Çok ama çok uzun yılalar önce eşim Harika sayesinde tanıdım Yusuf Yönlüer’i.
Eşim Harika, Gönyeli Spor Kulübü’nde kadın basketbol antrenörlüğü yaparken, Yusuf’da Gönyeli Spor Kulübü’nün Erkek voleybol takımında forma giyiyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam Antrenör oyuncu olarak görev yapıyordu.
Yusuf hoca, kendi idmanını tamamlandığı zaman veya olmadığı zamanlarda basketbolcu olan eşi Ayşe’nin antrenmanlarını izlemeye geldiği zamanlarda bende eşim Harika’yı beklediğim için uzun uzun sohbetler ederdik.
İşte Yusuf hoca ile o yıllarda, yani 1985-86 yıllarından itibaren tanışırız.
30 yıla yaklaştı tanışalı ve bu 30 yıl içerisinde çok kesişen yollarımız oldu.
Eşim, bir defa sporcusu olan Yusuf hocanın eşi Ayşe ile irtibatı hiç koparmadı. Hep görüştüler, hep dertleştiler.
Hala daha görüşmeye devam ediyorlar ve edecekler.
Yıllar geçti ben spor yazarlığına Yusuf hocam da Tenis antrenörlüğüne başladı.
Yollarımız yine kesişti.
İyi ki de kesişti.
Çok kereler kendisi ile röportajlar yaptım,
Özellikle tenis ile dünyaya açılacağına yürekten inanıyordu.
Bunu da başardı.
Özellikle Eliz Maloney ile çalışmaya başladıktan sonra bir o kadar daha yakınlaştık Yusuf hoca ile,
Çünkü Eliz Maloney’in annesi İlkay Yorgancı benim çocukluk arkadaşım, eşim Harika’nın da, atletizm kafile arkadaşı..
Bugün tenisimiz sayesinde Kuzey Kıbrıs, Türkiye’de, Rusya’da, İngiltere gibi ülkelerde konuşuluyorsa, bunun tek sebebi Yusuf hocamdır.
Onlarca tenise gönül koymuş çocuğumuza, önce antrenör, sonra abi - kardeş, daha sonra da baba oldu.
Bunu ben değil dün Tenis Federasyonu kortlarında düzenlenen törende göz yaşları içinde sporcuları söyledi.
Aslında bizler bunu yani Yusuf hocayı tanıyanlar biliyordu zaten, ancak o bilmeyenlere bunu dün bir kez daha gösterdi.
Yusuf hocam son bir yıldır yaşadıklarını sosyal medyada anlatmaya çalıştı.
Yusuf Hoca son bir yıldır bizlere
Mücadeleyi anlattı…
Paylaşmayı anlattı…
Sevgiyi anlattı…
Bir insan bu kadar mı sevilir, işte sevilir.
Işıklar içinde uyu Yusuf hocam… Dün bir kez daha gördük ki
Sevginin adı “YUSUF”muş meğer…