Söylediklerinize katılmasam da onları söyleme hakkınızı ölümüne savunacağım.
Voltaire
Mizah Dergisi Charlie Hebdo ile ilk tanışıklığım Fransa’da geçirdiğim ikinci ay sırasında vuku bulur. Yeni taşındığım evin her tarafı, dönemin Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’i inanılmaz kılıklarda resmeden, oldukça cüretkar Charlie Hebdo karikatürleri ile doludur.
Bana evinde bir oda kiralayan ve kısa zamanda arkadaşım sınıfına giren o dönemdeki evsahibim Marie, sıkı bir Sarkozy muhalifidir ve benim aşırı bulduğum bu karikatürler onu çok eğlendirmektedir. Kırık dökük Fransızcam ve Fransız kültürü konusundaki cehaletim bu karikatürleri tam olarak anlamamı engellese de başta, bu demokrasi kültürünü sevdiğime karar vermem hiç zamanımı almaz.
Çizgi Romanları, çocukların dünyasına ait saymıştım ben hep. Çocukluğumda çok sevmiş olsam bile, geçmiş, kapanmış bir döneme aittiler benim gözümde. Pek ilgimi çekmiyorlardı. Yavaş yavaş, tanıdıkça ve mizah anlayışlarını öğrendikçe, Fransızların dokuzuncu sanat dalı olarak gördükleri ‘Bande Dessinée’ tutkusu bana da bulaştı. Desenler ve mizah aracılığı ile iletişim kurmanın, hikaye anlatmanın ve siyaset yapmanın güzelliğini keşfettim ve çok sevdim.
Sonra Mizah Dergilerine merak sardım ve Charlie Hebdo okumaya başladım ve bu kültürü, sanatı ve toleransı daha bir sevdim. Her şeyle, herkesle dalga geçme kapasitesine ve alışkanlığına sahip bu derginin eşsiz espri anlayışı yanında, sağlam bir siyasi duruşu, çok sivri bir zekâsı, ve oldukça derin bir dünya görüşü olduğunu keşfettim.
İsminin nereden geldiği merağıma dokundu, araştırdım. 1960 yılında Hara-Kiri ismiyle kurulan dergi, eski Fransa Cumhurbaşkanlarından Charles de Gaulle’un ölümü üzerine attığı tartışma yaratan bir manşet dolaysı ile 1970 yılında kapatılır. Dergi bunu protesto etmek amacı ile Charles de Gaulle’un adını kullanarak bu kez Charlie Hebdo (Haftalık Charlie) ismi ile yayınlarına kaldığı yerden devam eder.
Charlie Hebdo’yu tanımlamak için Cezayir kökenli Fransız yazar Mohamed Sifaoui’nin 10 Ocak tarihli Le Huffington Post’da çıkan yazısında kullandığı sıfatları ödünç alıyorum:
Charlie tüm ırlıkçılığa karşıdır.
Charlie parmağının arkasına saklanmaz, kelime oyunu oynamaz, söylemek istediğini direk söyler.
Charlie toptan dinciliğe karşıdır.
Charlie hümanistir.
Charlie sempatik ve naziktir.
Charlie komiktir.
Charlie güzel bir ruha sahiptir.
Ve elbette ki Charlie cesurdur. Sürekli eleştirilen, dava edilen ve durmaksızın ölüm tehdidi alan derginin Editör’ü Charb lakaplı Stéphane Charbonnier ‘…Dizlerim üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim’ sözleri ile tehditlere pabuç bırakmayacağını belirtir bir mülakatında.
Charlie’nin bu özelliklerine vurgu yapmak isteyen herkes 11 Ocak Pazar günü tüm Fransa genelinde saat 15:00’de ‘Je suis Charlie-Ben Charlie’yim’ demek için bir araya geliyor.
Ellerimizde kalemler, ‘Siz kimsiniz?’ sorusuna hep bir ağızdan ‘Hepimiz Charlie’yiz’ diye bağırıyoruz bugün biz sokaklarda. Nefreti ve şiddeti kınıyor, düşünce özgürlüğünü ve toleransı yüceltiyoruz. Fransa genelinde bir milyon yüreğe ulaşıyoruz.
Avrupa şehirlerinden destek geldiği haberini alıyoruz eylem sırasında. Aynı saatte, aynı değerleri belirtmek isteyen onbinler Brüksel’de, Madrid’te, Berlin’de, Atina’da toplanıp her dilde, her renkte Charlie oluyormuş bugün.
Charlie Hebdo abonmanlarının iki günde %30 arttığını gazetede okumuştum, ancak son Charlie sayısının ebay’de 55,000€’a satıldığını ve derginin her hafta olduğu gibi bu Çarşamba günü de, ama bu kez rekor baskı olarak 1 Milyon kopya şeklinde basılacağını gösteri sırasında öğreniyorum. Bana yeni bir dönemin başlangıcı umudunu veriyor bu yaşadıklarım, keskin Marsilya rüzgarında içimi ısıtıyor.
Yanımda yürüyen bir dost ‘2015 kötü başladı’ diye bağırıyor kulağıma. ‘Tüm dengeler değişecek, daha güzel bir dünya geliyor, bunlar ayak sesleri, ben duyuyorum’ diye umutla cevap veriyorum ve unutma diyorum yine Charlie’den alıntı yaparak:
‘Sevgi nefretten güçlüdür!’
11 Ocak 2015
Marsilya