kutsandıkça utanır kendi yüzüne bakmaya, insan hiç...>>
-Lefkoşa Belediye Tiyatrosu yeni oyununu anons etti,
heyecan duyduk.
Eylül festivalinden beri ekim, kasım, aralık, ocak epeyce uzun boşluk oldu. Tam da tiyatro sezonunda bu kadar arayı açmamalı.
Pek çok isim var, Meclis dışında kaldı ya, memleket kaybetti, kendileri değil...
Diyorlar “falan kaybetti”...
Yok yok!
Siz kaybettiniz...
Biz kaybettik...
Gelecek kaybetti...
O güzel insanlar niye kaybetsinler ki...