Neriman Cahit
Ben artık, “sevgi yöntemi” ile yaşamaya karar verdim. Ama bu, duygusal bir Pollyannacılık değil. Aksine, bilinçli bir seçim, bir arınma…
Hayatta, öyle anlar vardır ki, bizi, bir anda, sonsuza kadar değiştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki, böyle özel anlar – Dün yaşadığımız bir olaya kafa yorar veya yarınla ilgili planlar yaparken… Farkına bile varmadan yok olup gider… Aslolan, bizi geliştiren ‘her anı’ yaşayabilmek ve zamanın hızla akan sularında kaybolmadan onu yakalayabilmektir…
Sevmeyi… Hoşgörüyü… Paylaşmayı… Dayanışmayı… Üretmeyi… Direnmeyi ve karşı durmayı unutmamak için… Unuttuklarımızı hatırlamak için…
BAYRAM…
Sanki, üzerimden bir ‘kabuk’ kalktı…
Biraz daha farkındalık, bilinçlilik… Ve ‘Manevi Dünyaya’ bir adım daha…
***
Artık, bir beden ve zihinden daha fazlası olduğunu biliyorum…
Dıştan gelen hiçbir şey “İç Huzurumu” bozamaz durumuna geliyorum…
Bugüne kadar hep, yaşadığım anları, ‘dün’ yaşananlar… Ya da ‘yarın’ yaşanacaklar uğruna kaybettim… Oysa, hepimiz teker teker birer akarsuyuz…
YAŞADIĞIMIZ HERŞEYDEN… BİZ SORUMLUYUZ…
Bir süredir düşündüğüm ‘olguyu’ artık ‘hayatımın pratiğine’ yansıtmak istiyorum: “Sahibolmak”, yerine artık, “Varolmak” durumunu yaşamak. Bunun tek yolunun da, bu olguyu “Zihinsel” olarak başarmak olduğunu biliyorum… Çünkü artık ve kesinlikle inanıyorum ki: ZİHİN, MADDEYE HÜKMEDER…”
ARACI YOK… Araya gerek yok…
Gözlerimi kapattığım anda… Sonsuzluktayım…
Beynimdeki bütün karışıklıklar bitti…
Derin, sakin bir ummanım artık…
Ve korkularımı, öfkelerimi, kırgınlıklarımı “Sevgiye” dönüştürerek… Onlardan kurtuluyorum…
“Ben ‘onsuz’ olamam” dediğim her şeyi sorguluyorum… Çünkü ve artık bunun, bir “bağımlılık” olduğunu biliyorum…
***
Yaşadığımız her şeyde başkalarını suçluyoruz… Oysa: “Yaşadığımız her şeyden ‘Biz’ sorumluyuz…
İçimizde ‘Güven’ hissedersek, dıştan çok etkilenmeyiz…
Her düşüncemiz / konuşmamız bir enerjidir…
Ör: Biz, evde – oturduğumuz yerde – durmadan politikacıları eleştiririz… Bu, onlara ulaşmıyor ama “Bumerang” gibi dönüp bize geliyor…
Ve eğer, yaşamasını bilirsek… Akıntısı, geçip gider ama “Sonsuzluğu” kalır…
***
Günlerdir, bahçemde ‘iki beyaz kelebek’ bir görünüp, bir kayboluyorlar… Yıllar önce okuduğum bir yazıyı anımsatıyorlar bana:
“Kelebek, ayları değil, anları sayar ama oturup da hüzünlenmez… Çünkü, yeterli zamana sahiptir…
Artık, biliyorum ki, hayatta iki seçenek var: “ya korku içinde yaşar ya da yaşadığınız her anın tadını çıkarırsınız…
İnanırsanız… Çıkarırsınız…
***
Ve artık, her şeyden kurtulup, ruhumun özgürleşmesini istiyorum…
Bunun yanıtı ise:
İÇİMDE OLANI BULMAK…
VE ONA TUTUNMAKTIR…
PARANTEZ
İnsanoğlu uyumsuzdur… Var olduğu günden beri ‘kendi varlığını haklı bulma’ kaygısını taşır…
İçine doğduğu doğayı izler, doğadaki canlılarla ve onun varoluş dinamikleriyle kendisi arasında ‘direkt ve makul’ bir bağ kuramaz. Uyumlu olmak, doğadaki diğer canlılar gibi evrenin işe yarar parçalarından olmak ister…
***
Ne demek işe yarar…
Bulutlar vardır çünkü yağmur yağacaktır. Nehirler, denizler akar ve her nesnenin bir gölgesi vardır… Her şeyde ‘Akılcı’ bir bağ vardır…
Bulut haklıdır, çünkü yağmur yağacaktır. Yağmur haklıdır çünkü sonra bulutu oluşturacaktır…
***
Ve insan eyler ama neye göre…
Hiç kuşkusuz: KENDİSİNE GÖRE…