Neriman Cahit
Turgay Akalın, bir doktor…
Ama, mesleği yanında, müzik ve şiirle de uğraşan bir bilince sahip…
‘Türk Sanat Müziği’ alanında güfteler yazmış ve besteler üretmiştir…’
Müzik yaşamını, Türk Sanat Müziği’ne gönül vermiş arkadaşları ile birlikte kurdukları; “Kıbrıs Türk Sanat Müziği Derneği’nin ‘TSM Korosu’nda ud icracısı olarak sürdürmektedir…
“SEVGİLİM SABIRLA ÖRÜYOR SAÇLARINI”
Bu, Dr. Akalın’ın: “Yüreği Yurdu için durmaksızın çarpan tüm ‘şiir severlere’ armağan ettiği ikinci şiir kitabı. Elli şiirin yer aldığı 94 sayfalık kitapta:
“İmgesel bir dil bilincinin mayalandığı şiirler” sunuyor bize… ki bu, hem şairin dilde ulaştığı yetkinliğin altını çizer hem de dilin şiirsel işleyişindeki gerçekçiliğin öbür ucudur…
Yaşantı içeriğinden süzülüp gelen bir bilincin ‘estetize’ edilmiş bir dil yaşantısı…
• “Sevgilim Sabırla Örüyor Saçlarını
Barışı örer gibi
İnatla…”
Tarih içinde, yıllardır sürdürülen bir gerilimin şiire taşındığı yerde zonklar: UZAK…
***
Dikkatli okunduğu zaman, bu şiirlerin derin bir estetik gözetilerek kurulduğunu anlıyoruz. Boşluklara, derinliklere, akustik ses kurgusuna dolanan anlam öbekleri… Felsefe okumalarıyla beslenen imgelemi, şiirlerde hemen öne çıkıyor…
Ve, dingin bir ruh haliyle…
Ama, şiirleri birkaç kez okuduğunuzda, böylesi bir dinginliğin altında akıp giden ateşi ne kadar uğraşırsa uğraşsın, gizlemesi kolay değil…
***
Benim inancım: yıllardır, doğru dürüst bir yaşam ve huzur görmeyen bu küçümen Ada’da… Yaşamın, gittikçe daha da zorlaşması… Yaşanan onca sıkıntı ve çelişki…
Tüm bunlar bilinçsiz insanı sabır ve umudun son kertelerine getirir… Ama,
Bilinçli insanı da, ‘diri tutar, yaşatır, acı çekmenin dışına çıkarır…”
Sonuçta: Ya bu dünyada ‘bir şaka gibi’ olacaksınız ya da ‘bir ünlem gibi…’
Var ile yok’un birlikteliği bu…
Bir acı boyu yaşamaktansa…
Bir savaşım boyu yaşamak…
Ama UMUTLA… O umudu yaratarak…
Başkalarıyla da paylaşarak…
Evet, biliyorum: Tüm bunları her “İnsan ve her halk” kendince duyumsar…
Bu noktada da bu şiirlerin çoğu, bu görevi üstlenebiliyor…
***
Bunları paylaşmanız dileğiyle, kitaptan bir örnek vereyim: İkinci Baskıda, bazı yazım hataları ve (Sadece Yorgunum” şiirinin kitapta iki kez yer alması vb. gibi…) tekrarlanmaması ve yeni şiirler dileğiyle…
YÜREĞİMİ ÖZGÜR BIRAK
Eğer, eski bir anıysa
Ve, mazide kaldıysa
O, yaşanılanlar
Bil ki, hiç kapanmayan
Kanayan bir yaradır
O tuz bastığın…
Eğer
Çok dargınsan hala bana
Ve, kapatmak istiyorsan ısrarla
Bu defteri
Bil ki
Bir daha yürümez ellerin
O tuzlu suya…
O zaman
Senin için deli gibi çarpan
Bu yüreğimi özgür bırak
Artık kanat açmayalım dağlara
Ovalara…
Turgay AKALIN
////////////////////////////////////
BİR KALKINMA FELSEFEMİZ OLMALI
Türkiye’de yaşananlar / bizde yaşananlar beni tekrar ‘Lefkoşa – Şeher’ üzerinde yoğunlaştırdı. Bugüne kadar içimde biriktirdiklerim artık içime sığmaz oldu…
Sanırım lisedeydi, hocamızın bu konudaki tanımı o kadar yerindeydi ki, biraz eksiklik olsa da, aklımda: “Kentler, tıpkı insan organizmaları gibidirler: Beyinleri vardır, yerel yönetimlerdir; mideleri vardır, hallerdir; damarları vardır, bulvarlar, caddeler, sokaklardır…
Anıları vardır, tarihi kalıntılar, anıtlar ve eski mahallelerdir… Duyguları vardır, müzeler, konser salonları, kültür merkezleri, limanlar, meyhaneler, sinemalardır… Bağırsakları vardır, kanalizasyon ağıdır… Ve, akciğerleri vardır, yeşil alanlar, parklardır…
Kentler, yeşil alanlarıyla, parklarıyla soluk alıp verirler… Yeşilden yoksun kentler, tıknefestir, astımlıdır…
Gittiğim, bazı ‘uygar ülke’ kentlerini düşünüyorum da… Her yanları yeşil her yanları parktır… Bunun için bol nefeslidirler…
Bu nedenle nefesleri çam, kayın, meşe ve çiçek kokar…
Oysa, bizim köy ve kasabalarımızın çoğu kupkuru ve sarıya çalan bir yalnızlık içindedir…
DÜNYA, ÇEVRE KRİZİNDE
Artık, ekonomik baskı ve zorlukların hissedilmediği ülke yok gibi dünyada… Birçok ülkede, çift rakamlı enflasyon kronikleşirken… İşsizlik, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerini’ bile tehdit etmektedir ne yazık ki!
Besin temini için gerekli olunan, yeşil alan, balıkçılık ve tahıl alanları gibi ‘ana biyolojik sitemler ve endüstri için gerekli olan ham madde, dünyanın birçok yerinde kaybolmaktadır.’
***
Ve, özellikle de çevrenin yavaş yavaş ve gözle görülmeyecek şekilde tahribi, (bizde de) bu sorunun boyutlarını maskelemektedir… Bu arada toprak erozyonu, ormanların kaybı, bilinçsiz avlanma ve ortak alanların gelişigüzel kullanılmasına yıllardır seyirci kalınması… Maddi manevi her alanda sürekli bir azalmaya neden olmaktadır.
KALKINMA FESEFESİ
Artık, bir ‘kalkınma felsefemizin’ ele alınıp, harfi harfine uyarlanması gerekiyor… Aslında, şart oluyor…
“SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA – Sustainable Development…”
Bu yeni anlayışa göre uluslar arası ekonomik ilişkilerin tüm ülkelere yarar sağlayabilmesi için… Ekonomilerin dayandığı “Ekolojik Sistemin Sürekliliği” sağlanmalı ve…
“Kalkınma, Çevreyi tahrip etmeyen bir tarzda olmalıdır…”
***
Bütün bu gelişmeler, bizde de bazı köklü ‘Politika’ değişikliklerine… en azından, arayışlara’ neden olmalıdır…
Bu konuda yapmamız gereken:
• Konuyu, her yönüyle ve objektif olarak tartışmak…
• Fikirler ortaya koymak…
• Daha mutlu ve huzurlu bir ülke için sağlıklı tartışmalar sonucunda
• Sağlıklı adımlar atmak… O saçma düşmanlıkları bir yana bırakarak…
***
• Bir denesek… Deneyebilsek keşke…