Sevgi korkudan güçlüdür

Derya Beyatlı

 

Kıbrıslılar dünyanın en güzel insanları. Kıbrıs tam bir cennet. Bu cümleleri bir hafta içerisinde iki farklı ağızdan, iki farklı dilde duyuyorum. Cümlelerin arasına karışan farklı aksanlı Türkçe kelimeleri duymak ise beni özellikle mutlu ediyor.     

Fransa ve Belçika’dan gelen iki güzel insan bu sözlerin sahipleri. Tüm Dünya’yı gezmişler neredeyse. Kıbrıs’a yolları bu hafta düşmüş. İlk tepkileri bugüne kadar niye gelmedik diye hayıflanmak oluyor. Cemile ve yaseminler en sevdikleri olmuş, bir de turkuaz deniz. Sokak kedileri ve köpeklerine şaşırıyorlar. Kimsesizliği Kıbrıs kültürüne yakıştırabilmeleri mümkün değil, anlayamıyorlar bu vurdumduymazlığı. 

Girne’yi, Mağusa’yı anlata anlata bitiremiyorlar. ‘Lüzinyan mıydı, Venedikli mi, bu kaleyi kuranlar, şehir mimarisi Osmanlıdan mı kalma?’ gibi sorularla Kıbrıs tarihi bilgim sürekli test ediliyor, fena çuvallıyorum. İnsanın kendi ülkesinde turist olması ayrı bir keyif, onlarla birlikte ben de uzun zamandır görmediğim yerlere gidiyorum, Kıbrıs’ı yeni baştan tanıyor, farklı gözlerle bakmaya başlıyorum.        

Kıbrıslı Türkler ile tanışıyor önce misafirlerim, sonra Kıbrıslı Rumları tanıyorlar. Arada hiçbir fark göremiyorlar. Çok güzelsiniz oluyor yorumları, siz Kıbrıslılar. İçten, sıcak ve candansınız. Günlerimiz siyasi tartışmalar ile geçiyor, bu kadar minik bir adanın, aynı kültürün, ikiye bölünmüşlüğünü anlamakta zorlanıyorlar. Gündelik sorunlarımızı, tamamen başka bir boyuta ait buluyorlar. Hak vermeden edemiyorum.

En güzel sahillerinde Akdeniz’in, carettaların izini sürerken, cennetin ne güzel bir köşesiymiş burası diyor Fransız dostum. Gitarını kapıp gelmiş gençler, Akdeniz akşamlarını söylüyorlar yanıbaşımızda. Tepemizde dolunay. Mezelerin tadı doyumsuz. Kavun ve şarap ayışığında daha bir büyülü. Dost sohbetinin tadına gelince, balığınki ile yarışıyor. 

‘Hayattan daha ne istenir ki?’ oluyor sorusu ertesi gün Brüksel yağmurlarına geri döneceği için yüzünü buruşturan Kadın’ın. Yedi Milyar nüfuslu bir Dünya’da Kıbrıs’ın kuzeyinde doğmuş olmanın olasılığı ne kadar düşük farkında mısın sen, diyor bana. Siz çok özelsiniz! Şaka mı yapıyor, ciddi mi tam olarak kestiremiyorum. Benim baktığım yerden pek öyle görünmüyor doğrusu. Ülkemin diğer yarısı yanıyor bu arada, benim yüreğim ile birlikte.

Avrupa’da, Dünya’da yükselen milliyetçilik akımından bahsediyoruz, göçmen krizinden. Avrupa Kupası’na bulaşan ırkçılık, IŞİD varlığı, güney’de saldırıya uğrayan Kıbrıslı Türkler, ABD Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump, Brexit bize göre hep aynı hastalıklı kaynaktan besleniyor, korku ve nefretten. Empatiye, sevgiye, dayanışmaya inananların kazanacağından eminiz biz.

Tek bir ağacın, ormanı yuvaları bilen hayvanların, akciğerlerimizin ‘kimin kimi, ne şekilde tanımayacağından’  çok daha önemli olduğunu biz biliyoruz. Elbet bu saçma oyundan vazgeçeceklerdir, durduracaklardır bu çılgınlığı. Eminiz. Dolunaydan mı, dalga sesinden mi acaba, pek bir umutluyuz biz, son derece iyimser. 

Yangına yardıma koşan gönüllülerin tarafındanız, Kıbrıslı Türklere barış mesajı yollayan Kıbrıslı Rumlar ile saf tutuyoruz. ‘Yangın felaketi karşısında rehberimiz siyaset ve diplomasinin yerleşmiş kalıpları olamaz. Konu insani bir olaydır kalıpları yıkmak gerekir’ diyen Cumhurbaşkanım Akıncı ile gurur duyuyorum ben. Umutlarımız boş değil dostlar diyorum, barış yakın. Unutmayın sevgi korkudan güçlüdür ve

‘Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.’