Evren İnançoğlu
evrenin55@hotmail.com
Gelin, Rammstein’ın, 2022 yılında çıkardığı, on bir şarkıdan oluşan “Zeit” albümünün ilk parçası olan “Armee der Tristan”ın (Üzgünler Ordusu) sözlerine birlikte bakalım:
“Benim gibi üzgün müsün? Gözyaşları süzülüyor yüzünden, gel bize katıl, katıl bize/ Birlikte üzülelim / Neden bir kenarda duruyorsun hâlâ?/ Çetemize katıl/ Böylelikle üzüntü içinde yürürsek bile / Sana hiçbir şey, hiçbir şey olmaz/ El ele tutuşacağız, bir daha asla yalnız olmayacağız/ El eleyiz, arkana bakma ama/ Saflarımızı sıklaştıralım…. / Depresif, üzgün, hırpalanmış olabilirsin, umutsuzluğa kapılacaksak bile birlikte olalım/ Depresif, melankolik, karamsar ve uğursuz/ Solmuş güllerde Umutsuzların Partisi’ni buldum/ Üye ol (Partiye), katıl, herkes üye olabilir, gel / El ele, asla yalnız olmayacağız (benimle gel) / El eleyiz, arkana bakma artık/ Hadi, saflarımızı sıklaştıralım…”
Şarkının sözlerinde, üzgün ve umutsuzlara bir çağrı vardır. Şarkı, onları, Umutsuzların Partisi’ne üye olmaya davet eder. Davette, aleni bir Komünist Parti göndermesi olmakla birlikte, Umutsuzların Partisi, çelişkilerin sona ereceği Marxist bir gelecek vaadinde bulunmuyor. Bu anlamda, Umutsuzların Partisi, Marx’a değil de Hegel’e daha yakın durur. Buna göre, dünyadaki çelişkiler devam edecektir. Bunlar insanı üzebilir, umutsuzluğa düşürebilir. Burada psikanalitik bir önermenin izine rastlarız: İnsan bütün olmak ister. Asla bütün olamamak insanlığın evrensel trajedisidir. Peki bu durum duyulduğu kadar ümitsiz midir? Rammstein’ın şarkısına göre durum o kadar da vahim değildir. Evet, hepimiz eksiğiz ama eksiğin evrenselliğinin farkına varmak bizi birleştirir. El ele tutuşursak, dayanışırsak, bir daha asla yalnız hissetmeyiz. Zaten, sevgi eksik olmakla ilişkilidir. Parti’ye katılanların yapması gereken, çelişkinin bizzat kendisiyle yüzleşip onunla uzlaşmaktır. Gelin şimdi dayanışma ve sevgi kavramlarına bir de Hegel’in lensinden bakalım:
Hegel (1977), “Tinin Fenomenoloji”sinin ön sözünde İngilizceye “Self-othering” olarak çevrilmiş kendini ötekileştirmek anlamına gelen “sich-anderswerden” kelimesini kullanır. Mladen Dolar’a (2019) göre “kendini-ötekileştirme” Hegel’in başlıca kavramıdır. Buna göre, “herhangi bir şeyin kendisi olabilmesi için kendinden başka bir şey olması gerekir.” Bu farklılaşma, içsel bir bölünmedir; dışarıdan bir gücün dayatmasıyla gerçekleşmez. Bu anlamda, özne maddenin kendi olmasındaki başarısızlığıdır. Madde kendi olmayı başaramaz. Kendi olabilmek için içsel bölünmeyle, kendini ötekileştirir. Çelişki içseldir ve maddeye içkindir. Mladen Dolar’a göre özne maddenin kendini ötekileştirmesine verilen bir başka isimdir. Böylelikle Hegel, “özne nesneyi tam olarak algılayabilir mi?” sorusunun varsaydığı ilişkiye bir de diğer taraftan bakar. Nesnenin özne tarafından algılanışında, nesneden özneye gidilirken, öznenin oluşumu nesneye bağlanarak, bu kez de nesneden özneye gidilir. Böylelikle özne ile nesne birbirine bağlanır. Hegel, nesne-özne antagonizmini, kendi tabiriyle, kapsayarak aşar.
Bu Hegelci bölünme, Hristiyanlığın Tanrısına da uygulanır. Hegel’in Hristiyanlığı “gerçek din” olarak tanımlaması, biraz da Hristiyanlığın buna uygun olmasından kaynaklanır. Buna göre, Tanrının kendi olabilmesi için kendini ötekileştirmesi ve kendinin bir başka şeye dönüşmesi gerekir. Tanrı’nın tanrı olabilmesi için insanı yaratması gerekir. Hristiyanlıkta Tanrı, kendini ötekileştirerek ölümlü bir insana dönüşür. Eric Jobe’ye (2022) göre tanrının insana dönüşmesi saf sevgiden başka bir şey değildir. Öteki ile kendimiz arasında bir bağ kurulur. “Komşunu kendin gibi sev” der İncil. Söz konusu olan, bir şeyden mahrum olmanın, bölünmenin, eksik olmanın evrenselliğidir. Bu noktada sevgi ön plana çıkar. Sevgi bizi bir (bütün) yapamaz ama birleştirir. Bu anlamda, Hristiyanlıktaki “Kutsal Ruh”, topluluğu oluşturanların (Rammstein’ın Umutsuzlar Partisi Üyeleri gibi) dayanışması olarak yorumlanabilir. Buna göre sevgi Tanrısaldır.
Rammstein’ın şarkısına geri dönecek olursak, Umutsuzlar Partisi’nin eksik ve üzgün hissedenlere vaadi nettir: “Artık yalnız olmayacaksınız”. Topluluğu bir araya getiren şey sevgidir. İsa’nın öğretisi de, Hegel’in felsefesi de bunu gerektirir.
(Görsel: Esra Plümer Bardak)