Sevgililer Günü bu yıl tatil mi?

Sevgililer Günü bu yıl tatil mi?


Gürkan Gökaşan

Ne yalan söyleyim, herhalde şimdiye kadar bir kez bile kutlamadığım tek ‘özel’ gündür Sevgililer Günü… Hatta 1 Temmuz’daki Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı bile büyük bir coşku içinde kutlarken; Sevgililer Günü’nü hiç kutlamak içimden gelmedi! Vakt-i zamanında bir din adamının adına ilan edilen ve yıllardır da ısrarla kutlanan bir gün 14 Şubat. Sevgililerin birbirlerine aldıkları oyuncak ayılar, kırmızı güller veya daha görgü yoksunu arkadaşların taşıt gibi yükte ve pahada ağır hediyelerle ‘sevgilerini’ gösterdiklerine inanılan bir günden bahsediyorum. Bu yıl Sevgililer Günü Pazar’a denk geldi, bence evde film izlemek daha mantıklı olacak bugün…

Ayı’dan hediye mi olur?

Vallahi olurmuş! Geçtiğimiz haftalarda vizyonda olan ‘Direniş’ filmine gittim. Hani sosyal medyada ‘Oscar’ ödülünü alamıyor diye dalga konusu olan Leonardo Di Caprio’nun başrolünü oynadığı film… Ayı, Leo’yu o kadar bir hırpalamış ki, aslında ayının bu kadar yırtıcı bir hayvan olduğunu (insana göre daha evcil bence) bir kez daha hatırlatmış oldu bize. ‘Ayı’ ayrıca argoda da kaba anlamında kullanılan bir kelimeyken, nasıl oluyor da böyle ‘romantik’ olduğu bilinen bir günde sevgiliye hediye ediliyor aklım almıyor! Ayı abi o, ayı! Kelimenin sonuna –cık eki ekleyince ‘ayıcık’ oluyor, o zaman da sevimli geliyormuş… Sen ormana bir git bakalım, o ayıya –cık eki eklediğinde sana ne kadar nazik davranıyor, bir gör!

Sevmek, içini açmaktır

Oruç Aruoba’nın da dediği gibi; “Sevmek, içini açmaktır.” Ne ayıcıkla, ne tek taş yüzükle ne de zerzevatla ölçülebilir birşey değildir, olmamalı da zaten! Kapitalist sistemin bize dayattığı falan filan gibi bildiğimiz ve sık sık da duyduğumuz şeyleri tekrarlamaya da gerek duymuyorum bile… Ne aşkınızı ne de sevginizi herhangi eşya ile gösteremezsiniz. İçerisine aşkınızı katmadan verdiğiniz hiçbir hediyenin bir kıymeti yoktur. Düşünülmeden, sırf ‘sevinsin’ diye yapılmaz böyle incelikler.

Sabah senden önce uyanıp sana kahve hazırlayan, çalışırken yanına gelip dudağına bir bûse konduran, hasta olduğunda veya ona ihtiyacın olan her an yanında olan (uzak bir şehirde yaşasa bile)... İşte gerçek hediye bunlar aslında. Her anı ilk günkü heyecanla yaşatıp, senin mutluluğunla mutlu olan… Seni, olduğun gibi kabul edip, sonradan değiştirmeye çalışmayan…Kısacası seni ‘sen’ olarak seven…

Ve aşk; İstanbul gibidir… Ne onunla yapabilirsin, ne de onsuz. Ya seve seve, ya söve söve yaşarsın. Özlersin… ve özlemek için sevmen gerekmez bazen…

Dergiler Haberleri